things getting worse before getting better...

13 Mart 2013 Çarşamba

Q modundayım, ne uzar ne kısalırım...Kendi içimde kendimi yalanlarım...




Artık unutulmaya yüz tuttuğumdan kendimi hatırlatayım istedim...Günaydın okuyucu...
Yazdığım son post her ne kadar 24 Şubat tarihinde yazılmış olarak gözükse de ,aslında 25 Şubat sabahı upuzun bir yazı yazmış, yayınlamış ve sonra vazgeçmiştim. Sonra da hastalanıp yataklara düşmüştüm...
Keyifli biri olmama tezat, ne kadar içime attığım dramatik olay varsa , klavyenin tuşlarına basınca ortaya çıkıyor ve ben ben olmaktan çıkıp bir Kemalettin Tuğçu'ya dönüşüveriyorum...
Ölmekten değil de ,unutulmaktan korkuyorum kısacası .Fazlaca bencilce değil mi ? Ama korkuyorum.Ölümle yanyana duran mesleğime inat, ben bu son 6 aydır daha çok hisseder oldum acizliğimi ,onun karşısında...
Halbuki ben ne melankoliler yaşadım ,yazdım da geçti ;ama bu sonuncusu geçmiyor...
Ne o köy odası ,ne de kalbimi kıranların neden olduğu hayal kırıklıkları... Dedikleri gibi ,hepsi hepsi geçiyor zamanla...Oysa bu geçmek bilmiyor.
Ne zaman çok gülsem veya fazla neşelensem,içimde bir yerde bir şuçluluk duyguyu peydah oluyor.Utanıp kabuğuma çekiliyorum. Her konuda ahkam kesip ,ukalalık taslayan alelem bu konuda da kendince yorumlar yapıyor ama bildiğin benim canım acıyor, sessizce...Sonunda 
her gün ,aynı melankolik cümleleri , klavyeme tuşladığımı hissettiğimden beri, günü gününe yazmaktan vazgeçtim.Çünkü kimsenin keyfini kaçırmaya niyetim yok... Eminim etrafında yeterince duygu sömüren karakterde kimseler vardır, onlardan biri olmayı istemem...Tüm bu süre zarfında taslaklarda biriktirdim yazdıklarımı ben de...
Lakin, günaydın fotoğraflarını çekmeye devam ediyorum, ama bazı sabahlar ise  ayak sürüyerek yapıyorum malesef.Erkenden kalktığım halde, saatlerce oyalanıyor ve üşeniyorum yeni bir fotoğraf çekmeye...Biliyorum ki ,bir gün sabah,o fotoğrafı çekmezsem asla devamı gelmeyecek ve ben bu kez de kendime verdiğim sözü tutmamanın vicdan azabını duyacağım...Neyse ...İşte ,sırf bu sebepten yazmamadım ben bunca zaman... Keyifli günler dilerim herkese...


Dinliyorum~Ella Fitzgerald~Everything Happens to me...


6 yorum:

can dedi ki...

Nice insanların unutulmamak için bu dünyada bıraktıkları koca koca eserler varken, demek ki bu korkuda yalnız değiliz be doktor..

bir küçük doktor dedi ki...

Sanırım bu sabepten ötürü herşeye rağmen yazmaya rağmen Can, belki bir iz kalır da biri hatırlar diye :))

öykü dedi ki...

mınık doktorum
sen o tertemız guzel yuregınle unutulacak ınsanlardan degılsın kı


bı de

daha yolun basındayken
oyle ölumdu
unutulmaktı

senden uzak terımler bence

uzak olsunlar


gulsun o seker yuzun hep olur mu

bosver gerısını uzme o guzel yuregını

can dedi ki...

Benimkinde biraz o koku var evet :)

bir küçük doktor dedi ki...

Öykücüm , çok teşekkür ederim bu güzel sözlerin için ... Hepimizden, tüm sevdiklerimizden uzakda dursun ölüm... Ama ne yazık ki o da bir gerçek hayatımda malesef... Seni hiç görmemiş olsamda her yazında o müthiş enerjini hissediyorum ve yüzümde bir tebessüm oluşuyor... Gözlerindeki ışıltın hep parlasın, kucak dolusu sevgiler gönderiyorum sana Ankara'dan

bir küçük doktor dedi ki...

Can Poyraz, mesleki anlamda bir Gazi Yaşargil ya da Erol Köse olmayacağım ☺ kesin de, bir önceki yorumumda kurmuş olduğum cümleyle iyi bir blogger olamayacağımda belli ☺... Ama ne demek istediğimi anlamış olduğunu umuyorum...Kusura bakma tam dışarı çıkmadan önce apar topar yazınca saçmalamışım...Bence twitterin, bu saçma yarışmaların, ignin, facebookun amacı unutmak istememiz ve bizi daha çok insanın tanımasını istememiz. Tabi bunlar benim sahsıma mahsus görüşlerim ☺...iyi akşamlar dilerim