things getting worse before getting better...

13 Kasım 2010 Cumartesi

Bir aşkın Anatomisi


Oysa böyle başlamıştı hikayemiz.
Ben mutluydum,seviyordum yeniden,o da yenidenseviyordu beni,bugünler de ne kadar inkar etse de....
Ve iki kişi 17 ayda tüketti birbirini...


15 Haziran 2009 Çarşamba

Geçmişte yaşadıklarımızdan ders almamız konusunda hemfikiriz hepimiz ;ancak geçmişte yaşadıklarımızın gölgesinde yeni adımlar atmaya ürkmek ne kadar doğru?Yeni başlayan bir ilişkinin, eskisinin gölgesinde solup gitmesine izin vermemek için ne yapmalıyız,durup düşünmek eskiyle yeniyi karşılaştırarak, yeni başlamakta olan birşeye haksızlık yapıyorum gibi geliyor.
Kafamda kırk tilki, kırkı ayrı telden çalıyor. Bu sebepten mütevellit sanırım uyku ile kaçış
arıyorum. Hem bu yeni adımı atmak,ona şans vermek istiyorum hem korkuyorum. Korkuyorum
hata yapacağım diye,korktukça hata yapıyorum. Saçmalamaktan,yine aynı yanlış adımları atmaktan çekiniyorum.Ama bu adımı atmayı çok istiyorum :D.


18 Haziran 2009 Perşembe

Hoş geldin hayatıma güzel insan...Ben mutluyum kelimelere dökemesem de sesli cümlelerimle,ben belki yazabilirim dedim.Çok gülersem ağlayacaksın,çok mutlu olursan sonu kötü olacakmış hissi alıkoyuyor belki daha da çoskulu olmamı ;ama bilmelisin ki ben burada sadece sen varken mutluyum.Gerisi umrumda değil,gerisi boş,hani sen bana öyle bir zamanda geldin ki,gelişin yıllar geçse de unutulmayacak.Yeni güne, gülen gözlerle başlayabilme nedenim,hoşgeldin.

26 Temmuz 2009 Pazar

Farklılıklarımız bizi birbirimize çekti,çarptık birbirmize,şarhoş gibiydik,hala ayılmış değiliz!Ama ben korkuyorum,açıkça söylüyorum bir gün farklılıklarımızın bizi boğmasından,birbirimizden nefret etmemizden...Sen bu yazıyı okuduğunda muhtemelen bana kızacak ve küseceksin.İnan kötü değil niyetim,hiç bir amaç gütmüyor yazım,yaşayarak göreceğimizin de farkındayım,sadece yeni çıktığımız bu yolda ben üzülmek istemiyorum,seni üzmek istemiyorum.


Ve FİNAL


Yer: ANKARA manzaralı çok şık bir mekan
Zaman: bence en uygun zaman(18.07.2009)
Fonda:GlKalınoria Gaynor -Can't take my efes off of you
Oyuncular:Ben ve adam
Konu:Kız ve delikanlı tanışırlar,kız pek yüz vermez,delikanlımız altından girer üstünden çıkar kızın gönlünü yapmayı başarır ve bir yolculuğa çıkmaya ,ortak bir hayalini paylaşmaya karar verirler.
Teşşekürler:Güzel adam,hayatıma girip benimle yürümeye başladığın için ve herşeye rağmen beni şaşırtmayı başarabildiğin için teşşekkürler...


21 Haziran 2009 Pazar

My Family

Bendeniz artık olmaz diyerek sizlerinde önünde yeminler ederken bir adam girer hayatıma,benim tüm nazıma -kaprisime rağmen bırakmaz peşimi,sevgiye boğar.İşte ben ,ben diye dolaşırken ortalıklarda birden biz oluveririz.3 Ekim 2009 gecesi ve kendi çekirdek ailemizi kurmak için ilk adımımızı atarız sevenlerimizin önünde...



13 kasım 2010 Cumartesi

VE AŞK-ı bİTER...


Hep defalarca iyi ki girdin hayatım diyen dillerimize inat, şimdi geldiğimiz durum...Hayatta bilerek söylenmeyecek sözleri bilerek ve isteyerek, karşılıklı olarak defalarca tekrarladık.Kalp kırdık, hem de birbirimizle hiç mutlu olmamışız gibi...

***Başlı başına bir dünyadır aşk.Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya dışındasındır hasretinde.''**

AŞK,ELİF SAFAK,SYF.415

VE son ...
Ben o şehirde bir tek seni sevmiştim..Sen ne kadar inanmasan da...



5 Kasım 2010 Cuma

yeni baştan...

nereden başlayacağını bilemeyen ve kısa süre içinde yaptığı saçmalıklardan artık delirdiğini düşünen yazardan herkese yeniden merhabalar...

bu şarkı sadece kendime....

16 Ekim 2010 Cumartesi

ölmek istedim ölemedim,burada öylece kalakaldım

7 Eylül 2010 Salı

Her pratisyenin çilesi Tus sınavı ertelendi ...

Malum dün gece Pratisyen hekim dünyasını karıştıran bomba haber düştü.İlk şaşkınlık geçti ama bu haberi nasıl mı karşıladık?
Dün geceki flaş haber muhtemelen bir kısım Tus(i)yer'in morali bozmuş- ki bu grup deli gibi hatmetmiştir konuları,tüm tus soruları 2 kez çözülmüş,ufak ufak özetler yalanmış yutulmuştur ,en az 2 olmak üzere artık kaçıncı tekrarın içinde olduğu konusunda hafif varsayımların yürütüldüğü,iki lafından biri tus tüyoları içeren,hafif balatalarında yanmaların başladığı,bu sınav bu soru gelecek diyen ama sor off yetişmedi deyip en çok panik yapan kısmı oluşturur - ,muhtemelen off acayip moralim bozuldu ,motivasyonum düştü,artık çalışamayacağım diyip zaten yarım yamalak çalışmış,neyi bilip neyi bilmediğini bir türlü bilmeyen,bir soru hakkında topluluk arasında geçtiğinde içinden off ben bunu biliyorum,aha daha dün baktım sağdaki sayfanın alt köşesine hani pembe kalemle 3 yıldız koyup ,yanına beklene soru yazmıştım,ya neydi ya daha dün sarı fosforluyla çizdiğim yazının hani üzerinden yeşil fosforluyla geçmiştim diyen Tusiyer arkadaşımızın morallerini bozup motivasyonunu sıfırlamıştır(doktorlar neden kalem sever,milyonlarca kalemi olmasında rağmen neden halen kalem alır,neden bu sorulduğunda ama ben de bu rengi yoktu ki der adlı makalem daha sonra gelecek :D ) ve muhtemelen bu grup birkaç gün ders modundan çıkar,zaten pizza gibi olmuş suratlarının kanatılmamış tek sivilcesini bırakmaz.Arkadaşım takılma yola devam deseniz de artık bundan sonra ne kadar gaza gelirlerse.

Tus ertelendi,off anam anam yuppi yuppi diye halay çeken ekipler de ise bayram erken başlamıştır...Bu tipler içimizdendir,aramızda dolaşırlar yani kim üniversitede, biz de komite diye geçen, aylık sınava 1 gece kala önündeki fotokopi,özet,geçmiş komite sorularıı karmasında oluşan Ufak Amanos Tepelerine bakıp bakıp iç geçirip kendi kendine ya da kankasına ve-veya ev arkadaşına ,ya şu sınav ertelesin ben yüz alırım bak sen diyip yine seksen alan kişilerdir.Zaten bu olay üniversite yıllarınız boyunca bir kez başına gelir, şimdi de tus sınavı ertelendi etti iki...Tabi güzel haber 1 saatte 60 soru hadi bakalım bu gruba,iyi çalışmalar.

Bu haberi Ankara'daki Tus kampında alan arkadaşlarım sizin ruh haliniz nasıldır.Her gün Ali saatinde ben şimdi dermatolog olmuşum bir elimde wood lambam,bir elinde fusidik asitli kremim ,üzerimde en şık elbisem off off diye hayaller kuran ya da şu sınav bitsin deli gibi gezeceğim hem sonra 3 gün uyanmadan yatacağım. Off millet Başlangıç filmini anlatıyor, bense sadece gün sonu sorularını çözüyorum diyen,hayallerle yaşayan arkadaşlarımın morallerini düzeltmek için hemen bir folklör ekibi çıkarılmıştır öğle molasında,halk oyunu ekibi sonrası buğulu sesiyle mikrofonu kapan sayın hocamız vermiştir ara gazı , üstüne eklemiştir muhtemelen,Dr.Ss sizinle akşam 8.30da bir konuşmaya yapacak ve tüm sorularını yanıtlayacak gibi bir şeyler söylemiştir.Neyse bu grup için gerçekten sıkıntılı yani sen 2-2,5 milyar ver,üstüne yok kalacak yer,yok yeme-içme extra masraflar yap ,üstüne 300 hekim ve/veya hekim adayına -ki hepsi birbirinden cins- dayan,10. günde bu haberi al..

Tus ertlendi haberini nöbette alıp off ya ne güzel gidecektik Ankara'ya gezecektik,arkadaşlarla Sakarya'da kafaları dağıtacaktık.3 gün 3 gece vurpatalasın çal oynasın yapacaktık.Hehe benim nöbetime gıcık dahliyeci bakacaktı ,gece gelmemek neymiş anlayacaktı ,hem de bir gün Ankamal senin,diğer gün Forum benim diye ayaklarım davul oluncaya kadar gezecektim,hem duydum şimdi deli bir indirim varmıştı da diyen ve hayalleri suya düşen kesim, ki bu alışveriş kısmı biraz bayan doktorları ilgilendiriyor-laf aramızda Vakko'da acayip indirim var:D-,nasıl olsa 2 hafta gibi bir süre sonra yine 3 günlük tatiliniz olacak,azıcık daha dişinizi sıkın tabi sıkılacak diş kaldıysa.

Şimdi bir de şu yorumlar dolanıyor ortalık da bolca.Zaten belliydi canım, şehir efsanesi değildi bu zaten, sence neden yaa Topkapı şubesi bilmem ne dershanesinin daha pahalı !...Neden diyorsun,çünkü soruları veriyorlar ,hem öyle olmasa geçen sınav nasıl bileceklerdi,B kitapçığında cevap anahtarının yanlış olduğunu...Bilmem diyorsun,yani.

Bu ve buna benzer bol muhabbetler dönmekte etrafta.Forum sitelerinde kavga kıyamet ve kaos ortamı başgöstermiş durumda.Bakarsınız sınavı ta Nisana kadar erteleyi verirlermiş :D.Sayın tusiyer bozma morali demekten başka diyecek bir şey yok.Bugün akşam saat 17.00'ı bekleyeceğiz bakalım ne anlatacaklar.Hem bu kopya olayı ben ilkokulda Anadolu lisesi sınavına hazırlanırken bile vardı.Hak yiyorlar efendim mi dedin,nerede yemiyorlar ki...Zaten bu dersaneler çıktı mertlik bozuldu.

Peki ,ben mi ya ben tusa girdikten sonra evimi taşayacaktım,sonra üniversite memleketime gidip diplomamı alacaktım-yani kesin değil ama bu seferde özel sektöre atılıyorum.- .Şimdi iki kere iş çıktı ona canım sıkıldı ...

6 Eylül 2010 Pazartesi

sevgili tusiyerler, az önce flash haber mi geçti tus ertelendi diye...Off bütün planlar yeni baştan...

3 Eylül 2010 Cuma

Gün yüzüne çıkmamış yazılarım var, aynı yapmaya cesaret edemediğim kimi hayallerim gibi.Bakıyorum da her ikisi de ne kadar birikmiş taslaklarım içinde...

1 Eylül 2010 Çarşamba


Alice : Buradan gitmek için bana hangi yolu izlemem gerektiğini söyler misin?

Cheshire Kedisi : Nereye gitmen konusunda iyi bir anlaşamaya bağlı bu.

Alice : Neresi olduğunun önemi yok!

Cheshire Kedisi : O zaman hangi yol olduğunun da bir önemi yok.

Alice : Sonunda herhangi bir yere varsın da.

Cheshire Kedisi : Elbette varacaksın. Eğer yeterince uzun yürürsen…

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Falancanın düğününe neler yapmışlar,kim ne giymiş ,gelinlik kaç bin dolarmış,mış mışlar için 200km gitmeye üşenmeyip geleceğini etkileyecek bir hadise için 12 eylülde sandık başına gitmeyecek olup bunu da ayy bu sıcakta oralara gidemem,ay biz tatilde olacağız,ben tusiyerim diyenlere ağzım bir karıs açık hayretler içinde bakıyorum hatta ifrit oluyorum.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Bir soru-beklenen cevap


Bu ekonomik krizde,işsizlik dönemimde bir Vakko çantaya siz olsanız dörtyüz küsür Tl verir miydiniz?

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Çok sıcak ve daha da sıcak olacağı söyleniyor.Malumunuz kapı komşumuz Suriye ve Suudi Arabistan'da hava sıcaklığı elli dereceymiş ve bu sıcaklıkta hiçbir soğutucu çalışmıyormuş.Kendimi klimasız ve yahut vantilatörsüz düşünemiyorum.Klimaya rağmen baygınlık çöküyor üstüme.Sabahları yüzmek sonrada klimalı oda da TV'nin karşında romantik komediden başlayıp kaçırmış olduğum tüm filmleri,sezon içinde kaçırdığım tüm Without Trace ve diğer dizilerin tekrarlarını izlemek,sonra kuzenlerle bir okey çevirip dondurma yemek, Arsuz bisikletle maliyenin fırından öğleden sonra gevrek simit alıp terasta karpuz-peynir-simi-limonata yeyip içmek,akşam nehrin kenarındaki Garajın sessiz bir köşesinde arkadaşlarımla muhabbet etmek istiyorum.Kısacası gönlüm eğlenmek istiyor,istiyor olmasına da vicdanım izin vermiyor.

Bir de ev doktoru olup okumayan varsa aşağıdaki yazıyı alıntılıyorum:
''Ev doktoru bir nevi doktorun evde kalmışıdır. Tus doktoru da diyebiliriz. Doktorları da değersizleştirme, aşağı çekme yolundaki sistemli uğraşlar sonucu ne pratisyen, ne de aile hekimi olarak huzur bulamayacağını bilen; uzman olursa yırtacağını sanan; aslında bunun da büyük bir yanılgı olduğunu içten içe hissetse de, tus yoluna bir kez girdiği için artık dönüşü olmayan doktordur.

Yeni mezundur, ufacık tefecik içi dolu turşucuktur, zavallıdır. Ölmüştür, ağlayanı yoktur. Tıp fakültesindeki 6 yılını "Yaa son gün çalışıyorum, eski soru yetiyor, sınavları veriyorum, süper miyim neyim, evet evet süperim ben" diyerek hezeyanlar içinde; aklı 5 karış, biranın köpüğü 2 karış olacak şekilde geçirmiş; ama artık g.te gelmiştir. Bu aşamayı geçemeyene ağlasa da meme yoktur. O; düzenli çalışan, ama eğlenmesini de bilen, ilk girdiği tusu kazananlardan değildir. Zaten kendisi de bol bol ağlar, mız mız mızlar. Yaşına bakar ağlar, cebine bakar, sivilcesine, göbeğine bakar ağlar. Hele liseden ordan burdan yaşıtı olan arkadaşlarının "sailing to.. Netherlands.." bilmem ne fotograflarına facebooktan hiç bakmasın, kıyamam, bu kadarı da günah.

Neyse konu başlığımızdan sapmayalım, yaramız deşilince hemen cıvımayalım.Toparlamak gerekirse, ev doktorlar; tıp fakültesi mezunu, hiç doktorluk yapmadan eve kapanmış ezber yapan, veya bir süre iş olsun diye sağlık ocağında çalışıp istifa etmiş, sonra eve kapanmış, ezber yapan insancıklardır. Bu ikinci grup, yani istifa eden grup muhtemelen; "mutlaka gidilmeli görülmeli, doğa harikası, kültür mirası" diye daha önce kendisinin de vik vik öttüğü o uzak yerlere devlet memuru olarak çalışmaya gidince ağzının payını, boyunun ölçüsünü de almıştır ekstradan, o konuya hiç girmiyorum. "Türk tıp tarihinin en çok satan kitabı dersaneleri" ne de hiç girmiyorum, devam ediyorum ve ev doktoru kimdir? i son bir kaç paragrafla bitirmeye çalışıyorum.

Sonuçta ev doktorları ailesinin yanına dönmüş, evde oturup ders çalışan, eşşek kadar olmuş çocuklardır. Başka bir alemde yaşamaktadırlar. Bir hasta söz konusu olduğunda (kendileri vaka der) bildikleri şeyler ( ki o da aşağıda 5 şık olursa) ;
en sık sebebi..en olası tanısı..en yararlı testi.. en uygun bilmemnesi..en kesine en yakın kriteri.. en en en kesin kriteri.. o aşamadan sonra ilk yapılması gerekeni, vs vs dir. Hatta harika tekerlemeleri vardır. Basit bir örnekle tekerlemeleri mesela şöyle bir şeydir:
Akciğer kanserinin en önemli sebebi sigaradır. Asbest de akciğer kanserinin önemli sebeplerinden birisidir. Asbest ayrıca mezotelyomanın en sık sebebidir. Ama asbestin en sık neden olduğu kanser mezotelyoma değil akciğer kanseridir. Asbestin en sık yaptığı şeyse kanser değil plevral plaktır... gib gibi gibi..

Tekerlemede teklerlerse de üzülmezler.. çünkü şüphesiz en iyi oldukları şey onları kurtarakcaktır... O mucize şey... 5 şıkkı 2 şıkka düşürme sanatıdır ki, iyi bir beşten ikiye düşürücü iseler sırtlarının asla yere gelmeyeceğini bilirler..

Bununla da kalmaz ev doktorları.. Bir yandan, komşular ve aile fertleri için aksi ispat edilinceye kadar şeker, tansiyon, kalp hastalıkları uzmanı; beslenme uzmanı, alkolle birlikte alınmaması gereken ilaçlar uzmanı, her türlü tahlil tetkik sonucuna bakma ve yorumlama uzmanıdırlar.

Ev doktorları utanmadan aramızda yaşamaktadırlar..''(
ephemera)

30 Temmuz 2010 Cuma

buralarda bir şeyler değişiyor...Rengarenk

yeniden hayat...sil baştan yazıyorum seni.Bu sefer lütfen çok üzme beni.

Dinliyorum--Sertab Erener-rengarenk



p.s:66.14.007' ye xxx

23 Temmuz 2010 Cuma

DOKTORLUĞUN İĞRENÇLİKLERİ EPİSODE 1

Belli bir kesime ait değilim,onlardansa hiç değilim.
Amacım hiç günü kurtarmak olamadı(maalesef! maalesef dedirtecek duruma getiriyorlar), madem buradayım bari bir şeyler yapayım dedim.
Mahalle baskısı gün geçtikçe arttı...
Doktoru hastayla yüzgöz olması yetmedi,doktorların asaletini yerle bir eden kararlardan çok,bu kararlara çanak tutan ,3-5 kuruşa köpek gibi birbirleriyle dalaşan meslektaşlarım rezil hale getirdi.Hiç kimse inkar etmesin 1,5 milyon liralık enjeksiyon parası için hekim arkadaşımın çingen gibi onca hastanın ortasında bağırarak çıngar çıkardığını gözlerim faltaşı açılmış izledim.
Onca acil nöbetimde her çeşit vakayla karşılaştım,her tip insan geldi geçti,kavgalar oldu,hakaret edenler de ama hekim arkadaşımın tüm personelin önünde kim olduğunu unutup yukarıdaki odasında dinlenirken kendisini kaç kez idare ettiğimizi,o uyup 10 milyar para alırken konsültasyon muayenesine çağırdığımız hastaya gelmeyip sabaha kadar beklet,at bir yalan ailesine ,sabah polikliniğe yolla,istemezlerse defolup gitsinler gibi söylemlerde bulunduklarını ,abla-abi kötü ,düşüremedik ateşi dediğimizde ateş düşürmeyi ben mi öğreteceğim sana ya da abi gebe miad eski C/S dediğimde açıklık 3 cm altında diyorsun yolla evine ,ama abi, ilçeden gelmiş,o zaman özele gitsin dediğini unutup,sonra aile şikayetçi olunca bizi herkesin önünde kendini haklı çıkarmak adına çıngar çıkardığına ve bizi bir kalemde satmasına kaç kez şahit olduk....
Alenen söylüyorum bazı hekim meslektaşlarım çingeneler ve ruhlarını 3 kuruşa satabilirler....

devam edecek


P.S.: PRATİSYEN HEKİMLİK GÜNLERİMİ UNUTUP ÖKÜZ BİR UZMAN OLMAMALIYIM.

19 Temmuz 2010 Pazartesi



Ve sonunda bastım istifayı,çektim geldim evime...



28 Haziran 2010 Pazartesi



Bıkmıştım birbirinin aynı yazıları yazmaktan,bıkmıştım hep mutsuz ,ağlak olmaktan.Bıkmıştım bir buçuk yıldır daima birilerinin beni incitmesine göz yummaktan,yapılan haksızlıkları anlamamazlıktan gelmekten. Ve sonra karar verdim,kendime çekildim.
Günlerdir bu nedenledir ki bekleyişteyim,aklımda yüz tilki birbirini kovalarken,ben olduğum yerde saymaktan bıkmıştım,ve yine bu nedenle elim gitmedi tuşlara ve sessiz bir bekleyiş içinde, içim içimi yiyerek günlerin geçmesini bekledim.Az kaldı ama biraz daha zamana ihtiyacım var bu sessizliğime son vermeme.
içimde yeniden yeşeren bir umut ışığı var...
Ben çok yakında eskisi gibi gülen gözlerle yeniden yazacağım.Eskisi gibi herkesi benim gibi olduğunu sandığım iyi niyetli,her şeyin saf ve temiz olduğu günlerimdeki gibi...

Dinliyorum-Nina Zilli-50mila ft. Giuliano Palma

4 Mayıs 2010 Salı

14 Nisan 2010 Çarşamba


Önce iyi haberler:))
*Bugün sonunda güneş açtı,pazartesi kar yağınca tekrar kış geldi diye kormuştumm...
*Dün aramalarım sonuç verdi ve tek taşımı buldum,hakikaten süper saklamışım,benim evime girecek hırsızın 1 ay arama yapması lazım...Ben bile çok zor buldum.Zaten düşünseniz aklınıza gelmeyecek absürd bir delik...
*Yarın ayın 15'i yani maaşş günü..Belki bu ay borçlarımı tekleştirebilirsem ve geriye param kalırsa o çok beğendiğim zümrüt küpeyi ble alabilirim.
*Yarın ayın 15'i ve ben 6 aydan sonra başkentte olacağım... Uzun bir aradan sonra tiyatroya gideceğim,gerçi ben fosfrolu Cevriye'ye girmek istiyrodum ama pazar gününe kadar olan matinelerin hiçbirinde bilet kalmamış ...
*Hala istirahatteyim..hala 5 günüm yani 120 saatim var..
* Elimde sünen Hematoloji notunu bitirdim.
*Sabah kahvaltıda dondurma yedim...Süperdi.

Şimdi kötü haberLER:(BAŞIMIZA KARA YAZMAYI BAĞLAYIP AHH AHH VAHH VAHH DİYE OKUYORUZZ.)

*Güzel Antakya günleri geride kaldı...yine kürkçü dükkanına döndüm.
*120 saat sonra yine işbaşı yapacağım.
*Elimde bavul,benzincileri zengin etmeye başlayacağım.
*Pazartesi gününden sonra yine köydeyin ve duyduğuma göre yine okul taramalarına yazılmışım,bekle beni köyler sizi tarayacağım.
*Ben artık doktor olmak istemiyorumm,hasta bakmak istemiyorum.
*istifa edenler grubuna katılabilirim her an .
*Bu sefer köyde kalacak yerimde yokk...Artık arabada yatar kalkarım ...
*Pazar günü bir Tus sınavına daha giriyoruz ve hayallerimizi yine bir sonrakine erteliyoruz...

Sınava girecek meslektaşlarıma başarılar dilerim...

27 Mart 2010 Cumartesi

Bugün 2 şey yapmayı unutmayın !




Bu gece yaz saati uygulamasına geçiliyor ;bu yüzden saat 03.00'de saatler bir saat ileri almayı unutmayın.



Ayrıca yine bu akşam 6 milyar dünyalıyla, 100’den fazla ülke küresel ısınmayla mücadele için bir araya gelecek ve 20:30-21:30 saatleri arasında ışıklarını kapatacaklar.Siz de kampanyaya destek verebilirsiniz.

21 Mart 2010 Pazar

Bir zamanlar çok neşeli,kendi halinde bir kız çocuğu varmış.1.sınıfta öğretmenin doldurduğu öğrenci takip defterine yıllık olarak sorulup cevabı yazılan ''-büyünce ne olmak istiyorsun sorusuna?'' hep ''-çocuk doktoru olmak istiyorum dermiş'',hayali çocuk doktoru olmak olan bir kız televizyona yapışarak kırmızılar içindeki Emel Sayın' ın manikürlü upuzun kırmızı ojeli tırnaklarını gözümüzün içine sokarak söylediği Yağdır Mevlam Su klibini izlermiş.Yüksek dozda kırmızının etkisiyle büyüdüğünde evindeki her şeyin kırmızı olacağını düşünürmüş.Her pazar akşamüstü kaynar sularla paklanır,bizimkilerin dıııııdırımdırırım dıııııdırımdırırımm müziğiyle yatağa gidermiş....Sonra;



Bu resmin altına çok güzel bir öykü yazmak isterdim sonunda kıssadan hisselerin payımıza düştüğü ama ben yine hayatıma dair rutinlerimi paylaşıyorum..

Kim bilir bugün kaçıncı kez çalışma masasını teğet geçişim benim.Geleli 1 hafta oldu buraya.İç sıkıntımdan kurtulamadım,eskisi gibi ders çalışamadım.Olmuyor,konsantre olamıyorum,5 sayfalık not bile elimde günlerce sünüyor da sünüyor.Rahatlamak için tek çözümüm uzmanlığı kazanmak ,en azından bir nebze rahatlayacağım,belki yine sorunlarım olacak ama her neyse işte elinde sonunda uzmanlık olmalı diye düşünüyorum her pratisyen,her tıp mezunu gibi.Ben kurtlar sofrasında yapamıyorum,yapıyormuş gibi görünüyorum ama hala kırılabiliyorum, hala inanabiliyorum insanların verdikleri sözlere...
Soruyorum kendi kendime nasıl çalışırdık biz komite öncesi o dağ gibi gözüken notlara,geceleri uyanır 3 saatlik uykuyla dolanırdık da gözüm yatağa ilişmezdi.Elimde not olmadan yatağa giremez,5 dakika fazla uyusam hemen vicdan azabı kaplardı içimi.Kaç gece sabahlayıp 200 sayfa nota çalıştığımı bilirim.8 saat bazen ara vermeden çalıştığımı şaşırıyorum,şimdi yarım saat bir nota bakamıyorum, elbette o kadar çalışma uçup gitmedi ama tus başka bir şey...Hani üniversite sınavına hazırlanırken onlarca derse çalışırsın da çoğunu mesleğinde kullanmayacağın bilgi yığını arasında unutulup gider,işte bizim tus tus dediğimiz şey böyle bir sınav.

20 Mart 2010 Cumartesi




söylediğim cümleler ağır gelince bünyesine kolayca kapa çeneni diyebildi...
Ben mi,sadece çenemi kapatıYORUM. yORUM YAPMIYORUM artık...

15 Mart 2010 Pazartesi

Nişan yüzüğümü kaybettim,hem de salak gibi neymiş nöbette taşı düşermiş,sanki uhuyla yapıştırmışlar gibi bendeki ne akılsa [bknz: görmemişin yüzüğü olmuş]...Üstüne hep kutulara özenle koyan ben o gün, kendimce 2. çekmece şöyle koydum sonra dedim ki kendi kendime :'' bu burada kaybolmasın sakın'',dedim dedim de, sonrası flu...Ne yaptım ne ettim bir daha yüzüğü göremedim..Şeytan aldı götürdü resmen,umarım satamadan geri getirir,ya lütfen geitirsin,evin altını üstüne getirdik bulamadım.Valla şaka gibi ama baya ağır şaka,off ne olur bulunsaa...

ps:Bu arada ben en sonunda dün Antakya'ya gelebildim.Herkeslere iyi haftalar...

3 Mart 2010 Çarşamba


1.Öğlen 12.00de yattım,akşam 6.00da kalktım,şimdi yatsam tekrar uyurum.
Böyle bardak boşanırcasına hasta yağdı gece...Bugün fark ettim de gözümün altında 2-3 kırışık daha olmuuşş...Reklamları devamlı tvde dönen kafeinli göz roll-onunu aldım ,kullanayım diye aklıma geldikçe(haftada 2-3 kez) kullanıyorum.Kullanıp da fayda göreniniz var mı ya da başka bir önerisi olan.Saçım başımdan çok şu göz altındaki kırışıklıklara kafam takılıyor.Vakti zamanında botoksu üniversitedeki bir asistan abimize danışmıştık,o zamanlar kutusu 500 ytl idi,2-3 kişiye bir kutu yetiyor olduğunu söylemişti ama sanırım bu botoks olayı için hala erken, beklemek lazım.

2.Son iki nöbetim,icaplarımla beraber 5 mi desek,(icapta evde kalıyorum da 112 hali hiç belli olmuyor).Bundan sonraki cumartesi...Gelecek haftasonuna doğru izne ayrılıp eve gideceğim.Ve yeniden TUSi Tusi Tusiyer durumları.Sınav tarihi :17-18 nisan...
Benim bile artık umudum yok.


3.Burada öyle gezebileceğim market,mağaza,AVM filan yok .Bende vitrin seyrini bu aralar çok popüler olan özel alışveriş sitelerine üye olarak getiriyorum.Hatta iki kez alışveriş bile yaptım birinden ama aldığınız şeyler çok geç elinize ulaşıyor.Ama hiçbir şey elinizle dokunarak aldığınız şey gibi haz vermiyor,her seferinde Allah'ım güzel çıksın dualarıyla bekliyorum paketi..Hatta bir sefer Mudo'nun sitesinden aldığım gümüş kaplama tabak minicik bir şey gelmişti ama yine de güzeldi.Size de oluyor mu bilmiyorum ama herhangi bir Mudo conceptte saatlerce gezebiliyorum.Keşke biraz daha az pahalı fiyatlara sahip olsalar.Paketleri kayınvalidemle açtığımızda o zaman epey şaşırmıştık.Bu arada kargo adresini, benim nöbetlerimden kaynaklanan evde olamama hallerimden dolayı, kayınvalidemin adresini veriyorum.Bu nedenle gelenleri genelde beraber bakıyoruz.

4.Şu neredeyse tüm sitelere reklam bannerı veren çikolata çiçekleriyle ilgili...Kaç zamandır yazmak istiyordum.Sevgili blogger, henüz çok profesyonel değiller,10 gün önce verdiğimiz siparişi,önce arayıp o tarihte o adrese götüremeyiz dediler.Tamam efendim o zaman o tarihte şu adrese götürün dedik.Sonra bekle ki gelsin.Gecenin bir saati,hiç profesyonel olmayan kuryeleriyle muhatap olduk,sonra iznimiz olmadan telefon numaramız başka başka insanlar tarafından arandı,onlarla muhatap olduk ,en sonunda kurye şirketlerinin İstanbul'da olan dengesiz bayan elemanıyla muhatap bırakıldık,bir güzel azarlandık hanımefendi tarafından,bu süreç içinde kurabiye çiçeklerini lanse eden firmanın halkla ilişkiler kısmında hiç kimse yardımcı olmadı,30u geçen arama,suratımıza kapatılan telefonların sonucunda en sonunda takım lideri olduğunu söyleyen biriyle görüştük ve 6 saatlik uğraş sonucunda zorla paramızı iadesini alabildik.Sonuçta en az çikolata çiçeklerini iki misli olarak bize yansıyan telefon faturası,gerim gerim olmuş bir çift ve berbat olmuş bir gece bize kaldı...

5.Bugün liseden bir arkadaşımla telefonda eskilerden konu açıldı,derken derken benim kaç haftadır nöbetlerimi ayarlasam da Ankara Sıhhıye'de kurulan sosyete pazarına gidebilme hayallerim tamamen suya düştü.Her perşembe kurulan pazar,pazar yeri ve çevresinin yeniden düzenlenmesi nedeniyle kapatılmış.Arkadaşım muhtemelen aynı Ayrancı'da kurulan pazar gibi oranında tekrar açılamayabileceğini söyledi.Umarım böyle bir şey olmaz.Kala kala bir Ümitköy'de kurulan sosyete pazarı mı kaldı.

6. 5 maddedir nöbetlerimle ilgili bir cümle kurmadan geçmemişim,yazık...

26 Şubat 2010 Cuma

Hoppp ,bir kaç mızıldanma daha !

Gecem gündüzüm birbirine karıştı,uyuyorum uyanıyorum hastane,uyumuyorum geliyorum hopp yatağa , sonra uyanıyorum hopp yine hastane.Bu sebepten ötürü pek sıradan yaşamında benzer şikayetlerle de devam edip hala söylenmekten vazgeçmeyen ben sanırım içimi dökmekten vazgeçiyorum.Hem söylenip durmaktan da yoruldum,yalancılık,riyakarlık aynı,aynı hızla dünya kirletmeye devam ediyoruz.Herkes ekonomik krizin etkisinden nasibini almış.
Ama ne var biliyor musun blog,çocuklar öyle masum ki..
Erişkin hastaların bazısı gerçekten luzumsuzdur, ne kadar sevmesen sevimsiz olsa da erişkin hasta, çocuk hastalar bambaşka.Gecenin yarısında gelen çocuk hastaya bir şey diyemiyorsun,ah bir de mı mız anaları ve umursamaz babaları olmasa...
Bazısı o kadar zeki ki ama ben sümüklü bakımsız çocuk gördüm mü sinirleniyorum,hele öyle ceviz büyüklüğünde bademciklerle gece yarısı gelen yeşil sümükle burnu tıkalı çocukları görünce sinirleniyorum.Hele de bunun yüreği büyümüş[yerel bir tanım bu,boğazı şişmiş gibi bir anlamı var] var deyiverince anası yandan, sinirlerim tek tek çekiliyor gibi geriliyorum.
Bir de ben alışkın değilim pratisyenlere muayene ettirmeye ben çucuğumu uzmana gösterecğim tipindeki sonradan görmelere sinir oluyorum.Öyle sinir oluyorum ki,doktor olmayan anlamaz hangisi kaliteli doktor hangisi piyasa hekimi,susup izliyorum,öyle tiplere müstahak size demekten başka bir şey demiyorum.

14 Şubat 2010 Pazar

Bugün hava çok güzel,sanki baharmışcasına...Bildiğimiz Mart Kapıdan Baktırır sendromu,muhtemelen bir kaç gün sonra yine kar,çamur götürür etrafı.Ama olsun ben bugün sokaklarda gezemeyecek olsam da bugün hava çok güzel...Ben havanın güzelliğini fırsat bilip geçerken bir doktora gidelim,hem gezmiş,hem görmüş ,hem de görünmüş oluruz diyen 10 günlük öksürüklerle ilgilenecek olsam da bugün hava çok güzel.
Güzel bir nöbet olsum diyorum ama ilk hastam annesinin hormon hapları içmiş olan bir küçük çocuk.

yemek odası










yatak odası

Aydınlık ferah odalar...Benim gönlümden geçen..






13 Şubat 2010 Cumartesi

Aklımdaki oturma odası














Tus kaygısı,görevlendirme derdi,nöbet ertesi uyku bozuklukları,
zorunlu hizmet bitsin derken düğün hazırlıklarına da hafiften başlandı.Ve ben kafamda bir fikir oluşması için bir dolu katalog inceledim,bir dolu sitede dolandım yukarıdakilere yakın antikalarla modern parçaların uyum içinde sentezlendiği devrilip yatabileceğim bir oturma odasına sahip olmayı düşünüyorum.Eklektik tarzı sanırım benim için yaratılmış.Elbette şu an nerede yaşayacağımız belli değil ama bu güzel fotoğraflara bakmak,dekorasyon dergilerini incelemek oldukça zevkli.Ama mobilya fiyatları hakikaten uçuk..

5 Şubat 2010 Cuma

Bu kaçıncı son ve bu kaçıncı başlangıç,yalama yapan bir anahtar gibi,çevirdikçe aynı yerde dönüyor,açılan bir kapı yok henüz önümde.Bilmem kaçıncı hata bu.Kaçıncı rüyadan uyanışım.Kaç kez söz verdim,yeminler ettim,tövbe dedim.
Yeniden, kaç kez başladım ve kaçıncı kez aynı yerde saydığımı fark ettim.Işıl ışıl bir geçmiş geride kaldı,sanki o ben değilmişim gibi kadar yabancı fotoğraflardaki yüzler.Savruldum,savruldukça dibe vurdum.Nerede olduğumu daha anlayamadan daha dibe battım,yalnızlık iliklerime işledi.Çok sinirlendim,sinirlenip saçlarımı yoldum,duvarları tekmeledim.Kalktığım yere zarar vermekten başka bir işe yaramadı bu öfke nöbetleri.Olmadı boş vermişlik rolünü oynamaya çalıştım,bana biçilmiş kaftan hiç değildi bu rol.İğreti durdu,iğrenmeme sebep oldu.Bundan da vazgeçtim.Anlayacağın kendimi koyveremedim.
Problemin sonucu bilirken çözüm yolundan kaçıncı gidemeyişim ,kaçıncı vazgeçişim saymıyorum artık.
Kaçıncı bunalımın , bu kaçıncı haksızlığa göz göre göre sineye çekişim.Bu muydu büyümek,bu muydu beni bekleyen erişkinlik dönemim.
Depresyonun rengi bulanık,aynalara küs bu kaçıncı sabah ve dostlarıma hasret kaçıncı gün.Anlayacağın ne haldeyim adını sen koy.





30 Ocak 2010 Cumartesi

Çilkerazziye

2

Kahve fincanımı 2008'in 16 Mayıs'ında Beytepe kampüsünün çimlerinde bağırarak bu şarkıya eşlik eden pamuğuma kaldırıyorum....

Sence aşk bizi sağır ve kör mü ediyor da biz aynı hataları yapmaktan bıkmıyoruz!!!

Ben eskiden ,eskiden...

bine


Yine yeniden çalıyorum bu şarkıyı ,defalarca arka arkaya ,saat sabahın ikisi,kafam bi dünya kaç zamandan sonra ilk defa ,bu kaçıncı kahvem şu saatte,üşenmiyorum bir Türk kahvesi yapıyorum kendime pc başına geçmeden önce,ben nöbet ertesi,dudağımda aniden bir uçuk çıkmış,ısırıyorum ısırdıkça acısını söküp atabilmek içim daha da ısırıyorum kıpırdamaya niyeti yok...Kulağımda hala çocuk ağıtları,aynı sayfayı kaçıncı okuyuşum bu ...Almıyor artık kafam bu notları...Test çözüyüm diyorum sonuç facia...Sorun ben de mi...

Sigara çalıyor televizyonda,beyaz show'u izlemeyeli ne kadar çok olmuş.Ben bu parçayı ilk dinlediğimde Ankara'dayım,lise bitmiş üniversiteye hazırlanıyorum,okul bittikten sonra resetlemek için kendimi ara vermişim sanırım, aynı 2 yıldır yaptığım gibi,yanımda Pınarcım, ne soğuk Ankara ,Kızılay'da üşüye üşüye paytak paytak karda yürüyoruz,durmadan bu şarkıyı dinliyoruz...Ankara'da yine kar yağmış,burası zaten kış kıyamet...Şebnem Ferah'ın her şarkısı bir anı...Kimin değildir ki zaten :))

Zorunlu bitmesine bitti,heyecanı geçti,basıp giderim dedim,basıp gitmeye takatim yok.Sonra gitsem ne olacak ki!!Gidilen yer buradan iyi mi olacak,en azından bir hayal için, bir gün buradan gideceğim diye didiniyorum,dır dır edip hava yapıp,ben eskiden eskidenn,ahh ahh muhabbettiyle insanları sıkabiliyorum,ya bunları yapamazsam diye de düşünmeden de edemiyorum.Yani anlayacağım kafam bi dünya soru işareti,bir sürü tırı vırı ile dolu :D

Herkese iyi cumartesiler...






13 Ocak 2010 Çarşamba


450. günden bildiriyorum,33 dakika sonra,bu yazının son noktasını koyduğumda,yiğidin en çok üfürdüğü,elini sallasan benim maaşımı ödeyenlere çarptığın memleketteki zoraki hizmetimi tamamlamış oluyorum.Aylardan beri bugünü bekliyorummmm...Sonunda geldi çattı inanılısı değil ne mutluyum ne sevinçli,mutluyum,özgürlük hissi sindii ruhumun gözeneklerine ruhumu ele geçiriyor,şimdi sinirlendim mi basarım istifamımı ey vatandaş!Benim artık kapıgibi diplomam var,giderim dileğim yerde çalışırım,hatta biraz daha kasar özel acil poliklinik açarım.

Yorgunummm,yoruldum aylardır ne izin ne tatil ,ne de eğlence,sürekli telefon açık aman bir vukuat olmasın Teksasta diye.Aman gebesi kan ilacını içsin,aman bebesi ishal olmasın,aman erken doğum olmasın,aman kırım kongo kanamalı ateşi,öğrencisinin saçındaki biti, bi tabi domuz gribi...

3 haftadır köy köy, ev ev domuz gribi aşısı yaptım,aşıyı anlattım,elin bilmem nesi aşı olmuş sonra kötü olmuş diye özel araçla eve gidip bademcik enfeskiyonu reçetesi yazdım...Büyük abdeste çıkamayana 112 ambulansıyla gecenin körü lavman yapmaya gittim,bunlar değil ağırıma giden aman beyim paşama öte git demeye gör ,aman aman Allah korusun hemen memleketten yer beğen muhabbeti,hepsinden öte o pek meşhur Hipokrat yemini okulun kapısından çıkarken unutuvermiş ,gözünde $$$$ hırsında olan meslektaşlarım ama bitti...

Sayın okurum, 450. günümden bildiyorum,artık yasal diploması olan bir doktorum ben...Beni beğenmeyeni ben hiç istemem modundayım.Çekemem artık kimsenin kahrını...

Yalnız son bir ay daha sıkamam lazım dişimi o da uzmanlık için sonra ben giderim bu diyardan varsa bir kaç sevenim,güzel laf eder arkamdan..
Ama ben artık küçük ,yıpranmış,prenseslikten çıkmış azıcık kafayı tırklamış,depresyonun dibi,ne defalarca vurmuş,ertesi sabah hastasına herşeyi kafasına takmamasını saatlerce nasihat etmiş, bu kadarı da yaşayamam denilen olayların anılar çuvalında yer edinmiş bir küçük doktorum...Azıcık büyüdüm mü ben yaa...

Herkese iyi geceler,darısı bu kahrı çeken sevgili meslektaşlarımın başına...