things getting worse before getting better...

30 Ocak 2009 Cuma

Ve yeni hayatına Kaldırıyorum Kadehimi...

Ve bitti...Haftalardır devam ettiğin geri sayım bugün sıfırlandı.Artık ileri saymaya başlayabilirsin.Hanidir hayalini kurduğun yeni hayatının eşiğinden giriyorsun ve dile kolay 11 yılı geride bıraktın...Ne hüzünler,ne sevinçler,ne hayalkırıkları, ne ihtiraslar,kaç aşk,kaç ayrılık, ne çok nefret,kaç pişmanlık sığdırdın kimbilir bu 11 yıla.Yeni hayatın umarım seni hayal kırıklığına uğratmaz. Yolun açık olsun...

27 Ocak 2009 Salı

ALT-yazı

Florentino Ariza: ''Ben bir hiçim,hiç iyileşmeyecek bu yara.Ne kadar geçerse geçsin.Ben aşk yıldırımıyla çarpıldım ve onarılamayacak kadar kötü yandım.O,çekip çıkarılamayacak bir kıymık.Artık nereye gidersem gideyim,nerde olursa olsun benim bir parçam.''

''Kolera GünleriNDE Aşk ''fiminden

26 Ocak 2009 Pazartesi

Yağmur yağıyor


Yağmur yağıyor,seller akıyor,arap kızı camdan bakıyor...Yağmur yağıyor,seller akıyor arap kızı camdan bakıyor. Bir kar yağdı,Allahım dedim umarım tutmaz ama sonra sağnak başladı önce sevindim sevinmesine...
Ama durmadı yağmur bugün.Sevmiyorum ben evde değilsem yağmur yağmasını.Evdeysem sorun değil,ideal yatakta antızlama havam ama ben bugün poliklinikten makam odama bile geçecek zaman bulamadım ki: 80 hasta bakmışım,10 bebek mıcıklamışım.1 ocak tarihine kadar olan hizmet puanım 720 imiş ve gün geçtikçe Yozgat'taki pratisyen hekim sıkıntısı iyice belirginleşiyor.Yarın ilçede görev yapacağım ve ben ilçede çalışmayı hiç sevmiyorum.Köyümden sonra orası çekilmez olacak.Umarım bu durum kalıcı olmaz.

Güz Sancısı


Haftsonu cümbür cemaat bu aralar medyada pek bir popüler olan Güz Sancısı adlı filmi izlemeye gittik.Dönem filmi sevenlere şiddetle tavsiye ederim.Ben şahsen, ilk yarıda pek bir sıkıldım ama ikinci yarı gerçekten güzeldi.Beren Saat,sanki her rolde aynı yüz ifadesiyle oynuyor gibi geldi ki bu benim şahsıma münhasır bir yorum...Ama gerçekten çok güzel bir yüzü var :)).
Hani zamanı olup sinemaya gitsek mi diyenlere orta şiddette öneririm.Ben asıl olarak başrolerini Brad Pitt ve Cate Blanchett'in paylaştığı,13 dalda Oscar adayı ''Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'' adlı filmin Kayseri'de gösterime girmesini bekliyorum.

Pazartesi Yazısı -2

4 gün pır diye uçup gitti.Dün sabah Kübra'yı yolcu ettim ,ben de pazar günkü derse girmeden Yamaçlı'ya döndüm.Çok hızlı geçti dört gün,ben doyamadım arkadaşıma.Bol bol alışveriş yaptık,kredi kartı borcu iyice kabardı.Annecim endişenme sen sakın bu ay arabanın taksitini halletmeye çalışacağım. Yani bu dört günde birbirimizi yiyeycek kadar bile zamnımız oldu ama ben şimdiden özledim arkadaşımı.Bir de Miniğimi görebilsem.
Sevgili blogger bu arada ben sizinle paylaşmadım sanırım bu haberi ama bir aydır arabam var.Gerçi henüz binme şerefine ulaşmış değilim ama taksitlerini ödemeye başladım.Annemle babam sevinmem için almışlar sağolsunlar.Depresyondan çıkarım diye.Ben de araba işine pek önem vermeyip,sallamayınca epey üzüldüler.Zaten en son kıyamette plaka olayında koptu.Ben plakanın içinde DL geçsin istiyordum ama malesef polis memuru kendince super bir fikir bulup :DC yapmış plakayı ve ''doctor''ın kısaltması diye kakalamış.Bilmem biliyor musun ama DR plaka alabilmek için trafiğe ekstra 600ytl'lik bağış da bulunmamınız gerekiyor.Eee ben de o para ne gezer :)) İnanın burada halkın gözünde super zengin sayılıyorsunuz ama çoğu zaman ay sonunda 10ytl olmuyor cebimde.Bir de bazen ee doktor hanım sen alıver şuraya diyolar yaa acayip gıcık oluyorum.Ya ben babamın parasını yerken daha bir jon jondum :)) Kıssadan hisse eğer 31 Dc... gri renkli Hyundai Getz Görüverirseniz yollarda korna çalın,ben kapı açık değilse siz olduğunuzu anlarım :))




Peki ben neden iyileşemiyorum onu hala çözemedik.Denemediğim ilaç kalmadı desem yeridir.İlaçlara olan güvenimde sarsılıyor böylece sayın blogger.İçimde kuşku ile artık reçete ediyorum ama ben elbette tekrar tekrar enfekte oluyorum,iyi beslenemiyorum(aşağıda nasıl beslendiğimi okursunuz),en önemlisi uyku düzenimi oturtamıyorum.En son 3.kuşak kinolonlarla tedavi uyguladım kendime onunla bile bu hafta 1 gece 39'u gördü vücut ısım.Üstüne ayağımdaki tiner yarası da kavladı,pantolon değdikçe acıyor,bazen kanıyor .Bugünü tatil ilan etmek istiyorum.Bu pazartesi uyumak ,uyumak istiyorum.Dışarda tam uykuluk hava var.Şöyle pijamalarımı giyip,televizyon karşısında,yağmurun ve rügarın sesi eşliğinde sıcacık evimde tembellik yapmak istiyorum ama nerde...
Üstüne okullarda tatil oldu kesin hasta sayısı 2 katına çıkar.Beni bekleyen kalabalıktan korkuyorum :))



Ve gündemimdeki son konum:Arnavut böreği(şiddetle denemenizi tavsiye ederim),çörek(tandırda yapılıp gelmiş sıcak sıcak :)) ),Kayseri mantısı(anlatmama zaten gerek yok ama eti sanki içine koymuyorlarda sürüp geçiyorlar gibi.Kayserili arkadaşım biz yarım kilo etten 8 kişilik mantı yaparız dedi anlayın siz artık :)) ),mepşur(içinde kaşar peyniriyle yapılan bir çeşit kebab),pide(öğle aralarında Sağlık Ocağı olarak yeni favorimiz,annemin bana hazırladığı stoklar malum tükendi),balık ekmek( haftasonları Kayseri'ye gide- gele kazandığım yeni alışkanlığım),kurabiye(bunu bazen ben yapıyorum bazen hastalar getiriyor) ,Happy Meal(oyuncak koleksiyonumu görmeminiz gerek) yedim durdum.Eee,haliyle benim gurbet ellerde verdiğim 20 kiloyu da özenli çalışmalarla geri almaya başladım.Hala alarm zilleri çalmadı belki ama dün bir baktım gıdık yerine oturmaya başlamış:))Baskülün ibresi tavan yapmadan diyet yapmam gerek ki hiç sevmediğim iş.Ben hiç diyet yaparak kilo veremedim hep doğal koşullar benim kilo vermemi sağladı.Nasıl olacak bu iş hiç bilmiyorumDiyet demeye başlayınca bile aklıma bu öğlen ne yesek ki geliyor :))
Herkese iyi pazartesiler,iyi haftalar.Sömestr tatiline girenlere bol eğlenceli günler...Sizi deli gibi kıskanıyorum şu anda...

22 Ocak 2009 Perşembe

İçmeden Sarhoş olmak

İçmeden sarhoşum sayın blogger...Neden mi?Bu tiner denen şey feci kafa yapıyormuş bunu anladım.Yani o çocuklar neden öyle manyak hareketler yapıyor,deneyince anlamsı güç değil.Elbette ben oturup tiner çekmedim.Olay şöyle gelişti:
Dün sabah sevgili arkadaşım Kübra'nın buraya yapacağı ziyaret kesinleşince,tabi bende bir bayram hvası oluştu,ben de her Türk kadını gibi temizlik işine akşamın altısında giriştim.Malum bekarken öyle pek düzen olmuyor,herşey sizin kafanıza göre yer değiştiriyor.Biraz karma felsefesi hakim sürüyor evde.Yani dağınıklık kendi içinde bir düzen ve ahenge sahip.Hepsi uygun amaçlar ve ergonomi düşünülerek özenle yerleştiriliyor evde:))
Neyse efendim,kaç zamandır evin kapıları da gözüme batıyordu da,işten çıkan tembel bünyem bir müsade etmemişti onları boyamaya.Sonra eve çıkarken bir kutu boya ve bir şişe tiner gözüme ilişti...Kaptığım gibi eve yol aldım.Gece başladım bir yandan kapı boyamaya bir yandan molalarımda kek yapmaya ve boyadığım yerleri tuz ruhu ve tiner karışımıyla temizlemeye.Sonra en son saatin yarım olduğunu hatırlıyorum,gerisi flu...Gözümü açtığımda saat 2 idi,dizimde feci bir yanma...Sanırım tiner tahriş etmiş,yani ben biraz fazla tertipli çalıştığımdant ve yapmış olduğum özel temizlik kokteylinden dizim tahriş olmuştu ve yine her zaman dediğim gibi terzi kendi söküğünü dikemezmiş sözünü kanıtlarcasına evimde bir tek yanık kremi yok ,ben de el kremiyle soğutmaya çalıştım ama sağlık ocağına gidince mutlaka pansuman yaptırmalıyım:))
Bugün yoğun bir gün beni bekliyor.Perşembe zaten poliklinik günü kalabalık geçer ama bugün bir de köyde sunum yapacağım ve tabi Kübracım gelecek.

Herkese iyi günler :))

16 Ocak 2009 Cuma

Kara-La-ma

Korunaklı bir yerdeyim.Kalbimi sardım,sarmaladım,durdurdum kanamasını.Kabuk tuttu yaralarım,her ne kadar hafif bir sızı varsa da zaman zaman ortaya çıkan.Çıkardım kutusunu kilerden,sildim üztündeki tozları bir güzel paketleyip yeniden sakladım kalbimi...

Şimdi ben korunaklı bir yerdeyim,herşeyden uzak.Ben onların ulaşılmaz doktor hanımıyım.Beni ulaşılmaz,super sana insanlarının arasındayım.Benim hakkımda bildikleri iyi doktor olduğum ve bir kaç ufak tefek şey.Yaptığım saçmalıklardan kimsenin haberi yok.Burası benim sığınağım,eskiye dair anılarımda sakladıklarım ve üç-beş dost dışında hiçbir şey yok geçmiş ait.Hiç iz bırakmayacak şekilde yok ettim elle tutulur,gözle görülür olanları.
Burayı seviyorum,benim köylüm oldu hepsi.Kim ne yer,kim her akşam evinde şiddet görür,kim aç kim açıkta biliyorum.Basit bir hayat ve birbirini takip eden günler.Burada öyle süprizler yok belki ama yorgun yüreğimi dinlendirmemi sağlyacak sessizlik hakim en azından.

13 Ocak 2009 Salı

Skamu.com - The only place for Myspace icons, Orkut avatars, and profile codes
Orkut Icons


Nasıl gözlerinin içine bakarak kırabilir insan birinin kalbini?Onun gözlerine gözlerinizi dikip,yüzünün aldığı şekli görerek nasıl incitebilirsin ki!!! Ve sonra nasıl yüreğin burulmadan arkanı dönüp hayatına dönebilirsin !!!
Yapamayız çoğumuz bunu.Gözünün içine baka baka yalan söyleyemeyiz,incitemeyiz...
Bu yüzdendir belki de en fazla kalbini kırdıklarımız yüzyüze gelme şansımızın imkansız olduğu kilometrelerce uzakta olanlardır .

12 Ocak 2009 Pazartesi

Kısa Kısa

*Tansiyon ölçmekten hiç hoşlanmıyorum.Ne öğrenciliğimde ne de şimdi...İnanın enjeksiyon yapmak daha çok hoşuma gidiyor ya da kan alıp-serum takmak...Sanırım ben invaziv işlerin adamıyım.İntern iken poliklinikte çalışıyorsam eğer asistan ,hadi bakalım bir tansiyonunu ölç demesin diye dua ederdim.İşten kaçtığımdan değil ama o manşonu sarıp ,steteskobun ucunu oraya yerleştirip,pompaya basmak gerçekten güç ve beceri istiyor.Bazen poliklinikte otururken ebe hanıma ya da sağlık memuruna hastanın tansiyonunu ölçebilir miyiz deyince içinden küfrediyor mu diye düşünmüyor değilim...

**Bu kasabaya feci alıştım hatta özlüyorum.Gerçekten .Haftasonları dershanede sık sık hastalarım geliyor aklıma...Tabi bir de yatağım ,çoğu zaman yatağımı hayal ederken buluyorum kendimi.Giderek artan bir sevgi bu...Herhalde hastalarımda beni seviyor ki giderek hasta sayım artıyor...Ama bu durumda ben daha da az uyumaya başladım.

**Terzi kendi söküğünü dikemezmiş ya benimkisi o hesap kaç çeşit antibiyotik denedim ,bu hastalık geçmiyor.Ateşim haftanın iki gecesi 39-39,5 derece...Ben neden iyi olamıyorum anlamıyorum..Üstüne bir de yeni bir haller geldi bana.Son bir haftadır gözüm seğiriyor...Karşıdan fark edilip edilmediğini merak ediyorum ama bu çok rahatsız edici illetten çok da untanıyorum her nedense...

***Hasta sayım artıyor ya çalışma bölgem de genişliyor.Artık başka bir köyüm daha var,hani daha önceden bahsettiğim Selanik muhacirlerinden olan köyün hekimi de benim resmi olmayan açıklmalara göre...Her salı oradayım...Yani artık uzun bir süre bende Salı günleri Elveda Rumeli oynayacak...

**Bu kadar işin içinde ders çalışamıyorum istediğim verimde.Ne olacak bilmiyorum...

**Antakyaya'yı özledim...Yüzüm yok hala oralara dönecek :(.

9 Ocak 2009 Cuma

Kafanı Karıştırmak İstemem Ama...


Hayat akıp giderken ,günler kendine bir ritm tutturmuşken,her ne kadar hepsi birbirinin aynısı gibi gelse de her gün yeni bir şey ekliyor hala hamur kıvamındaki ruhumuza,bizse duvara başka bir çizik atıp bugünde bitti diye fark etmiyoruz değiştiğimizi.Ne kadar üzülmüş ve üzmüş olsak da,defalarca geçmişe bakıp vay be demişsek de, tüm bu başımıza gelenler değil midir bizi biz yapan.Peki!!!
İnsan sadece yaşadıklarından mı ders çıkarabilir,başkalarının yaşadıklarından bir kıssadan hisse oluşturamaz mı kendi payına ya da kendi başına gelenlerden inatla ders çıkaramamak ,aynı hataları tekrarlamak aptal sıfatı mı ekler ismimizin önüne?
Bunların hepsi bir yana başınıza gelenlerin bir başkasının başına gelmekte olduğunu hissedip acaba sonu bana mı benzer diye önyargılı bir şekilde o kişiyi uyarmak yanlış mıdır?Belki onun ki farklı olacak mı diyerek yaşayalım ve görelim felsefesine mi yönelmeli ve o müthiş fikirlerimizi ve abartılı cümlelerimizi kendimize mi saklmalıyız?Yoksa kalbinin kırılmaması için, süslü kutusunda muhafaza etmeye devam etmesini , kimselere göstermemesini mi sıkı sıkı aman ha diye tembih mi etmeliyiz?Birinin hayatına ne kadar yakınınız olsa da müdahale etme lüksüne ne kadar sahibiz,üzülmemesini istediğimiz için bile olsa...Peki bu durumda,hani yıllardır bırak benim adıma düşünüp kararlar vermeyi ben kendi kararlarımı verebilecek olgunluktayım dediğimiz o ateşli düşüncelerimizle çelişmemekte miyiz?

p.s:Canımın içi,ben haddim olmayarak yine de söylüyorum:seni üzen kim olursa olsun, çok ciddiyim ve şaka yapmadığımı bilirsin bu konularda,iki elim yakasında olacak..
Seni çok seviyorum her ne yaparsan yap...Bir sonraki görüşmemize kadar kendine dikkat et oralarda...

6 Ocak 2009 Salı


Yeni yıl başladı...Hem de 6 gününü geride kaldı...Benim 15 günlük internet detoxumda bitti...Bu sürede bir kez bile açılmadı bilgisayarım öylece köşesinde dinlendirdi motorunu,ben de elbette dinlendim.Ruhumu dinlendirdim.Hani sık denilen klişe var ya bu dönemde yeni kararlar aldım diye.Öyle çok karar değil,sadece bir tanecik aldım:Hayat en güzel Hediye...

Yine Bu detox döneminde en çok pasta-börek işine sardım.Bir kere hamur yoğurmak süper bişe,sonra keki, mikserim bozulduğu için, elde çırpınca o da epey bir deşarj olmayı sağlıyor...Yani tüm negatif yükleri atıyorsun...Sonra bol bol hasta baktım,hayır duası aldım.Yani kısaca:

Yeniden merhaba...


Elbette e-posta kutusu bu sürede dolmuş ama bir arkadaşımdan gelen maili paylaşmadan edemeyeceğim...


Belki bu yıl çok şeye kızdın...delirdin...kırdın...Belki kendinden ödün verdin...savaştın...tek kaldın...Belki aşık oldun...belki sevildin...belki terk edildin...Belki aldatıldın, belki istenilmedin...kim bilir ...Belki çok para kaybettin...belki işinden oldun...Belki "ne yapıyorum ben yaa" cümlesini ard arda kurdun

Her ne yaptıysan yaptın...bitti...bu çok güzel bir yıl olsun tamam mı? ...buna sen de gayret et!....gülmekten yanakların çatlasın..paranı koyacak cüzdan bulama...bankalar "yatırım" hesabın için telefonlarda kalsın...sağlık bedeninden aksın...aşk kalbini patlatsın...başarıların dillerde dolaşsın.....yastığa koyduğun kafanda "huzura" daha fazla yer kalsın....



Herkese yeniden Merhaba! Güzel bir yıl olsun hepimiz için...


Bir Küçük Doktor