1981 yılında başlar hikayem,sıkıntılı dönemlerdir,ortalık karmakarışıktır,biri İstanbul'da master yapan ,diğeri Ankara'da okuyan birbirine zıt iki sosyal kültürü almış,şahıslarına münhasır şekillerde feleğin çemberinden geçmiş iki gencimiz,bir yandan okuyup bir yandan memuriyete başlarlar.Ve işte böylece kesişir hayat çizgileri birbiriyle.Ve bundan sonra ortak bir yolda yürümeye karar verir iki genç,annem ve babam, Behoş ile Haluk aynı yılın Ağustos ayında eğitimlerini yarıda bırakıp evlenirler.
Aşk evliliğidir onlarınki,sonraları pişmanlık duymuşlardır belki acele ettik diye ama şimdilerde ne birbiriyle ne birbiri olmadan duramazlar. Bu iki gariban memur gencimiz, ailelerinden bir şey almadan borç harç bir ev kurmaya çalışırlar,parasızlıktan üniversite kitaplarını yakmak ısnırlar, kimi zaman borçlanarak geçim derdine düşerler ısınırlar, tam düzlüğe çıktıklarında ilk çocuklarını dünyaya getirmeye karar verirler,işte bendeniz Mayıs'ın 16'sı,babamın deyişiyle bir bahar sabahı dünyaya gelirim,ilk gözağrısıyımdır, acemiliğin ustalığa dönüşme basamağıyımdır yani deneme tahtası sayılırım,nazlı,kıymetli bir bebeğimdir, sessiz -sakin akıllı uslu bilinirim.Kafam esince ,canım sarma çekince, boyuma posuma bakmadan evden kaçıp giden deli kızımdır(Sanırım tam o zamanlarda başlar gezip tozma aşkım,keşfetme merakım.).
Anne tarafının da ilk torunu olunca dayılarımın pek bir kıymetlisi olurum,herkesin şahsım üzerimde birer umudu ve hayali vardır geleceğime dair. Birkaç istisna dışında ben de pek hayal kırıklığına uğratmam onları,bu naz niyaz,1986 yılının Haziran ayının 5. gününe kadar sürer,hala hakimiyetim sürmektedir o güne kadar,tek prenses ben iken,o gün başka bir prenses daha katılır aileye.
Pabucum dama atıldığı düşüncesiyle kıskanmanın çok doğal bir duygu olduğunu da ekleyerek, kıskandığımı haykırırım önüme çıkan her kişiye daha o yaşlarda. Tombiş bir yaratık, hem de tavşan dişli,kocaman yeşil gözlü,samur gibi siyah saçlı rakibim,oyun arkadaşım,en büyük düşmanım,en sevdiğim insan,kardeşim gelir eve...Yıllar sonra bu düzen hastası,renk uyumu takıntılı,her daim koltukları sağa sola itip,eşyaların yerleriyle uğraşan kişi şimdilerin genç mimarıdır.
Bu aile çok badire atlatır,her biri dört bir yana dağılır, zorunluklar sebebiyle,evden kopuşun başladığı yıl evimize başka biri daha katılır,kocaman kahverengi gözlü,şahsına münhasır asabiyete sahip,koyun postlu,inatçı mı inatçı(kan bağımızın olduğunu düşündüren huyudur bu), yağmurlu günlerde titrek döte dönen, misafirlerin önünde kaplan kesilen,sıcak yaz günlerinde bezgin bekir diye de hitap edip,bıdış diyerek kardeş sevgisi yaptığımız da bize hırlayan ,mahallenin en popüler köpeği Alex.Babamın tüm evde köpek yaşamaz söylemlerine rağmen bu ailenin yeni ferdi olur 2002 yılını haziran ayında.
İşte bu benim çekirdek ailem,hayattaki en önemli varlıklarım,ne zaman başım sıkışsa arkamda olduklarını bildiğim,tüm kararlarımda yanlış bile olsalar sen iyisini bilirsin diye beni destekleyen ailem.Şu zamanlarda yine kol kanat gerdiler bana,yalnız olmadığımı hissettirdiler
varlıklarıyla,sevgileiriyle...İyi ki varsınız...Seviyorum hepinizi.
Bendeniz artık olmaz diyerek sizlerinde önünde yeminler ederken bir adam girer hayatıma,benim tüm nazıma -kaprisime rağmen bırakmaz peşimi,sevgiye boğar.İşte ben ,ben diye dolaşırken ortalıklarda birden biz oluveririz.3 Ekim 2009 gecesi ve kendi çekirdek ailemizi kurmak için ilk adımımızı atarız sevenlerimizin önünde...
Herkese iyi pazartesiler...Yeniden buralardayım.