things getting worse before getting better...

23 Ekim 2008 Perşembe


Yokum ben artık,yorgunum,ruhum yoruldu...Ayağa kalkacak gücüm de kalmadı,ufacık kırıntılarla yeniden diriliyordum,onlar da tükendi.Umarım herkes mutludur şimdi...Beni oyun dışında bıraktınız,hatta sahalara veda ediyorum.Küllerimden ne zaman doğarım ya da doğar mıyım ya da bir daha dönebilir miyim hiç bir fikrim yok...Ama sanırım zaman bunun da ilacı...

22 Ekim 2008 Çarşamba

Koca günde Gülümseten Bir hadise


Kaybettiğimi sandığım ve bu yüzden yazıya dökemediğim Floransa-Sienna-Pisa fotoğraflarımı az önce buldum...Hem de tesadüfen ve artık ümidi tamamen kesmişken...Güzel bir şey ,tüm terslikler içinde...Oraları yeniden hatırlamak da iyi geldi...Ya bir ayakkabı beğenmiştim,aynısını Roma'da alırım dediğim ve sonra koskoca Roma'da bulamadığım ayakkabıyı hatırlayınca içim sızladı azıcık :D.Bu aralar yolu Floransaya düşeceklere sakın alışverişinizi Roma'ya ertelemeyin hem çok pahalı hem Floransa'da inanın daha çok çeşit var.
Terzi kendi söküğünü dikemezmiş,ben yaşadıklarımda tüm atasözleri ve deyimlerimizin ne kadar haklı olduğuınu yaşayarak görüyorum.Hastalığım geçmiyor hatta daha da kötüleşiyorum.Paramedikal tüm tavsiyelere açığım...Bu hapşırma ve ayaklarımın özellikle parmaklarımın buz kesmesini bir türlü engelleyemiyorum...
P.s:Resimde Michelangelo'nun meşhur David(Davud) heykelinin kopyası...Heykeli , müzisyenleri dinleyip,gelip geçeni ve sokaka sanatçılarını saatlerce oturup izleyebileceğiniz Piazza Signoria'da görebilirsiniz...Orjinali,ki bence mutlaka görülmeli, Galeria Academia'da sergileniyor

21 Ekim 2008 Salı

İncir Tatlısı:Yükte Hafif,Pahada Ağır


Bir ilki yaşadım az önce...İlk defa incir tatlısı yedim ömrümde,çok şey kaçırmısım...Ya ne güzel şeymiş.Dur bir tadına bakayımla başladı..Tabağı tükettim...Bu güzel,ufak şeylerinin birinin kalorisi kaçtır acaba?Bu temiz hava ve bol gıda,beni köyümün tombik teyzelerine dönüştürecek sanırım.Verdiğim 3 -5 kiloyu da hemen geri kazanacağım bu yemek yeme gidişatıyla.
Haftasonu dersaneye de başladım.Süperdi ,2 günde 500 sayfa hatmettik.Ama bu süper hadiseyi henüz hafta içine taşıyamadım.Sanırım buraya benim gibi taze doktor olarak gelmiş olanlar arkadaşlarımla aynı Kaderi paylaşacağım,korkmaya başladım.Gerçi mazeretim var,suçlular çocuk hastalar...Bir üstüme kusmadıkları kalıyor..El yıkamak filan işe yaramıyor...
Sürekli kafamda,''Biz de hemen Tus'u kazanıp gideceğiz diye geldik bak 4 Tus oldu.Buraya herkes gitmek için gelir,daha giden olmadı'' cümlesi yankılanıyor.
Bir an önce yola çıkmak lazım...Yoksa ...Düşünmek bile istemiyorum.Ben doğtor Beğ olarak lmek istemiyorum :D
EDİT:Baktım da, İncir tatlısı: 75 kalori (1 adet)...Kaç tane yediğimi söylemek istemiyorum.Alarmlar çalıyor benim için.Çok tehlikeli bir tatlıymış bu minik şeyler ;Yükte hafif, pahada ağır...Bu arada ''Bir an'' ayrı yazılıyor sevgili blogerlar...Bu durum kafama takılmıştı da...

19 Ekim 2008 Pazar

Keşke


Bu gece dostlarla buluşmak istiyorum,toplaşsak bir masanın başında...Önce uzak görünsek birbirimize,uzun süredir görüşememenin etkisiyle,nasılsınla başlayan konuşmalarımız,kanımızdaki alkol seviyesi artınca can ciğer kuzusu sarması günlerimize dönmemize neden olsa...Acılarımızı döksek masaya,içsek daha fazla...Gülsek ,ta ki gözümüzden yaş gelineye kadar ,kimimiz tamamen ağlasa ve rahatlasa...Sonra yeniden içsek...Karıştırsak rakıyla,uzoyu,şarapla tekilayı,votkayı,spreetzi,sangriya'yı...Sonra uyuşsa beynimiz...Bağıra çağıra şarkılar söylesek,hoplayıp zıplayıp dans etsek...Tüketsek tüm enerjimizi,tükensek...
Sızsak bir yerlerde...Ertesi sabah yüzde rahatlamış,yamuk bir gülümseme ve ağır bir kafa ile uyansak..Aspirin ve kahveden oluşan tedavi kompleksiyle yeni güne başlasak.Hatta o gün pazar olsa ve işimiz olmasa ve akşam yemeğine kadar uyusak,uyansak ve yeniden uykuya dalsak.Yatakta tembellik yapsak...

15 Ekim 2008 Çarşamba

Yönetici olmak çok zormuş,tek hekim olmak zaten zor,hele yeni mezun bir hekimseniz , personelinizden gençseniz, devamlı sizi denetleyen hasta ve sizi yönlendirmeye çalışan personelle ve en önemlisi sürekli birbirlerini şikayet etmelerini dinleyip tarafsız kalmaya çalışmak,1 yıllık bakımsız Ocağın eksiklerini gidermeye çalışmak, bir şeyi gözden kaçıracağım diye devamlı tetikte olmak beni çok yoruyor,asıl mesleğime hastalıklara eğilemiyorum gibi hissediyorum;ama bir hastamın doktor hanım sayenizde iyileştim dediğini duymak sanırım hepsine bedel olacak ...Henüz bu konuyla ilgili bir gelişme yok :))Sanırım bu da zaman kardeş ile ilgili...

************************************
23 gündür memurum,Kasabamda çalışmaya başlayalı 1 hafta oldu.Hekimliğe alışmam amacıyla bu sürenin kalan kısmında ilçede bir sağlık ocağında çalıştım,böylece sık karşılaşılan hastalıklara da hakim olacaktım.Ama kazın ayağı öyle olmadı;sadece 15 km ile hasta profilim birden intaniye ve dermatoloji stajıma dönüştü.Brucella hastalığı çok yaygın,mantar hakeza ama sadece intaniye stajında geçen bir kez bile yakından görmediğim ,biyolojik silah olarak bir dönem popüler olan Şarbon vakam bile oldu,zaten çıban,egzemadan bahsetmek istemiyorum...Hiçbiri ağzımı Şarbon kadar açık bırakmadı.Hayat kitap,Tus değilmiş sadece,bin kere çalışsam da, okusam da sanırım yaşarak öğrenmek en güzeli...Bir kez daha gördüm.
******************************
Prenseslik günlerim bitti,daha akıllıca davranmalıyım.Annesinin kuzusu olmak çok güzeldi-belki hala öyleyim,öyle de kalacağım-; ama hayatımda attığım adımların artık sadece benim olmasının zamanı geldi sanırım.Kimse annem,babam gibi değil ben.Sanırım sadece onların prensesi olarak kalabilirim,ancak onlara bu kadar nazım,kaprisim geçer.İstediği olmayınca küsen çocuk olarak kalamam zaten.
*******************************
Ayın 15'i bugün memurlar maaşını aldı.Taze hekimler de tabi.Elbette ben 2 gün önce imza atıp sözleşmali olunca bu ayki maaşım gelecek aya sarktı :)). Nasıl bir mutluluktur ya,6 yılın sonucu eve somut olarka götürmek ,manevi getirilerinin yanında.
P.s: Tiffany'de Kahvaltı izlemediyseniz izleyin derim...Prenses gibi bir aktrist Audrey Hepburn

13 Ekim 2008 Pazartesi

İlk İŞ Günü Raporu...

Ben sözleşmeli personel statütsüne geçtim 2 saat önce,umarım hayırlı olur.Gittim anlaşmayı imzaladım.Kafam karışık azıcık doktorlar için avantajlı diyorlar...Sözleşmeli olarak çalışan tüm arkadaşlarım hemen geç dediler...
Bugün Yamaçlı'da ilk günümdü ,pek hastada olmadı,Sağlık ocağına uğrayıp doktorlarının orada olduğunu duyanlar ise pek bir mutlu oldular.Hemen karnelerini getirip muayene oldular.Ben bugün ilk kez bir şarbon vakasıyla karşılaştım.İşin aslı tek olsaydım tanıyamazdım herhalde ilk başta.
Bir de garibime gidiyor işimin,kaldığım yere bu kadar yakın olması.İlkokul ,hatta anasınıfında bile uzak olurdu,servisle gider gelirdik.Hem özenirdim sabah zilin çalmasına 20 dk kala uyanıp sadece karşıdan karşıya geçerek sınıfa ulaşabilen arkadaşlarıma.
Umarım sorun yaratmaz bu durum.Birkaç ay sonra buradan hemen taşınmalıyım demek zorunda kalmam.
İlk günün özeti...Yarın kim bilir neler beni bekliyor olacak!!!

Henüz tam olarak kasabayı gezmeye fırsatım olmadı...

EDİT:İlkokulda tuttuğum günlük notlarıma benzemiş ,tekrar okuduğumda :))

Sayın Sessiz Ses'e (S.S.S)


Telefon sapığım var yine ve yeniden.Bu sefer ki sessiz...Bir saati var gece yarısını tercih ediyor,saat 01.00 sularında arıyor ve ben efendim dedikten sonra yüzüme kapatıyor.Eğer beni buralardan tanıyıp okuyorsa kendisine rica ediyorum:Benim çok pis bir özelliğim var ''Ben uykuya zor dalarım ,hatta dalmam ben, direkt bayılırım,bunun içinde gün boyunca enerjimi tüketmek için uğraşırım,bu kadar uğraştan sonra herhangi bir yerde sızar kalırım,öyle hadi ben yatayım şimdi 1 saat uyuyup uyanayım özelliğim yok...Ben sızarım yanımda kimsenin olması da umrumda olmaz.Arkadaşlarım bilirler bu özelliğimi,hatta bir çoğu evimde salonda oturken ben bi dakika geliyorum diyerek odaya geçer ve olduğum yere sızarım(en çok da bu Uğurcum beni ziyarete geldiğinde olur ya da miniğim).İşte böyle uyumak için kendimi tüketen ben -hele bugünlerde zaten az uyuyan ben- öyle de çabuk uyanırım ki,ben uyandıktan, uyandırıldıktan sonra uyuyamam da.Bu yeni bir özellik son 1 yıldır bu fonksiyonu özelliklerime ekledim.Deli gibi uykum olsa da dalamıyorum yeniden,bırakamıyorum kendimi uykunun kollarına...
Bu hafta uyku ilaçlarıyla bile uyamadığımı fark ettim.İşte sevgili Sessiz Ses(S.S.S),şayet beni okuyorsan (!) lütfen erken ara ,arayacaksan,zaten yakında yeniden değiştiririm bu numarayı...
Bundan önce de bir telefon sapığım vardı ,o öyle numarasını da gizlemezdi,deli ederdi beni.Benimle bir ilişki yaşıyordu resmen...Hatta telefonumunu ricayla yanımdaki erkek arkadaşlara kibarca(!) artık aramamasını söylemeleri için açtırdığımda bile 1 -2 saat sonra arayıp bana yanındaki adama kimdi diye soracak kadar sahiplenmişti BENİ?
İşte bu durumda en son çare savcılığa başvurdum,şikayette bulundum konuşmaların içerikleri giderek manyaklaştığında.Ve ben hayatımd ilk defa savcı huzurunda ifade verdim.Sonuç mu o kadar gidip gelmeler,Herkesin zaten bir sapığı var,bak benim de var ,en iyisi sen bundan vazgeç,boşuna yormayalım seni,sen numaranı değiştir oldu.
Bu numara değiştirme konusu ne kadar külfetlidir,bilen bilir,binbir zorlukla numaralar yeni hatta aktarılır,önemli ve mutlaka numarayı bilmesini istediğiniz kişilere mesajlar gönderilir.Dünyanın yeni masrafı olur,tanımadıkları numaraları açmak istemeyen arkadaşlara ulaşmak zorlaşır.''Siz kimsiniz?'',''Pardon numarayı tanımıyorum'' mesajlarına yanıt vermek durumda kalırsınız...
Şimdi ben yeniden bu olaylar silsilesine girmek istemiyorum hiç.Umarım S.S.S ile ortak bir yol buluruz.
P.S:Bugün öğleden sonra internettimde oldu lojmanımda,meğer ne önemliymişşin sen internet.

10 Ekim 2008 Cuma

Ayrılığa Dair son Yazı


BU ŞARTLARDA OLMASINI BEKLİYORDU........

1-Boyu en ideal 1.75 olacak öyle yolda yürürken ne dev gibi durmalı ne de ufacık...

2-Renkli gözlü olmalı. Ama çok açık renk değil. Bakışı daha önemli. Çakmak çakmak bakarken ! yumuşayıp eritebilmeli

3-Hafif bi top sakal ya da kirli sakal olmalı. Tüysüz kesinlikle olmamalı. Temiz ve kısa traş tercih sebebidir.:)

4-Eller bakımlı temiz olmalı. Ne büyük nede tombul olmamalı. Kolları sert ve adaleli, koluna girince hatuna gücünü hissettirmeli

5-Kesinlikle ama kesinlikle vücut çalışmış OLMAMALI! Pek çok kız siz erkeklerin sandığının aksine şiş vücut sevmez. Sakin mütevazı ama sert ve sarkmayan bir vücut gibisi yoktur.

6-Popoya ve bacak! lara dikkat. Atletik olmasa da hantal olmayacak.

7-Sarışın kumral olabilir ama kesinlikle koyu esmer olmamalı. Dişler beyaz ve temiz olmalı, tercihen sigara içmeyecek.

8-Güzel kokacak. Sık sık duş alacak. Kendine özgü kaliteli bir parfümü olacak öyle ki hatun kısmı nerde o kokuyu alsa erkeğini hatırlayacak.

9-Çok etli ya da çizgi gibi incecik dudaklı olmaz. Alt biraz kalın üst dudak biraz ince... Kulağında küpe olabilir. Olmasa da önemli olmaz

Bunlar az çok dış görünüş huyuna suyuna gelince...

1-Eğitimli, en az 4 yıllık adam gibi bir lisans eğitimi olmalı. Öyle uluslar arası ilişkiler olmasa da su ürünleri de olmamalı.

2-Biz kı! zlar arabaya paraya bayılırız sanırsınız. Alakası yok desem. Adam gelecek vaat etsin. Eğitimli olsun, hırslı çalışkan olsun yeter. O hayatını kazanır zaten. Kaliteli hatun kaliteli adam bulunca sabreder destek olur...

3-İyi modern görüşlü ailesi olsun. Bİ KAHVE İÇMEYE BİZE GELEBİLSİN. Annemle tanışsın. Kal gelmesin!

4-Arkadaşlarımı sevsin. Benim geçmişimle çocukluk resimlerimle ilgilensin.

5-Kendi arkadaşlarıyla tanıştırsın. Halı saha maçına götürsün.

6-Çocukları sevsin... Bu çok önemli. Şefkatli erkek çocuk yanında belli olur.

7-KARAKTERLİ OLSUN. KENDİNİ KULLANDIRMASIN. GİRDİĞİ ORTAMDA ADAM SAYILSIN.

8-Sert olsun kuralları olsun. Tamam, göbeği açık vs falan giydirmesin ama her şeyin orta yolunu da bulabilsin. İkna edici olsun. Tatlı tatlı ded! iğini yaptırsın. 9-Hatununu deli gibi sevsin. BAŞKASINDA GÖZÜ OLMASIN. Sevdiğini ara sıra belli etsin

10-Hatunun sağlığıyla ilgilensin. Ayın belli günlerinde anlayışlı olun.

11-Kıskanç olsun

12-Adam olsun. Kızdı mı vursun masaya yumruğunu. Ama hatalıysa da özür dilemeyi bilsin

13-Kesinlikle çiçek göndermeyi ve hediye almayı unutmasın (yılda iki çiçek bi böcek sizi öldürmez dimi beyler?)

14-Önemli günleri unutmasın.

15-Saçımızı kestirip boyatınca dalga geçmesin iltifat etsin.

16-Eski kız arkadaşlarıyla kesinlikle görüşmesin.

17-Müzik konser kitap fuarı nedir bilsin yeri gelince evde mısır patlatıp maç DVD izleriz ama bazen de gece çıkıp hafif çakırkeyif olmayı da bilsin.

18-Asosyal olmasın.

19- Ana kuzusu olmasın…

20-Delikanlı olsun. Sevmiyorsa uzatmasın. Eğlence peşindeyse hatunun canını yakmasın. Günahını almasın...


BU ŞARTLARIN OLMASINI BEKLİYORDU............ DAHA ÇOK BEKLİYECEK........ İdeal Koca bekleyenin Son Fotosnu görüyorsunuz Yukarıda))


Bugün e-postalarımı incelerken gördüm,gülümsedim...Belki daha önce size de gönderildi veya gönderilecek bir toplu e-posta ...
Katıldığım maddelerini var içlerinde, olması da gerekmez dediklerim de.
Bana gelirsek yaptığım onca saçma davranışa,beni bile hayretlere sokan ruh halime ,kendimden bile nefret etme hissim duruluyor gibi...
4. son ayrılık,düşünmek istemiyorum,konuşmak da artık...
Müzik dinlemiyorum,özellikle de Ferhat Göçer'in Gül ki sevgilim şarkısını,film izlemiyorum,fotoğraflara dokunmak bile istemiyorum,zaten görüntüler benim için tazeliğini korurken hala onlara bakmaya ihtiyacı yok hafızamın...
En iyisi kendimi yormak,yorulmak,düşünecek zaman bulamamak ve düşüncesiz olmak(belki beni tanıyanlar zaten öylesin mi diyorlar!)
Kendimi Sağlık Ocağının işlerine adadım,öğle aralarında bile boş vakit kalmasın istiyorum ve hasta bekıyorum,personelim benden nefret ediyor sanırım.
Dedim ya düşünecek zamanım olmasın,düşündükçe halime acıyorum,yaram kanıyor çünkü.Düşünmeyince kanamıyor mu sanki diyeceksiniz ,kanıyor ama sızını başkalarının daha önemli dertleriyle karıştırıyorum.Acının benim mi yoksa onların mı olduğunu anlamıyorum,anlamak istemiyorum.Ama iş saati bitip bomboş ve soğuk eve girince (ki gerçekten soğukk 4 derece :)) beynim sorgulamaya başlıyor,bu sefer kolileri açıyorum,eşyaları yerlerini değiştiriyorum,bir şey okumak,izlemek ,dinlemek istemiyorum,Yalnızlığımı başkalarının acılarıyla kuşatıp kendimi tüketmeyi umuyorum.Uyumakta çözüm olmuyor,rüyalar işin içine girince ve ben yeni güne uykusuz giriyorum.
En çok canımı yakan şey ''kendime acımak'',insanın kendi durumuna acıması ....
Zaman diyorum,yaralarıma çare ol ...
Dua ediyorum ''beni de sevebilecek biri olsun yeter ''diyerek.

P.s: Bu ayrılık yazılarımın sonuncusu olsun olmasın başka bir şey...Ölüm değil ya bu ayrılığın sebebi ,elbet kavuşulur mu sonunda!!!

4 Ekim 2008 Cumartesi

Paragraf

Şu cümleler kafamda dönüp duruyor,bir yerlerde ayrılık üzerine bir kaç satır söylemişti birileri ,unutmadan ve bu kez tembellik yapmadan paylaşmak istiyorum:

''Ayrılık çok zor ,çok acı.Özellikle bir adamın gişini kabullenmemek insanı depresyona sürüklüyor.Adama giderken,farkında olmadan sizi de bereberinde götürüyor.Ve siz kaybolmuş gibi hissediyorsunuz.Kimileri bu acıyı ömür boyu yaşıyor.''

Emin değilim kim söylemişti,nerede okudum ; ama bu cümleler kafama çakıldı kaldı tam da benim sıkıntılı günlerimde.

Yine yol göründü...

Önce herkesin geçmiş Ramazan Bayramını kutlarım.Benimkisi pek bayram tadında olmadı işin açıkcası,öğrencilik yıllarımda sınavlarım dolayısıyla gelemeyip bayramda ailemle beraber olamamanın üzüntüsünü yaşardım.
Bu bayram ailemle beraberdim ama pek bayram tadı yoktu evde :(.
Neşesi kalmadı diyorlar bayramların ,katılıyorum,''ben çocukken bayramlar ...'' diyebileceğim yaşalara geldiğimi fark ediyorum,üzüntüm daha da artıyor.Ailemin üstündeki sıkıntılar geçmiyor üstüne üstlük yenileri ekleniyor,hastalıklar,boşanmalar,herkes gibi ekonomik sıkıntılar...
Ve ben çok sevdiğim blogumu ihmal ediyorum.Son 4 aydır taşınıyorum,elimde bavulum kimi zaman küçük ve tek,kimi zaman kocaman ,göçebe misali.
Şimdi ben bir nevi göç mevsimindeyim,yepyeni bir hayatın yollarına düşüyorum.Bundan böyle Yozgatlıyım.
Isınma amaçlı yaptığım bir haftalık denemem güzel geçmişti ,umarım devamı da böyle olur diye dualar ediyorum içimden.
Sağlık Ocağının bahçesinde Lojmanım var ve orada kalacağım,güzel bir bahçemiz hatta bahçemizde taraçamız ve minik bir havuzumuz bile var (bir de bitmek bilmeyen kışımız);oturmaya ancak bir ay sonra başlayabileceğim yeni konutumda.Bir süre daha yerleşik düzenim olamayacak,ilçedeki doktor sıkıntısı nedeniyle ilçede görev yapacak olmam dolayısıyla.Bu duruma itirazım yok;çünkü köydeki gibi yalnız olmayacağım,yaşıtım doktorlar var çalışacağım sağlık ocağında.Bu durumun tek kötü tarafı otel odalarında kalacak olmam,olsun varsın artık :))
Ben inanın vefasız değilim ,söz verdiğim bir yazıyı yazamanın sıkıntısı var yüreğimin bir köşesinde.Tüm bu koşuşturma içinde bilgisayarım çöktü,ben daha İtalyadaki son 25 günümün fotoğraflarımı bir dvdye aktaramadan.Ne olursa olsun ben anlatacağım Floransanın tutuncu,sarı semalarını Michelangelo tepelerinden seyretmenin tadını,meydandaki Davud heykelinin aslından biraz daha küçük olduğunu bilerek heykellerin arasından sokak gösterilerini,binlerce farklı insanı izlemeyi ya da Piazza De Campo'da oturup sevdiklerine kart yazmanın ve Sienna sokaklarında yağmura yakalandığımı,Pisa'ya kadar gidip zaten eğri olduğun Kuleyi yakından görüp 'ya gerçekten eğriymiş'' dediğimi,Roma'da tam 17 kilise gezip ,metro çalışmalarının bir şehri nasıl kötü gösterebildiğini defalarca düşündüğümü,İspanyol Merdivenleri'nde Heidi Klum ve Seal 'in çocuklarıyla verdikleri basit aile toplusuna ve sessiz sedasız yanımdan geçip gidişlerini,Vatikan Müzesi'nin Rafael Odalarındaki resimlerim ayrıntılarına dalıp kim kimdir diye baktığımı ya da Sistin Şapel'i önünde ve öğlen güneşi altında saatlerce beklemeye değip değmediğini anlatan uzunca bir yazı kafamda yazılı sadece satırlara dökülmek için bekliyor.Kim bilir belki de siz, ben kaleme almadan gider ve keşfedersiniz İtalya'yı.

Benim gidip valizlerimi kapatmam gerek,2 saat sonra yollara düşüceğim.Ah ne özlüyorum üniversitedeki son günlerimi.Halbuki daha yola çıkalı ne oldu,değil mi?

p.s:en kısa zamanda yeniden ,yeni yazılarla...