things getting worse before getting better...

29 Mayıs 2008 Perşembe

Haftanın Çilesi-2



O beni prenses peri sanıyor
Ne hata yapsam geri sarıyor
Mitolojiden biri sanıyor
Bendeki de saç o taç görüyor...**


Hala tezle uğraşıyorumm,bitmedi ,yetişmiyor...Allah'tan hoca sunum tarihi uzattı,duacısıyım :))Tezin yanısıra o kadar yoğunum ki bu aralar;anket taraması ve sonuçların sunulması,halk sağlığı power point sunumları,arkadaşlara yıllık yazısı yazılması,yıllık yazılarının toplanması,aile hekimliği kursları, toplu fotoğraf çekimleri,son yemekler,yeni başlangıçlar,vedalaşmalar...
Tez stresime ,bir de geçen cumadan beri kepli fotoğraf çekimi stresi eklendi...Kızlarla yaptığımız uzun telefon trafiği sonucunda, pazartesi benim dersim bitince gitmeye karar verdik,diğerleri nöbet ertesi oldukları için zaten evdeydiler...Ders bitimi sözleştiğimiz kuaförde buluştuk ,kuaför hanıma istediğim saç modelinin çok abartı olmayacak ama saçlarım çok ince telli olduğu için ,en azından fotoğraf çekilene kadar beni idare edecek bir model yapmasını rica ettim.Saçım ve makyajım bittiğinde resmen Gülben Ergen'in hormonlu hali gibiydim.Hiç beğenmedim ,herkesin iiltifatlarına rağmen...Kızlarda benim saç modeline benzer bir saç modeline sahiptiler.Neyse biz sarışın,esmer,kızıl Gülben,altın gününe gidiyor gibi mezuniyet fotoğraflarının çekiminin yapıldığı fotoğraf stüdyosunun yolunu tuttuk.Elbette ben tüm yol boyunca saçımla ilgili olarak vızırdanıp durdum.Çilem elbette saç modelimi beğenmemle sınırlı kalmadı...
Stüdyoya vardığımızda 7'ye 10 vardı ve bizden önce sadece 3 kişicik bulunuyordu.Oturup beklemeye başladık,zamamn geçtikçe zaten hiç beğenmediğim saçım bozulmaya,sinirlerimiz bozulmaya,yüzüm gözüm şişmeye,sinirlerimiz bozulduğu için kahkaha krizine girip göz makayajımız dağılmaya,stüdyoda bekleyen sayısı artmaya başladı.Ve 3 sevgili dönem arkadaşımın çekimi bitip bize sıra geldiğinde saat 9.30'du.Neyse diyerek girdik stüdyoya ve saçımıza,makyajımızı düzeltmeye...İş bunla bitsee gene iyii cübbeler üzerimize büyük gelmesin mi,ben zaten kiloloyum ,aynada yarım dünya gibi görünmeyeyim mi,fotğraflarıma poz verirken adam benim yanaklarımı resmen iki elma gibi pozlamasın mı ,,,ooff aksilik üstüne aksilik,sonuçta ben 15 küsür pozdan hiç birini beğenmedim,kızlar engel olmasa o halimden geriye kalan 3 pozu dahi bırakmazdım.Ertesi sabah tekrar, daha çok içime sinen bir şaç modeliyle fotoğraf stüdyosunun yolunu tuttum.Sonuç, efendim satın alacağım 5 pozdan sadece birini beğendim; gerisi eşe dostaa bile bence dağıtılmamalı....Bu olay bitince üzerimden büyük yük kalkmış gibi oldu.Şu tez sunumu da bitince sormayın keyfime diyebileceğimi ümit ediyorum.

flash haber!!

YIllık yazılarımı tamamladım,teslim bile ettimı ,ben hepsini pazartesi burada sizlerle paylaşacağım.Böylece Yıllık sayfamdaki yer sorunum nedeniyle kesip biçme yaptığım yazıların sahiplerinin de gönlünü alabileceğimi umuyorum...Lütfen affedin beni,ayrıca hepinizin diline sağlık,süper şeyler yazmışsınız benim için...Bir kısmında çok duygulandım.Bir de söylemeyi unuttum,bu küçük doktor üniversiteyi, aynı okul numarasının olduğu gibi, 13. bitiyor.Bu da ek flash haberimdir.20 Haziran'da dereceye giren fakülte öğrencilerinin mezuniyet törenine katılacağım.Buralardaysanız ,beklerim lütfen gelin :))

SON SÖZ:

Haftasonu yeniden yollardayım,ben denize gidiyorum.Ani karar değil aslında, tamamen kışkırtma(pek sevdiğim biricik kızkardeşimin,geçen haftasonu Kıbrıs plajında çekilmiş fotoğraflarını görünce özendim efendim...Ben de üşenmedim sadece 1 gece için bile olsa Akdeniz'e gidiyorum.Plajda uyuklarken azıcık da bronzlaşıp, mavi sulara dalmaya...Herkese iyi haftasonları...

22 Mayıs 2008 Perşembe







Only you can understand why I 'm very amazed nowadays.

21 Mayıs 2008 Çarşamba

Yeni Yaşın ilk yazısı --Tez nedeniyle bir süre kapalıyız

Ben döndüm Ankara'dan,hem de super bir enerjiyle. Topladım kendimi,Canım arkadaşlarımı görmek süper geldi.Güldük aynı Szeged günlerindeki gibi, hem de karnımız ağrıncaya kadar...Güzelim bahar sanki kimse tadını çıkaramasın diye herkese bir dert vermiş ;ama öyle aşılmayacak şeyler değil Allah'tan.Çoğu Aşk acısı...Tabi kızlar toplanınca yapılan klasik geyiklerimizi yaptık, eteğimizde biriktirdiğimiz tüm taşları döktük toplanınca... Şebnem Ferah konserinde etrafımızdaki çılgınları izleyip güldük,sigara dumanın altında diye bağırarak çoştuk .Bu seyahat sadece gezip tozma amaçlı değil di elbette ,bir güzel bilgilendim de PET'te (pre-exchange training) artık İtalya için bir herşey hazır sayılır ,birkaç belge yollamışlar imzalamam için onlarıda bu hafta içinde yolladım mı olay tamamdır umarım? Eğitimin son günü çok güzel bir uygulama yapmamızı istediler,mektup yazdık kendimize,ekimde bana yollanmak üzere Mayıstaki ben mektup yazdım...Çok garip olacak o tarihlerde nerede ve ne halde olacağımı bilmiyorum ve belki sıkıntılı bir dönemimde elime geçecek.Kimbilir belki geçmişimin, geleceğime yazdıkları yüreğime su serpecek ,o yüzden çok uzun bir mektup yazdım kendime ...Mektubu elime ulaşınca tekrar edit yaparız bu yazıya...



Sivas'a döner dönemez bir koşuşturmaca başladı yeniden son sürat: çeviriler ,tez ,anket değerlendirmeleri ,power point sunumlar beni bekliyordu.Dedim ya enerjimi topladım ... 2 gündür can hıraş bu kağıt yığının içine çalışıyorum.Haftaya tez sunumum var.Bu sebepten ötürü yazamayacağım sanırım buralara. Merak eden olursa ben tez yazımı dolayısıyla bir hafta yokum buralarda...Bu arad kendimi meyveye vurdum zaten insan manavın önünden geçerken içeri atmamak için zor tutması gerekiyor;insan nasıl almamzlık edebilir ki zaten.O kadar güzel kokuyor ki çilek,erik,kayısı yanyana gelince i ...Hatta kavun,karpuz da çıkmış piyasaya ama ben pek emin değilim onların tam olgunlaşıp olgunlaşmadığından...


Yeni yaşa dair Önemli kararlar:

1)Hayatı çok da ciddiye almamak gerek.

2)25 yaştan korktuğumu kendime itiraf etmek gerek .

3) Hayatın tüm kargaşaına rağmen sevdiklerinizi ihmal etmemek gerek,onlar sizi çoğu zaman uınutsalar da...

4)Gülümsemeyi,kahakaya atmayı unutmamamak gerek...

5) Sıkınlınca herşeyi bırakıp,bir ara vermek gerek

6) Kaçıp bir yerlerde kafa dağıtmak gerek...

6) Yeni kimselerle tanışmak ,güzel arkadaşlıklar kurmak gerek


P.s: En kısa zamanda görüşmek üzere ...


15 Mayıs 2008 Perşembe

Bugün benim doğum günüm!!




Bugün benim doğum günüm hem sarhoşum hem yastayım bir bar taburesi üstünde babamın öldüğü yaştayım.Bugün benim doğum günüm kelimeler geçiyor aklımdan nınınay nanıı...


Takıldı ağzıma dün öğleden beri söylüyorum...Ben öyle doğum günlerinde çok pür neşe olamıyorum artık,doğum gününü depresif modda kutlayanlardan oldum,doğum anksiyetesini mi hatırlar gibi oluyor hafızam yoksa yaşlanıyorum diye mi hiç bilmiyorum...Çok eskiden de , hanii şu ilkokulda tüm sınıfın doğum gününe çağrıldığı ve o zamanların efsane ismi Yonca Evcimik eşliğinde aboneyim aboneyim diyerek kalçalarımızı kıvırdığımız dönemler de,elbette o zamanlar öyle net değil ama o ses ve çığlıkların arasında hafif hüzünde eşlik ettiğini hatırlar gibiyim.Bir de annemin yaptığı muhteşem pizzaları ve benim eski bir tutkum olan rengarek jelibon tabaklarını da hatırlıyorum(2 yıldır ağzıma koymamak için kendimi çok zor tutuyorum)...Elbette bu hüzün öyle uzun sürmez,ertesi gün geçer gider üzerimden,hayatın akışına kapılır giderim.


Ama 16 hep güzel gelmiştir bana.Hem 16 hem mayıs,hep ne güzel olmuş ya diye düşünürüm.Bu benim narsistliğimden değil ,geçerli bir sebebim var,hatta iki.Hatayda o tarihte havalar çok güzeldir; ne öyle bayıcı bir sıcak ne de içinizi ürperten soğuk olur.Tam çocuk doğuralacak zaman...:DHem de ,ki çocukken annemle babamın bunu özellikle ayarladığını düşünürdüm,sanki annem tutmuş tutmuş kendini,o gün doğurmuş gibi gelirdi,memur çocuğuyum ya ben, işte ayın 15'i maaş günüdür memurlar için,ee ben de annemle babam maaşlarını almış da sonra annem hop diye beni doğurmuş gelirdi :D, ne bileyim çocuk aklı...




İşin aslı resmi doğum günü süremin başlamasına 1,5 saat var ama ben az sonra Ankara otobüsü için evden çıkacağım.Haftasonu da bloga yazı yazabileceğimi sanmıyorum.Haftasonu çok yoğun geceçek gibi gözüküyor.


Kendim için dilek diliyorum;) ama içimden, umarım gerçekleşir.




P.s:Bu not ailem içindir,dikkat etmeleri önemle rica olunur !Bakınız hem ben burada cümle alemin önünde söylüyorum.Bu yazıyı okuyup da beni aramayan olursa ya da okumadan da beni aramayan olursa ki iki durumda da sonuç aynı olacak ,çok ciddiyim bu sefer kara listeye alacağım...Geçen seneki gibi beni kandıramazsınız ...Herkesin haberi olsun ,söylemedi demeyin:P

3 düğmeli Bordo renkli ceketin Ortanca Düğmesi


Üniversitemizin bahar şenlikleri başladı ,bence bu sene ,etkinlikler biraz sönük geçiyor elbette bunda havanın işgüzarlığı da var.Bu seneki etkinlik programını incelerken beni tek sevindiren Sunay Akın'ın geliyor olduğunu görmekti.Tarih de bana uyuyordu...
İşte dün sevgili miniğimle beraber önlerden de yer kapabilmek için 2 saat erken gittik Üniversitenin kültür merkezine tahmin ettiğimiz gibi çok kalabalıktı ama biz erken gelmenin avantajıyla hemen protokülün arkasındaki yerimiz aldık.Aslında bu aralar çevirilerim vardı gitmesem mi diye düşünmedim de değil...Ama şunu ititraf etmeliyim ki herşeye değer Sunay Akın'ın gösterisi,o beş para etmez stand showlar,belden aşağı vuran espiriler,kötü filmler ve korkunç akşam haberleri arasında o kadar iyi geldi ki bana...Eğer bir şekilde denk gelirseniz izleyin derim Sunay Akın'ı bir de televizyon programları dışında.Bana ve birçok kişiye Orhan Veli'yi anımsatan Sunay Akın hayatın satır aralarında kalmış dipnotları gün ışığına çıkarıken şairliğini de tekrar tekrar gözler önüne seriyor.İnsana kendine daha çok okumalı,daha çok araştırmalıyım ve bildiklerimi paylaşmalıyım...Paylaşmalıyım ki bilginin ışığı daha da parlasın dedirtiyor.Bir de İlk İstanbul ziyaretimde Oyuncak Müzesi'ni Ziyaret edeceğim(detaylı bilgi http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/).
Son 3 yazıdır hemen hemen aynı şeyden bahsediyorum ,ne oldu bana bilmiyorum.Hep süre gelen şeyler daha çok gözüme batmaya başladı...Devamlı vurgular oldum aynı şeyleri...Bir de reklamlara bile ağlıyorum(bunu gerçekten abartmıyorum...Hürriyetin İnsan Hakları ile ilgili ''gülümse bebek'' sloganlı reklam filmini her rastladığımda kötü oluyorum,ya da daha bir çok şey...)Havalardan mıdır nedir sinsi sinsi depresyon eşiğim düşüyor.Ve ben de bu duruma müsade etmemek adına hemen koşup bir bilet aldım,yarın Ankara'dayım .Bu sene hiç gidemedim Ankara'ya zaten.Özledim ama en çok canım arkadaşlarımı özledim.Yarın beraberiz, umarım havada azıcık güzel olur da o da bir hediye vermiş olur bana...
P.s:başlık ne alaka der gibisiniz...Sunay Akın , ben Trabzon dikilmiş olan 3 düğmeli Bordo renkli ceketin ortanca düğmesiyim diyerek sizlere merhaba diyor gösterisine başlarken ...

11 Mayıs 2008 Pazar

Miskinlik devam ediyor...

Bugün anneler günü,tabi siz de bunu farkındasınız elbette,günlerdir hersey bunu size hatırlatıyor.Tüm anneciklerin anneler gününü kutladıktan sonra konuya gelmek istiyorum.Muhtemelen birçoğunuz annenizi,anne yerine koyduğunun kimseleri aradınız,hediyeler aldınız veya ziyarete gittiniz.Bendeniz mağlum üstümdeki miskinliği atmak için uğraşırken benden kilometrelerce uzaktaki anneciğimi,anne olmuş yakınlarımı aradım,bir de ne işiteyim,onlar da uyuyorlar... Sanırım genetik bir durum bu bizimkisi ve hepimizinki aynı anda nüks etti.Hiç bu kadar pazartesi gelsin dediğim olmamıştı,gerçi işler aynı halde bırakılmış durmaya devam ediyor ,teze 3 taze cümle ekledim,halk sağlığı notlarını göz gezdirmek için kendime eziyet etmekteyim.Yarın sağlık taraması yapmak için Fen-Edebiyat Fakültesinde olacağım.Tüm hayranlarımı beklerim :P.Şu gelecek 4 günü çok iyi değerlendirmeliyim,gençlik kapsamındaki tüm haklarımı kullanmalıyım,25 geldi kapıya dayandı...Ben girmesine engel olamayacağım....

Herkese iyi PAZARLAR.

10 Mayıs 2008 Cumartesi

I did Nothing TODAY


2 gündür yatıyorum mütemadiyen.Yok silkinmeli ve tezimi,yıllık için yazı isteyen sevgili arkadaşalrımın yazılarını bitirmeliyim.Hadi bunların hepsini geçtim salıya yetiştirmem gereken 4 adet gastrointestinal(yani sindirim sistemi) sistemimiz ile ilgili güzide yeni araştırmaların onuçlarını içereni makaleleri çevirmeliyim ama ben ne yapıyorum ön okumaları yaparken inadına yemek yiyorum(dün 3 saat mutfakta kalıp 3 çeşit yemek yaptım),binbir uğraşla vermiş olduğun iki kiloyu da alıp inadına semirmeye devam ediyorum.Yok gidişatım iyi değil...Ben alışkın değilim böyle evde oturmaya, kimseciklerde yok ortalarda ki çıkıp kafa dağıtalım diyeceğim ,millet tus dersanesinde ya da sevgilisini görmeye gitmiş durumda.Gezecek havada yok aslında ya dışarıda yağmur çamur son sürat devam ediyor,gerçi buna da şükür diyorum ya kar yağsa...Güya bahar geldi dedim, tüm kışlıklarımı taşınma ön hazırlıklarım kapsamında babacığımla gönderdim,akıl edip 2 hırka bırakmış neyse ki ,onları çevirip çevirip giyiyorum.Tv zaplamaktan bir hal oldum,Allah'tan Bez Bebek diye bir şey var ,kanal ısıtıp ısıtıp tencit pilavı gibi önümüze sunuyor ,gülmeyin hala izlemediğim bölümleri olduğunu keşfediyorum.Bir de fark ettirmeden bağımlık yapma özelliği var yaa...Favorim Kulina efendim,oldum olası sevmişimdir Oya Aydoğan'ı .Hep şöyle olmak istediğim, balık etli ,işveli cilveli kadın idolümdür:)) yook bu böyle olmayacak.Lütfen biri beni durdursun.

9 Mayıs 2008 Cuma

MUTLU OL Bu Bir Emirdir.


Halk sağlığı Stajına başlayalı bir hafta oldu.Son 1 hafatdır günde 5 saat Türkiye'nin sağlık durumunun ne kadar kötü olduğu,Türkiye'nin genel durumun ne kadar kötü olduğu Batılaşma sürecinin bizden neler götürdüğünü dinlemekten,doktor olunca bizi ne kadar kötü bir geleceğin beklediğini dinlemekten ,hocaya kendimce itiraz girişimlerinde bulunmaktan bunaldım.Elbette hepimiz farkındayız kötü bir gidişatın içinde sürüklendiğimzin,bu durum karşısında da pek bir şey yapmıyoruz.Sessizce izliyoruz gelişmeleri ya da çoğunlukla yaptığımız gibi her şeyi görmezden gelip mutluluk oyunu oynuyoruz.Anlayacağınız Klinikte size öğretilen herşey yanlış olduğunu bilmenize rağmen sürekli kafanıza vurularak tekrarlanıyor.Devamlı bir durum tespiti var.Bana baygınlık geldi,bu karamsar tablo beni öğlesine bunaltı ki.Son bir hafatdır bir şey yapmak gelmiyor içimden.Hocam ,bu kadar durum tespiti yeter bence biraz da çözüm yolları bulmak için uğraşsak yoksa artık şu durum tespiti yapan konuşmalrınızdan gerçekten sıkıldık.Tartışmak bile istemiyoruz.Karşınızda duruyoruz çiceği burnunda doktor adayları birşeyler üretmek için bekliyoruz.Bunun için yol gösterseniz. Aksi halde planını kimin seçtiğini bilmediğim bilmem hangi güneşli Arap ülkesinde ödül almış,desrlikler sıcak ülkemizde güneşi çok alıp kavrulmasın diye özene bezene çizilmiş bu fakülte projesini ,yılın 10 ayı buz gibi olan şehire uygulamayı akıl eden kişi devamlı düşünüp dualar etmekten kendimi alamayacağım.Tüm sorunların temeli eğitim bence.Elbette eğitim olanaklarını sağlamak devletten beklenmemli,Hem kişisel hem de başkalarının eğitimine katkıda bulunacak yollar bulmalıyız.Son sınıf öğrencisi olarak hayat sadece uzmaanlık sınavıyla ya da tıp bilimyle sınırlı değil,elbette mesleğimizin her noktasını elinizden geldiğince bileceksiniz ama kendinizi her alanda fikir sahibi olacaka hale getirip konuşacak yeni mevzular bulmamlısınız.Yatıp uyumak nereye kadar :))
Bu gün kafa tatili verildi.4 günden sonra süperr bir şey.Haftaya taramadayım,tez ,yıllıkn yazılarıyla da uğraşmasam bu aralar cidden kafayı yiyeceğim.

ATAMIZIn şu sözleriyle noktalıyorum yazıyı,yorumu size bırakıyorum:

'Sizler yani yeni Türkiye'nin genç evlatları!Yorulsanız dahi beni takip edceksiniz...Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler,asla ve asla yorulmazlar.Türk Gençliği,gayeye,bizim yüksekidealim,ize durmadan,yorulmadan yürüyecektir.''

M.KEMAL ATATÜRK


P.S:Bu yazıya Sinan ÇETİN'İN ''mutlu ol bu bir emirdir'' adlı kısa filmini eklemeye çalıştım ama devamlı hata verdi bir türlü yayınlayamadım.Siz youtube yine engellenmiş olduğundan http://www.akilli.tv/video/110939/Mutlu-ol-bu-bir-emirdir.aspx izleyebilirsiniz.Bence izleyinde .
En güzel günler sizin oldun :P

4 Mayıs 2008 Pazar

keep in mind, We're under the same sky!

Ama şunu da aklına ko:
Başımıza gelen bütün bu şeyler
Dünyada olmamaktan daha iyi.
Hem bizim için hasret falan da neymiş ki,
Sen orda yıldızlara bakar dalarsın,
Ben burda cıgaramı yakar dalarım,
İşte olur biter.

a.kadir

P.s:Şiir özellikle birine itafen yazılamıştır,tüm sevdiklerim üzerine alınabilir.Bu pazar akşamı bitirme tezimi daha doğrusu ödevimimle uğraşırken yeniden aklıma düşmüştür .Lise yıllarımın favori mini şiiridir.

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Eskimeyen Dostlarla Keyifli Bir Cumartesinin Ardından...

2 gündür lohusalar gibi yatıyorum.Uyumak değil benimkisi öyle bütün gün olağanüstü haller dışında yataktan çıkmamaya özen gösteriyorum.Özlemişim yan gelip yatmayı ama sanırım biraz abartıp dibine vurmaya başaldım.Şimdilik bu durumu hastayım, dinlenmem lazım bahanesi altında yapıyorum ama pazartesi iş başı var.Bugün öğleye kadar yatakta şımarıklık yapıp çarşajı yataktan sökmeyi bile başardığım sırada telefon çaldı;Biz köşedeyiz sana geliyoruz ,müsaitsindir umarım diyerek yüzüme kapandı.Ben çok severim arkadaşlarımı ağırlamayı ama o an ev berbattı hala Adana valizim ortalarda.Bir yanda koliler ,malum toparlanıyoruz , bir yanda tez için kullandığım kağıtlar yani annemin deyimiyle tam dingonun ahırı :D. Allah'tan elim hızlı, super hızlı bir şekilde dolaplara yığdım eşyaları.Kapı çaldığında eli yüzü düzgün hale gelmişti evcağızım.Yanlış anlaşılmasın aslında aşırı titizimdir ama ah şu hastalık :)).

Efendim,bizimkilerle önce gündemdeki dedikoduların üzerinden geçildi mutfak masasının etrafında kahveler eşliğinde.Söz döndü dolaştı birincisi sınıfa kadar geldi.Hey gidi günler,ne eğlenmişiz be biz dedik bol bol laf aralarında.Sonra diyeteyiz ya önce fırında patates yapalım kalorisi az dedik,bir baktım ziyafet sofrası hazırlamışız kendimize...Yemek pişerken yukarıdaki fotoları çekildik.Allah'tan Ayşeciğim 40kg ,evet yanlış duymadınız hem bu kilo almış hali.Onu indirip kaldırmaktan,arada elimizden kaydırmaktan kramp girene kadar güldük.Muhabbetimize yemek eşliğinde devam ettik.


Üniversitedeki ilk günümden bir gün önce hala tazedir aklımda.Okulun açılmasından bir hafta önce gelip hala oturduğum eve yerleşmek amacıyla cümbür cemaat gelmiştik.Gizli plan benim Sivas'a alışmamı sağlmamaktı.Ne ağlamıştım Sivas geldi diye.Zaten sınıfın yarısından çoğu sevmeyerek gelmişti,diğer yarısı Sivaslıydı :)).Hakkını yemeğim biraz marketing'i kötü Sivas'ın.Esnaflığı bilmiyor insanları ama her C.Ü öğrencisinden duyacağınız gibi ben geldiğimden beri çok değişti bu aralar.Ah bir de kışı kısalsa!
İşte bendenizi o ilk günden önce bir korku almaya başladı;ya ben ne yapacağım 120 kişilk sınıfta,Kimseleri tanımıyorumdiye.Bu korku sonucunda yarım saat içinde, sonrasında kurtulmam 3 ay sürecek, bir ev arkadaşım oldu.Yine aynı gün ziyaretimize gelen üst sınıf ablamız 'Bi bakarsınız son sınıfta olursunuz'' sözünün o zmanalar ne kadar saçma ama şu anda ne kadar manalı geldiğini tarif edemem.Yaşayan bilir :D İlk gün ise komedidir sanırsınız ilkokula başlıyorum.Sbaah erkenden kalkılıp kahvaltı edilir sonra anneciğim arabayla fakülteye bırakıyor bizi.Ben ve benim gibi yaklaşık 6-7 öğrenci geç kalmışız.Dersliğin yerini bilmiyoruz.Neyimeyse lider ruhum ortaya çıkıyor ve çok biliyormuşum gibi dersliğin yerini takıyorum arkadaşalarımı peşime bir dersliğin kapısına geliyoru.Ben tüm özgüvenimle kapıyı çalıp içeri giriyorum ,tabi arkadaşalarad peşimden .Bu sırada o anda ders dinleyen tüm sınıf kitleniyor,bir garip olduğunu seziyorum ama.Sonra durum anlaşılıyor,ben ve ekip dönem 2 sınıfın dersliğine girmişiz.Hocaya yardımcı oluyor bize.Biz mini min birler dersliğimize ulaşıyoruz.Hoşgeldin sunumlarından sonra ,öğleden sonra yeniden görüşmek üzere ders sonlandırıyor.Ben ve ev arkadaşım hala lise mantığıyla hop eve geliyoruz.Öğle yemeğinden sonra annem yine servis şöforumüz fakülteye getiriyor bizi ,sonra ekliyor artık öyle her arada eve gelmeyin :D
O öğleden sonra ilk ders biyoistatistik,hoca sınıfa güzel bir hoşgeldin şiiri okuyor.Biz sağımız,solumuzdakilerle tanışıp muhabbete dalıyoruz.Böylece ,ilk temelleri atılıyor üniversite dostluklarımızın.
Ben üniversitede şanslı olan gruptanım, ilk hafta tanışıp alemlere aktığım arkadaşlarımla aynı tempoda devam ediyoruz muhabbetimize.Bu gruba elbette eklenenler,ayrılanlar oldu ama temelde kadro hemen hemen aynı kaldı.Bu aralar aklıma çok sık olarak bir daha birbirimizi nerede görürüz sorusu takılıyor,yapılan planlara rağmen?

2 Mayıs 2008 Cuma

Benim yarim Mayıs



''Mitolojide bereket Tanrıçası Demeter'in kızı Persefon,Cehennem tanrısı Hades tarfından kaçırılır...Anne deliye dönüp tanrılara kızını kurtarmaları için yalvarıp yakarır;bu arada yeryüzünü kendi haline bırakır.Güneş küser,çicekler solar,ağaçlar yaprak döker,toprak kurur.Ancak Hades'in karısından vazgeçmeye niyeti yoktur.Cehennem Tanrısı,en sonunda eşi Persefon'u yılın üç ayında yeryüzüne göndermeye razı olur.Demeter de sevinç içinde,büyük bir çoşkuyla kızı için yeryüzünü süsler;ağaçlar çiceklenir,meyve vermeye hazırlanır,kırlar yeşillenip binbir çicekle bezenir,kuş cıvıltıları yükselir,toprak güler ve bu her yıl tekrarlanır!''



Sonunda Bahar geldi hem de öyle yalancıktan da değil.Mayıs'ın 2 bile oldu :D.Benim ayım Mayıs sadece bu ayda doğduğum için değil ben tam anlamıyla Mayıs aşığıyım.

Mayısta günün her anını severim.Sabahın ayazında yürüyüş yapmayı ya da eskiden olduğu gibi ders çalışmayı da.Gece yarısı ay ışığına karşı oturup radyo dinlemeyi de.Öğlenleri bunaltmayan sıcağında kestirmeyi de.Ama en çok Mayıs akşamüstlerini severim.Hani gün batımına yakın ,mavinin yerini kızılın aldığı hem güneşi hem ayı aynı anda görebileceğiniz dakikaları.İşten ,okuldan dönmeye başladığımız saatleri.

Havanın ne sıcak ne de soğuk olduğu, tam kıvamında değimiz saatleri.İşte o saatlerde fonda sevdiğim bir melodi eşliğinde(ki bu bence yeni türkü olmalı) pencereden gelip geçeni izler ya da elimdeki notlara göz gezdiririm.Huzur saatim dediğim anlardır.

Dediğim gibi ben mayısı çok severim,belki artık tatilin yaklaştığını haber verdiği için ya da üstümüzdeki ağırlığı silkeleyip kendimizi sokaklara attığımız için.

Belki de ne Mart'ın yalancı baharı ne de Nisan'ın arada kalmışlığı , ne de Temmuz ,ağustosun kavurarak içinizi bunaltan sıcaklığı vardır Mayıs'ın.Ya da eylül gibi hüzünlü değildir Mayıs.Bence bir tek Haziran yarışabilir ,Mayısla.

Mayıs, hani her daim yüzü gülen,sıkıntısı olsa bile size yansıtmayan,her gördüğünüzde, neşesi ve gülümsemesiyle size de umut verip neşelendiren bir arkadaşınza benzer.

Ve her mayıs'ta ben yeniden Orhan Veli okurum.Baharı kim ondan daha güzel anlatabilir ki.


''Deli eder insanı bu dünya...Bu gece, bu yıldızlar, bu koku...Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.''


p.s:Aktif internlük hayatım bitti.İki gündür yatıyorum evde,gel şunu yap diyen yok.Şimdilik mezuniyet balosu,yıllık işleriyle uğraşıyorum.Şimdilik keyfim yerinde.


dipnot: Centro de Arte Reina Sofía'da Salvador Dali'nin Penceredeki Kız adlı tablosunu yakından görebilirsiniz.Sizde de huzur duygusu uyandırıyor mu?