things getting worse before getting better...

23 Mart 2011 Çarşamba

renkli tabanlı gelinler -brides whose have colourful treads

Klasik beyaz mı yoksa mavi,yeşil,pembe,fuşya mı? Yoksa pırıltılı bir ayakkabı mı olacak o gün ayağınızda?Peki kırmızı tabanlı bir Louboutine hayır diyebilir misiniz?Sadece bakması bile insanın içini açıyor bu fotoğraflara.









































Ve huzurlarınızda ayakkabı sihirbazı Christian Louboutin...Fahiş fiyatlarına rağmen bence her kadının gönlünden geçen bir Louboutin vardır diye düşünüyorum.

19 Mart 2011 Cumartesi

Ordan votka şişesini uzat...Sen bana aldırma gülüm,benden adam olmaz..



Bu gece azcık arabeskim,mazur görün...

P.s: Bu arada dinlediğiniz soundtrack de filmden birkaç sahneyi de gördüğümüz Av Mevsimini henüz izlemediğiyseniz tavsiye ederim cumartesi gecesi için güzel bir alternatif.

Nedir derdin söyle diye, Bir gün bana sormadın Yüzüme bakmadın...Şansım varsa ben ona talibim...


Kaç zamandır kendimi kandırıyormuşum meğer.İnanmak için o kadar kendimi kasmışım ki yüzüm gülmez olmuş,senin yüzünü de güldüremez olmuşum.
Ortak payda da buluştuğumuz konusunda o kadar inandırmışım ki ben olmaktan çok öte olmuşum.

Aynı duyguyu bile artık hissetmezken sırf alışkanlıklarımız yüzünden geri dönüşler yaşamışız.
Her dönüşte kendimizden -birbirimizden biraz daha uzak bir köşeye savrulup uzaklaşmışız.



Sabahtan beri başım çatlıyor...Sen değil miydin 1 saat aramazsam neden aramadın diyen.Şimdi aradığımda meşgule almaya bile tenezzül etmiyorsun.Ben değil miydim sana bakarken gözleri gülen kız ,hani bu sabah elimden düşmeyen fotoğraftaki.
Neye gülerek bakmışız,ne kadar doğalız.Ama şimdi ne o sensin benim görüp sevdiğim,ne o benim şu an nefret edercesine kaçtığın.
Sanırım bu kez çıkış yok,tıkandık.Çiğ süt emdiğimizi hatırlayıp sıradan iki kişinin birbirine yapabileceği tüm kahpelikleri birbirimize yaptık.Üzgünüm,geçeceğini biliyorum.Bundan öncekiler gibi; ama bir paydanın bütünü olur muyuz onu bilemiyorum.

Belki de ilişkilerimin kötü kadını benim.Yanlış sinyaller veriyorum.Yani artık ben bunun böyle olduğuna inanıyorum.İlişkiye başlarken çok net olduğumu düşünüyorum. Dümdüz gereğinden düz hatta.Oyun yok ,dolan yok.İçten pazarlık hiç yok.
Elimden gelinin en iyisi yap,yapamıyorsan en iyisi için uğraş.Hırslı ol ama hırsınla başkasını ezme.
Karşımdaki kişi veya kişilerinde öyle olmasını bekliyorum.Olmadığını görünce de böyle yıkılıp depresyon moduna giriyorum.

İnsanım.Bende hata yapıyorum,kırıyorum,üzüyorum.Üzdüğümü fark edince dert edip geceleri uyuyamıyorum.
Biliyorum İpek ONGUN'un yazdığı bir romanın karakteri değilim,hani şöyle her şeyde dört dörtlük olan Serrası gibi bir genç kadın.Ama iyi bir insan olmaya çalışıyorum.Bir denge kurmayı başaramıyorum.Ben çok severken uzaklaşan,onlar beni severken benim kaçtığım ama ortada durup denge kuramadığım ilişkiler yaşıyorum.
Peki,bana yapılan haksızlık değil mi?Onca zaman verdiğim emeğim,sırf hırslar ya da başka şeyler uğruna ya da daha da kötüsü sırf beni umursamadığı,önemsemediği göstermiş olmak adına bir anda yok olup gitmesi.
Benim yine yolun bir yerinde öylece durup tek başıma gidene bakakalmam.

Dinliyorum-Ya sonra?-Özcan Deniz~Deniz Çakır


Bir de Ajda'nın plak çızrtılı sesinden dinleyin.Ben ikisini de sevdim.Ya siz?