Farklılıklarımıza çarpmadan yürüyebildiğim,farklılığımıza rağmen tereddüt etmeden elini sıkabildiğimiz, önyargılarımızın değil de keşfetme arzuyla konuşabileceğimiz günlerin bir an önce gelebilmesini istemekle hala çok mu hayalperest oluyorum?
things getting worse before getting better...
17 Aralık 2009 Perşembe
Hoş Geldin Bebek!!!!!!
15 Aralık 2009 Salı
yaşamdan
Yeni evimdeki en favori mekanım,mutfak masası,kaloriferin dibindeki sandalyeye tünüyorum,dayıyorum bacağımı kalorifere;yanımda kahvem. Arada bilgisayardan ya da kitaptan kaldırınca başımı, penceremden her hafta gidip geldiğim, ışıklarla aydınlatılmış Atatürk yoluna tepeden bakıyorum.Geceleri biraz katlanabilir oluyor bu şehir...Evimde bu şehirde olduğumu hatırlatacak hiç bir şey yok...Sokak kapısı kapanınca ben ayrı bir dünyadayım..Taşındım taşınalı ilk defa son 10 gündür tadını çıkarabildim bu evin,evimin...Bu satırları size en favori mekanımdan yazıyorum.Umarım sizde sıcak bir yerlerde(n) beni okuyorsunuzdur..
İzle....gÜL..eĞLEN...aİLE pLanlamasını zevkle Öğren....
Dinle...Bir Daha Dinle...Bir kez Daha Dinle...
13 Aralık 2009 Pazar
1-2-3 mızıldanma daha...
Eskiden blogumun çok sıkı takipçisi olan arkadaşlarımdan bazıları soruyorlar, Neden artık eskisi gibi sık yazmıyorsun?
Çünkü gördüğüm eksikleri,başıma gelen ters olayları paylaşmaktan yoruldum,eğer ben bu blogun müdavimi olan bir okuyucu olsaydım , blogu okurken özellikle son 1,5 yılı hadi canım derdim bu kadar da değil.
Doktorluğun etik kuralları olmadığını ,çoğunluğun dinin imanının para olduğunu,hem eczaneyle hem ilaç mümessiliyle çalışma adı altında anlaşmaların yapıldığını,siz iyi ve saf olduğunuzda kötü doktor dedikodularının başlatıldığını , sevildiğinizde de herkesin bunu kıskandığını gördüm.Hepsi bir yana yıllnamışları anladım diyorum kendime ,peki daha 3 ay mezun olmuşların bu düzene 20 günde nasıl ayak uydurduğunu,belki onlar düzeltirler bir şeyleri diye düşünmemin hayal kırıklığıyla sonuçlandığını ve sizin düzeni değiştiremeyeceğinizi anladım, defalarca anlattım,böyle gelmişse böyle gitmelidir, hiç birşeye bulaşmamalı,3 maymunu oynamalı,yoksa uff ediyorlar,ettiler zaten...
Ve bir çoğumuzun bu bağnazlıklar 3-5 kişilik deyip,bugünlerde geçecek dediğinizi biliyorum ama eğitilmişlerin bile ne kadar bağnaz,yobaz,geri kafalı,ayırımcı olduğunu gördüm.Hiç bir şey değişecek gibi gözükmüyor,ya da çok çalışmamız lazım çok...Ve bir kaçımız kendimizi bu yolda feda edebilmeliyiz...
Şu an 2 haftalık Üreme Sağlığı eğitimindeyim,13 kişilik grubumda 2 doktoruz,geriye kalanlar ebe ve hemşireler.Eğitimcilerimiz de 3 ebe hanım...Amaç yeni uygulamaları,güncellemeleri öğrenmek ama.. Biz üremenin ü'sünden başladık.İnanın gördükçe üzülüyorum,3-5 konuda özellikle yeterli bilgi sahibi olması gereken ebe hanımlar,sanki köyden kaynanasıyla kontrole gelmiş 15'inde yeni gelinler gibi, cahil cühale uzmanlık konuları hakkında konuşması beni çok üzüyor...Dedim ya ben çoktan öğrendim,bu düzeni benim değiştiremeyeceğimi...
5 Aralık 2009 Cumartesi
Kara kedi
Ne zaman edindiğimi hatırlayamadığım ama artık hastalık haline dönüşmüş batıl inançlarım var,özellikle kara kedi ben de saplantı haline geldi,nerede görsem gözümü kapatıyorum,kıçımı kaşıyıp dua ediyorum.Batıl inancımın sinsice içimde güçlendiğini,ileri boyuta geldiğini dün gazeteyi okurken bu fotoğrafı görür görmez yaptığım saçma hareketleri yapınca anlayıverdim.Ve ne hikmetse ,koşullandırmadan mı kaynaklanıyor,kara kedi gördüğüm gün, başıma çeşitli aksilikler geliyor ve ben bunu kara kediye bağlayıp ,sokakta titrek titrek dolaşan garibe atıyorum.Oysaki teyzemin Cin adında, neredeyse koyun büyüklüğünde(abartmıyorum,evin kapılarını açabiliyordu) simsiyah kedisi vardı ve haftada 3 kez onlara gider ve İngilizce çalısırdım, okulda gayet başarılıydım, İngilizcemin temelleri o günlerde sağlamlaştı.Peki ben bu batıl inancı ne ara kazandım,başka cins batıl inançlarımda var,onlar daha bu boyutlara ulaşamadı,aşmam lazım bunları da ,nasıl becereceğimi bilmiyorum?
29 Kasım 2009 Pazar
ortaya karışık
Mini mini birler şimdi büyüdüler,bu fotoğraftakilerin birçoğu öğretmenler gününü hatırlamadı,hatırlayanlar işten güçten arayamadı ama benim bugünlere gelmemdeki ilk adımı atan iki öğretmenime de teşekkür eder,ellerinden öperim.Bu yazı domuz gribi,bayram kesilerin, kayınvalide ziyareti nedeniyle bugüne sarktı...Gelin kız olmak zormuş , yani hem doktor hem gelin kız olmak zormuş,ikisi birarada :D.Herkese iyi bayramlar...
21 Kasım 2009 Cumartesi
Nefesini tuut,gözünü hiç açma...
Nefesimi tuttum,az kaldı yüzeye çıkmaya.Dişimi sık sık diş filan kalmadı abse yaptı,için için sızlıyor dişlerim.2 ay 20 gün diyorum kendime sürekli tekrar ediyorum.Yalakalığın bu kadar diz boyu olduğu bir şehirde,en büyük kazığı meslektaşlarından yiyiyor insan.Birilerinin performansını artırmak için,birlerini koltuğunda daha iyi yer edinsin diye biz bayramın ilk günü de çalışacağız.Sanki bizim ailemiz,eşimiz ,tatil ihtiyacımız yokmuşcasına,benim için bir şey fark etmiyor gerçi ha köyünde ha ilçe merkezinde durmuşum ama yanımda çalışan personellerimin eşleri başka şehirde ve H1N1 diye 2 haftadır yırtınarak çalışırken, tek düşündükleri şey bu 4,5 gündü ,o hayalleri de suya düştü,neyse diyoruz,dişimi daha çok sıkıyoruz,sıkıyoruz,ta ki sıkılacak bir diş kalmayıncaya kadar.
2 Kasım 2009 Pazartesi
yine kar ....
Burası çokkk soğuk ,kar yağıyor ve kaloriferlerimiz bozuk olduğu için evde donuyoruz uzerımde 3 kat kıyafet var bana mısın demiyor soğuğa..Soğuktan elktrik sobası yakıyorum;sanırım bu ayın sonunda elektrik faturasının ateşiyle yanayacağım.Kar yüzünden bugün işe gidemedim,2 gün yıllık izin kullanacağım ve böylece zorunlu hizmet süreme de +2 eklenmiş olacak,bu zorunlu hizmet zaten uzadıkça uzadı,hiç bitmeyecek gibi...
25 Ekim 2009 Pazar
Çok uzun aradan sonra Merhaba :))
1981 yılında başlar hikayem,sıkıntılı dönemlerdir,ortalık karmakarışıktır,biri İstanbul'da master yapan ,diğeri Ankara'da okuyan birbirine zıt iki sosyal kültürü almış,şahıslarına münhasır şekillerde feleğin çemberinden geçmiş iki gencimiz,bir yandan okuyup bir yandan memuriyete başlarlar.Ve işte böylece kesişir hayat çizgileri birbiriyle.Ve bundan sonra ortak bir yolda yürümeye karar verir iki genç,annem ve babam, Behoş ile Haluk aynı yılın Ağustos ayında eğitimlerini yarıda bırakıp evlenirler.
Aşk evliliğidir onlarınki,sonraları pişmanlık duymuşlardır belki acele ettik diye ama şimdilerde ne birbiriyle ne birbiri olmadan duramazlar. Bu iki gariban memur gencimiz, ailelerinden bir şey almadan borç harç bir ev kurmaya çalışırlar,parasızlıktan üniversite kitaplarını yakmak ısnırlar, kimi zaman borçlanarak geçim derdine düşerler ısınırlar, tam düzlüğe çıktıklarında ilk çocuklarını dünyaya getirmeye karar verirler,işte bendeniz Mayıs'ın 16'sı,babamın deyişiyle bir bahar sabahı dünyaya gelirim,ilk gözağrısıyımdır, acemiliğin ustalığa dönüşme basamağıyımdır yani deneme tahtası sayılırım,nazlı,kıymetli bir bebeğimdir, sessiz -sakin akıllı uslu bilinirim.Kafam esince ,canım sarma çekince, boyuma posuma bakmadan evden kaçıp giden deli kızımdır(Sanırım tam o zamanlarda başlar gezip tozma aşkım,keşfetme merakım.).
Anne tarafının da ilk torunu olunca dayılarımın pek bir kıymetlisi olurum,herkesin şahsım üzerimde birer umudu ve hayali vardır geleceğime dair. Birkaç istisna dışında ben de pek hayal kırıklığına uğratmam onları,bu naz niyaz,1986 yılının Haziran ayının 5. gününe kadar sürer,hala hakimiyetim sürmektedir o güne kadar,tek prenses ben iken,o gün başka bir prenses daha katılır aileye.
Pabucum dama atıldığı düşüncesiyle kıskanmanın çok doğal bir duygu olduğunu da ekleyerek, kıskandığımı haykırırım önüme çıkan her kişiye daha o yaşlarda. Tombiş bir yaratık, hem de tavşan dişli,kocaman yeşil gözlü,samur gibi siyah saçlı rakibim,oyun arkadaşım,en büyük düşmanım,en sevdiğim insan,kardeşim gelir eve...Yıllar sonra bu düzen hastası,renk uyumu takıntılı,her daim koltukları sağa sola itip,eşyaların yerleriyle uğraşan kişi şimdilerin genç mimarıdır.
Bu aile çok badire atlatır,her biri dört bir yana dağılır, zorunluklar sebebiyle,evden kopuşun başladığı yıl evimize başka biri daha katılır,kocaman kahverengi gözlü,şahsına münhasır asabiyete sahip,koyun postlu,inatçı mı inatçı(kan bağımızın olduğunu düşündüren huyudur bu), yağmurlu günlerde titrek döte dönen, misafirlerin önünde kaplan kesilen,sıcak yaz günlerinde bezgin bekir diye de hitap edip,bıdış diyerek kardeş sevgisi yaptığımız da bize hırlayan ,mahallenin en popüler köpeği Alex.Babamın tüm evde köpek yaşamaz söylemlerine rağmen bu ailenin yeni ferdi olur 2002 yılını haziran ayında.
İşte bu benim çekirdek ailem,hayattaki en önemli varlıklarım,ne zaman başım sıkışsa arkamda olduklarını bildiğim,tüm kararlarımda yanlış bile olsalar sen iyisini bilirsin diye beni destekleyen ailem.Şu zamanlarda yine kol kanat gerdiler bana,yalnız olmadığımı hissettirdiler
varlıklarıyla,sevgileiriyle...İyi ki varsınız...Seviyorum hepinizi.
Bendeniz artık olmaz diyerek sizlerinde önünde yeminler ederken bir adam girer hayatıma,benim tüm nazıma -kaprisime rağmen bırakmaz peşimi,sevgiye boğar.İşte ben ,ben diye dolaşırken ortalıklarda birden biz oluveririz.3 Ekim 2009 gecesi ve kendi çekirdek ailemizi kurmak için ilk adımımızı atarız sevenlerimizin önünde...
Herkese iyi pazartesiler...Yeniden buralardayım.
13 Ağustos 2009 Perşembe
TAŞINDIM!!!
Taşındım yine evet,bir yılda 4. kez,hatta İtalya'yı da sayalım dersek 5. olacak.Ve ben mezun olalı bir yılı aştı geçenlerde,1 ay sonra 1 yıldır hekimlik yapıyor olacağım ve 20 küsür gün sonra yine Tus sınavının başlama zili çalınca kimiiz çok kimimiz yarım yamalak çalışmayla ama herbirimiz binbir dua ederek Ankara'nın hangi köşesinde kaderimize yön vereceğiz..
Durup düşünüyorum arada,ne kadar çok şey yaşandı bu geçen bir yılda ve biz nasıl savrulduk ordan oraya...Dostlarla günlük yapılan telefon görüşmeleri haftada bir ,bazen 2 haftada bire düştü,yeni arkadaşlarımız oldu,yeni insanlarla tanıştık,kimiz tüm bağlarımızı kopartıp dostluklarımızı geride bıraktık ve bir çoğumuz yeniden aşka düşüp bu yolda ciddi adımlar atma kararı aldık...
Bir kısmımızsa binbir umut ve sonsuz istekle başladığı mesleğinden istifa etti üzülerek...Ve şimdi hepimiz yeni hayatlarımızda ,yeni kaygılar,yeni aşklar,yeni arkadaşlıklarla yürüme çabası veriyoruz.
Ve her pratisyenin gönlünde yatan soznsuz bir Tus'u kazanma umuduyla son günlerinimizi biraz stres,çoğu zaman kaygıyla ama en çok uykuzulukla boğuşarak ders çalışma çabasında geçiriyoruz.
Bendeniz yine kamp dönemine giriyorum,her ne kadar bu aralar zaten çok sık yazamasam da,13 eylül tarihine kadar yine fırsat bulabildikçe yazmaya çalışacağım.
28 Temmuz 2009 Salı
Devlet Hastanesindeki son nöbetim birkaç dakika içinde bitecek :D.Heyecanla bekliyorum bitsin diye.Bugün yine yollara düşüyorum.
27 Temmuz 2009 Pazartesi
Herkese iyi pazartesiler,
İlerleyen saatlerde gelişmelerle sizlerle beraber olabilirim
26 Temmuz 2009 Pazar
Farklılıklarımız bizi birbirimize çekti,çarptık birbirmize,şarhoş gibiydik,hala ayılmış değiliz!Ama ben korkuyorum,açıkça söylüyorum bir gün farklılıklarımızın bizi boğmasından,birbirimizden nefret etmemizden...Sen bu yazıyı okuduğunda muhtemelen bana kızacak ve küseceksin.İnan kötü değil niyetim,hiç bir amaç gütmüyor yazım,yaşayarak göreceğimizin de farkındayım,sadece yeni çıktığımız bu yolda ben üzülmek istemiyorum,seni üzmek istemiyorum.Ss.
25 Temmuz 2009 Cumartesi
KIZLARIMA İTAFEN....
DÜNYA,ALEMLERDEN BİR ALEM,
GERÇEKTEN MESUT OLMAK İÇİN ,
ARA,ALEMLER İÇİNDE BİR ALEM.
GÜNEŞİN AYDINLIĞI, GÜLÜN GÜZELLİĞİ,
AYIN IŞIĞI,GECENİN SESSİZLİĞİ,
MESUT ETMEZ SENİ,
SEN GERÇEK ALEMDE DEĞİLSEN.
Babanız
Babamla dün telefonla konuşurken bu aralar şiir yazdığını(kendisi emekli bir insan da :D ) ve benim ve İrem için bir şiir tazdığını söyledi.Bu amatör şair'in bizim için yazdığı şiirini paylaşıverdim gayri sizlerle...
Files miles
aile ve arkadaşlar,
sevdiklerim
24 Temmuz 2009 Cuma
UYARI
Sayın blogger,bu yazı uzun boyutta olup özetle ortadan kaybolduğumda yaşadıklarımın ziplenmiş halidir.Dilerseniz durur bir göz gezdirisiniz dilerseniz esc yapıp başka sayfalarda gezinmeye devam ederseniz..
& & &
Yine bir nöbet ertesi bildiriyorum.Eve filan gitmiyorum,112 hekimi olarak devam edeceğim bu sabahta.Görevlendirme süremse gelecek hafta doluyor ve 1 saat sonra son Acil nöbetim de bitiyor.Dün gece Fizik muayene yaptığım Hastanın kendisi ve hasta yakınları,tam da fizik muayene yaptığım sırada üzerime saldırıp darp ettiler,sonrası bilinen hikayenin bilinen gelişme kısmı,polis çağrıldı,şikayetçi olacağım söylenince aslan sütünün piştiği kaba düşen mağara insanı süt dökmüş kediye döndü ve klasik nakarat tekrarlandı,biz ettik sen etme ,cahil bunlar.EĞİTİM ŞARTTT!!!! Bu memleketin tümü eğitime alınmalı,bakım öğretim demiyorum,eğitmeli ve normal şehir insanı moduna getirmeliyiz.Bu konuda ne gibi bir seferberlik başlatırsak ben de varım.Doktorluk değil yaptığım,bambaşka bir şey...Sürekli gerilim altında ip üstünde yürüyen cambazım.Bitse de gitsek modundayım.Sevgili bloggerlar yaşadıklarımdan öğrendiğim şeyler var;uzman uzman diye kapısını aşındırıp neredeyse önünde ezik durduğunuz birçok insanın umrunda değilsiniz,size müşteri gözüyle bakıyor ve birçok hor gördüğünüz pratisyen onların yanında professor düzeyinde ve yine ben bu çok etik(!) insanları görüp onların bana amirim modunda takılmalarından bunaldım ve idareci sıfatını hakketmeyip sağa-sola diz çöküp makam sahibi olan, emme basma tulumba modunu benimsemiş bir idarecenin neyi idare ettiği konusunda iyice meraklanmaya başladım yoksa bulunduğum ortamda herşey bilinmeyen birine emanet şekilde bugünu kurtarayım da bana dokunmayan yılan ne yaparsa yapsın modunda yaşayan bir toplulukta bulunmaktayım.Ben bunları hakketmediğimden yine 13 EYLÜL tarihine kitlendim,tek çıkar çözüm bu ,inanın başka alternatfi yok,Herkesi,herşeyi ben düzeltemem.
& & &
Yoktun kaç zamandır dediğinizin farkındayım,kaç zamandır bu eller klavyenin tuşlarına dokunup 2 satır yazmadı.Ama bitti suskunluğum,eteğimde biriktirdiklerimi dökmezsem çatlayacak durumdayım.Biraz tembellik vardı üstümde,kaç zaman istemedim yazmak buraya,sonra yazmak istedim,mesela bu yazıyı bambaşka bir moodda yazılmaya başlanmıştı,sonra sürekli bir atraksiyon çıktı,kuş misali oradan oraya uçtum,nöbetleri aştım,bugüne geldim. Yorulmuştu bedenim,ruhum ama 1 ay olmuş ve son 10 gündür blogger, ne sayfayı açmış kumanda paneline bakmışım,ne diğer blogları okuyabilmişim,canım pamuğum çilekrazzi, aramızdan ayrılmış ben bu haberi blogu takip ederek değil, bizzat kendisiyle buluştuğum bir Ankara öğleden sonrasında aldım.Artık hiçkimse ve hiçbirşey hakkında her bişey diye başlayan sayfaya tıkladığınızda sadece davetli kişiler dışında, o güzelim yazılara tekrar göz gezdirme imkanına bile sahip olamayacağız.Çilekrazzinin haklı sebepleri var bu konuda;yazıları başka sitelerde kaynak kişi göstermeden, kendi rızası alınmadan ya da çilekrazzinin ismi belirtilmeden ,sanki kendilerine aitmişcesine kullananlar oluyormuş,bir de yeni bir yerde yeni sayfa açmaya karar vermiş sonunda çilekrazzi ;.ama ben eminin Çilekrazzinin yazmaya başka bir yerde başlayacak ve yenilenen hayatının yepyeni öykülerini yeniden bizlerle paylaşacak,belli bir zaman sonra elbette(kaynağım çok sağlam :)) ).
& & &
Ben sizlere bir nöbet çıkışı veda etmiştim,yine bir nöbet çıkışı Merhaba diyorum.Yeniden MERHABA hepinize...
Son bir aydır yerim yurdum belli değil,Antakya'ya gidiyorum diye size veda edip Antakya seyahatim öncesi 1 günlük Kapadokya kaçamağı yaptım ve bir türlü fırsat bulamadığım Yeraltı şehrini turist güruhu olmadan ve gezmeye en az benim kadar meraklı olduğunu düşündüren adamla yaptık.
Ve ben ertesi gün başka bir ilki daha yaşadım ilk en uzun yolculuğuma,bizzat kendim şoforü olarak (ilk olan kısmı bu ) ve bu yolculuğu, galatasaray ve beşiktaş çatışmasını 2 çocuktan dinleme cezasına mahkum bir şekilde tamamladım.Bu başarım için kendimi tebrik eder ve artık yolların Kralı olduğumu gönül rahatlığıyla ilan edebilirim.
& & &
Ve Kıbrıs,deniz,güneş,yanıklar,parmakarası terlik ve şort ,beyaz elbiseler ve bir genç kız ve elbette bir mezuniyet töreni...İfil ifil esen rüzgar,beyaz sandalyeler ve bu töreni mafeden bir mezuniyet kokteyli...
Yani resmen tacize uğradık yemek sırasında...Üstüne nerde yiyeceksem o kargaşada 6 porsiyon supangile almışım.
& & &
Ve benim güzeller güzeli ,bir tanecik kardeşim mezun oldu yani ben öyle kabul ediyorum.Mezuniyet Törenine 10 saat kalmışken, ve daha o sabah diplomasını bile görmüşken açıklanan proje sonuçları ve sınıfım yarısının yaz okulunu kazanmış olduğu haberi ateş topu gibi sevinçli kalabalığımızın tam oratsına düştü,yaktı bizi.Şimdi espirili yaklaştığıma bakmayın 18 kişilik mimarlık bölümünün 9 öğrencisi tamam bitirdik modundayken hem kaldıklarını öğrenip yıkıldılar,hem yaptıkları ve yapcakları ekstra masraflara üzüldüler...Hepsi bir yana yapılan şey sadece biraz daha bu öğrencilerden para kopartablmek için .Ben sadece hayata yeni adım atan güzel,zeki,yetenekli ve en önemlisi yaratacı,üstüne üstlük bir de Şeref belgeli bir mimar hanımın katıldığını düşünüyorum.Gerçek hayat,fotoğraf karesindeki gülümsemenizi, hayalleriniz yıkmasın,tek yaşayacağız problem bu yaz okulu sorunu olsun...
& & &
Ve Kıbrıs dönüşü 7 güne 5 nöbetle rekor kırdım ,2 günlük molalarımda ancak ameliyattan çıkmış narkozlu hasta gibi uyudum.Peki ,ne mi idi bu kadar sık nöbetin sebebi?
Elbette her zaman ensemde nefesini hissettiğim ve bugünlerde ağırlığını daha da artıran Tus kampı.1 hafta kampa katılabilmek içindi bu çile.İyi geldi,kütüphanede çalışmak,çalışabilme ruhunu geri kazanabilme,eski dostlarla hasret gidermeme sebep oldu.Çok çalışmam lazım çok...
& & &
Ve yine ben ayın tam 15.de Kızılay'da sabah 9.30'da İş bankasının önünde zırladım...Hani o ağalayan kişi bendim gördüyseniz eğer,insanın parasız kalması felakat bir duygu.Doktorum,binbir çile çekiyorum ama cebimde beş kuruşum yok.Kazandığım, kredi kartına,krediye gidiyor ve bu ay Hastane çalışmamın karşılığı olan parayı zamanında ve tam olarak yatırmayınca faiz işleyen borçlara da sahip oldum.İnsan parasızken resmen ezik ya da ben öyleyim.Aslında hangisi daha kötü bilemiyorum,çalışırken annenle babamdan borç almak mı yoksa parasız kalmak mı? İşte,o esnada zihnimde 2 cümle beliriverdi hani tam zırladığım sırada; biri babamın çok meşhur ''PARA KONUŞTURUR,KIYAFET YÜRÜTÜR'' özdeyişi ve diğeri 'AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZAT' atasözü,artık yaşam felsefem olmalı bu söz zaten...
Ve FİNAL
Zaman: bence en uygun zaman(18.07.2009)
Fonda:Gloria Gaynor -Can't take my efes off of you
Oyuncular:Ben ve adam
Konu:Kız ve delikanlı tanışırlar,kız pek yüz vermez,delikanlımız altından girer üstünden çıkar kızın gönlünü yapmayı başarır ve bir yolculuğa çıkmaya ,ortak bir hayalini paylaşmaya karar verirler.
Teşşekürler:Güzel adam,hayatıma girip benimle yürümeye başladığın için ve herşeye rağmen beni şaşırtmayı başarabildiğin için teşşekkürler...
SON
25 Haziran 2009 Perşembe
Yola Çıkmalı
7. son nöbetim ,birazdan bitecek. 1,5 haftadır hastanede yatıyorum,ev gibi bişi oldu burası...Ve ben 7,5 aydan sonra ilk defa Antakya'ya gideceğim...Çok heyecanlıyım...
21 Haziran 2009 Pazar
My Family
1981 yılında başlar hikayem,sıkıntılı dönemlerdir,ortalık karmakarışıktır,biri İstanbul'da master
yapan ,diğeri Ankara'da okuyan birbirine zıt iki sosyal kültürü almış,şahıslarına münhasır şekillerde feleğin çemberinden geçmiş iki gencimiz,bir yandan okuyup bir yandan memuriyete başlarlar.Ve işte böylece kesişir hayat çizgileri birbiriyle.Ve bundan sonra ortak bir yolda yürümeye karar verir iki genç,annem ve babam, Behoş ile Haluk aynı yılın Ağustos ayında eğitimlerini yarıda bırakıp evlenirler. Aşk evliliğidir onlarınki,sonraları pişmanlık duymuşlardır belki acele ettik diye ama şimdilerde ne birbiriyle ne birbiri olmadan duramazlar. Bu iki gariban memur gencimiz, ailelerinden bir şey almadan borç harç bir ev kurmaya çalışırlar,parasızlıktan üniversite kitaplarını yakmak ısnırlar, kimi zaman borçlanarak geçim derdine düşerler ısınırlar, tam düzlüğe çıktıklarında ilk çocuklarını dünyaya getirmeye karar verirler,işte bendeniz Mayıs'ın 16'sı,babamın deyişiyle bir bahar sabahı dünyaya gelirim,ilk gözağrısıyımdır, acemiliğin ustalığa dönüşme basamağıyımdır yani deneme tahtası sayılırım,nazlı,kıymetli bir bebeğimdir, sessiz -sakin akıllı uslu bilinirim.Kafam esince ,canım sarma çekince, boyuma posuma bakmadan evden kaçıp giden deli kızımdır(Sanırım tam o zamanlarda başlar gezip tozma aşkım,keşfetme merakım.).Anne tarafının da ilk torunu olunca dayılarımın pek bir kıymetlisi olurum,herkesin şahsım üzerimde birer umudu ve hayali vardır geleceğime dair. Birkaç istisna dışında ben de pek hayal kırıklığına uğratmam onları,bu naz niyaz,1986 yılının Haziran ayının 5. gününe kadar sürer,hala hakimiyetim sürmektedir o güne kadar,tek prenses ben iken,o gün başka bir prenses daha katılır aileye. Pabucum dama atıldığı düşüncesiyle kıskanmanın çok doğal bir duygu olduğunu da ekleyerek, kıskandığımı haykırırım önüme çıkan her kişiye daha o yaşlarda. Tombiş bir yaratık, hem de tavşan dişli,kocaman yeşil gözlü,samur gibi siyah saçlı rakibim,oyun arkadaşım,en büyük düşmanım,en sevdiğim insan,kardeşim gelir eve...Yıllar sonra bu düzen hastası,renk uyumu takıntılı,her daim koltukları sağa sola itip,eşyaların yerleriyle uğraşan kişi şimdilerin genç mimarıdır. Bu aile çok badire atlatır,her biri dört bir yana dağılır, zorunluklar sebebiyle,evden kopuşun başladığı yıl evimize başka biri daha katılır,kocaman kahverengi gözlü,şahsına münhasır asabiyete sahip,koyun postlu,inatçı mı inatçı(kan bağımızın olduğunu düşündüren huyudur bu), yağmurlu günlerde titrek götle dönen, misafirlerin önünde kaplan kesilen,sıcak yaz günlerinde bezgin bekir diye de hitap edip,bıdış diyerek kardeş sevgisi yaptığımız da bize hırlayan ,mahallenin en popüler köpeği Alex, babamın tüm evde köpek yaşamaz diretmelerine rağmen. ailenin yeni ferdi olur 2002 yılını haziran ayında.
İşte bu benim çekirdek ailem,hayattaki en önemli varlıklarım,ne zaman başım sıkışsa arkamda
olduklarını bildiğim,tüm kararlarımda yanlış bile olsalar sen iyisini bilirsin diye beni destekleyen
ailem.Şu zamanlarda yine kol kanat gerdiler bana,yalnız olmadığımı hissettirdiler
varlıklarıyla,sevgileiriyle...İyi ki varsınız...Seviyorum hepinizi.
18 Haziran 2009 Perşembe
Hoşgeldin hayatıma güzel insan...Ben mutluyum kelimelere dökemesem de sesli cümlelerimle,ben belki yazabilirim dedim.Çok gülersem ağlayacaksın,çok mutlu olursan sonu kötü olacakmış hissi alıkoyuyor belki daha da çoskulu olmamı ;ama bilmelisin ki ben burada sadece sen varken mutluyum.Gerisi umrumda değil,gerisi boş,hani sen bana öyle bir zamanda geldin ki,gelişin yıllar geçse de unutulmayacak.Yeni güne, gülen gözlerle başlayabilme nedenim,hoşgeldin.
15 Haziran 2009 Pazartesi
Geçmişte yaşadıklarımızdan ders almamız konusunda hemfikiriz hepimiz ;ancak geçmişte
yaşadıklarımızın gölgesinde yeni adımlar atmaya ürkmek ne kadar doğru?Yeni başlayan bir
ilişkinin, eskisinin gölgesinde solup gitmesine izin vermemek için ne yapmalıyız,durup düşünmek
eskiyle yeniyi karşılaştırarak, yeni başlamakta olan birşeye haksızlık yapıyorum gibi geliyor.
Kafamda kırk tilki, kırkı ayrı telden çalıyor. Bu sebepten mütevellit sanırım uyku ile kaçış
arıyorum. Hem bu yeni adımı atmak,ona şans vermek istiyorum hem korkuyorum. Korkuyorum
hata yapacağım diye,korktukça hata yapıyorum. Saçmalamaktan,yine aynı yanlış adımları atmaktan çekiniyorum.Ama bu adımı atmayı çok istiyorum :D.
YAP!
Haftanın ilk gününe Kahkaha atarak başlayalım.Yeterince gerilip somurttuk zaten,atalım üzerimizdeki sıkıntıyı.
İZLE!
İtalya Capri açıklarında çekilmiş bu kışkırtıcı reklam bugünlerde yeniden ekranlarda dönmeye başladı.Şahsen iyi de oldu, resmen gözümüz gönlümüz açılıyor o masmavi suları görünce ;D
GEZ!
Uzun zamandır yakınlarında olmama rağmen ancak gezebildim ÜRGÜP-GÖREME-KAPODAKYA'yı ve bir de Hacı Bektaşlı'yı;hani bazı yerler vardır bilirsiniz ,bildiğinizi sanırsınız okuduklarınızdan,gördüklerinizden ve gitmesem de fark etmez dersiniz ya...Ama şaşırırsınız yine de görünce, ağzınız açık kalır, hayran olursunuz,Ben böyle bir şeyi Venedik'te yaşamıştım,hani biliyordum o şehirde kanallar vardı,Adriyatik'in sularına gömülüyordu yavaşca ama görünce ağzım açık kaldı,büyülendim her gidişimde,işte bu duyguyu bir de kendi topraklarımda yaşadım ,eritiyordu rüzgar kayaları ve böyle baca gibi şekiller çıkıyordu, duymuştum, dizilerde, belgesellerde, fotoğraflarda görmüştüm ama yakından görünce yine ağzım açık kaldı...İlk fırsat bulduğunuzda gidip görün oraları derim.
YE!!
Yazın en kral meyvesi,tüm gün verseler asla hayır demem.Zaten bir türlü başlayamadım şu diyete de...Karpuzdan güzel diyet menüsü mü olur? Herkescikler bu ay sonunda gerçekleştirmeyi planladığım deniz sefası hayallerimde bikinili pozlar veremeyeceğimi,canım bikinilerime sığamayacağımı iddia ediyor.Ama daha zaman var :D
Şu an buz gibi bir karpuz, beyaz peynir ve fırından çıkmış pideye asla hayır demem,siz der miydiniz :D
Dinle!
Geçtiğimiz gün acil nöbetimde kanallar arasında zaplarken denk geldim,hoşuma gitti. Dinleyiverin bari!!
VE SON OLARAK;
Bir süre buralarda olamayacağım.Evimi kapadım,yarın sabahtan itibaren misafirhanede kalmaya başlıyorum.Ve aldığım duyumlara göre misafirhanenin internet olanağı yok.Eğer kabul ederlerse, net bağlantımı misafirhaneye taşımayı planlıyorum ama bu ne kadar zaman alır hiçbir fikrim yok ...
11 Haziran 2009 Perşembe
Taşınıyorum ben...
Yarın taşınıyorum,evimi topluyorum şimdi,koli koli evin dört bir yanı,milyonlarca ıvır zıvır sekiz aya dair birikmiş,hiçbirinden vazgeçemiyorum.Burası şimdilerde ne kadar nefret etsemde benim ilk göz ağrım,boşunaymış gibi gelse de harcadığım emeklerim,elbette bir gün değerimi anlar diye umuyorum.Dünden beri bir hüzün,gidiyorum.2 haftadır bir tek Yozgatlı yardımcı olmadı bana,el uzatmadı...2 haftadır kardeşim yardımcı olalım diyen olmadı.Yardım elini uzatan hep benim gibi memleketinden uzakta olanlardı.
Milyonlarca hayallerle ve kalp kırıklığıyla başladığım bu kasabadan şimdi gitmek istiyorum.İnsanın yaptıklarını yıkmayada gücü oluyormuş,ben yaptım ve şimdi yıkıp gidiyorum,bir anda. Ve vicdan azabı duymuyorum artık,bu günlerde doktorların can güvenliği bile yok.2 gündür haberlerde doktorlarla ilgili haberler çıkıyor ya ,sinir içinde izliyorum.Yazık diyorum,o kadar yıl kütüphanede sabahlamalar ve hastane kenarlarında sürünmeler, sıkıntılı bir çalışma hayatı ve karşılığında ellerine geçen.Düşünün motor değil elinize bırakılan,hata yapsanız sil baştan başlayamayacağınız insan hayatı ve siz onca özveriyle uğraştığınız bu meslekte hakarete uğruyor,dayak yiyor ,kimi zaman tutuklanabiliyorsunuz.Bugün yine bir doktor dövülmüş,içler acısı...
Hüzün dağılır ama güzel insanlar var hayatıma giren burada,şimdi onlarla yol ayrımındayım,bu üzüyor beni bir tek.Sevmiyorum sevdiklerimden ayrılmaktan.Taşınıyorum ama kalbimin bir parçası burada,Yamaçlı sosyetesi kankam,annem-babam,abim-ablam gibi gördüğüm alt komşum ve canım ciğerim Mecburiye ninem.Çok ağladılar dün ben bakmadım,bakarsam kalırım,vazgeçerim diye.Şimdilik bir misafirhanede kalacağım dolayısıyla internetim de olamayacak,haftasonları mangal partilerine de veda ediyorum...Belki bir süre bloga da ara vereceğim,eylül sınavı bu sefer tek kurtuluşum.
P.s:okulların idaresi belediyelere bırakaılacakmış,nasıl saçmalıktır bu ya...Burada mesela bir ilkokul mezunu mu amiri olacak öğretmenin,onlar keyflerine mi bırakacak bunca gelecek...Daralıyorum...
5 Haziran 2009 Cuma
Things getting worse before getting better
Aynı blogun en tepesine yazdığım gibi...İşler düzelmeden herşey kötüleşir.Bir haftadır yaşadıklarım memuriyete girmiş çoğu kişinin başına gelmiştir ve ya gelecektir.Hayatta dayınız yoksa işiniz yaş...Politik davranmak,politikacı olmak ayrı bir maharet gerektiren işmiş...Bende bu özelliklik yok:dosdoğruyum ben,öyle yalın,toy.Bu toyluktan gelmedi mi bunca iş başıma zaten.Hani hamdım ,piştim ,inşallah olgunlaşacağım.Yalnız hala dünyada babacan,mert insanlar varmış ve nesilleri tükenmek üzereymiş,onu fark ettim.Ve bir o kadar çokmuş yüzüne gülüp,tamam tamam,oldu bu iş diyerek sırtını sıvazlarken tam ters doğrultuda hareket edenler.Ve sen sana çelme takana bile,köprüyü geçene kadar muhabbetti çekmelimiysin.Bir müsibet bin nasihattan iyidir boşuna da söylememişler..Ben burada yaşadığım sıkıntılardan kurtulmak için debeleneyim,bunca emeğimin karşılığını alamayayım,onlar beni bulunduğum yerden çok daha kötü şartlardaki bir sürgün bölgesine sürmeye kalksınlar.Kısacası Ölümü gösterip sıtmaya mecbur kılacaklardı(Bugün anacım bu lafı kırk bin kere söyledi).Kadıncağızla sabahın köründe düştük il merkezi yollarına,akşam 7 gibi dönebildik evimize.Göbeğimiz çatladı,Allah yüzümüze bakıp iyi insanlarla karşılaştırdı,doğru yerde doğru zamanda doğru kararlar almamızı sağladı.Eylül tus sınavını kazanmam farz oldu...Tam dile getiremesemde yaşadıklarımı,çok sevdiğim mesleğimi yapmaktan vazgeçip istifanın eşiğine kadar geldiğimden çıkarabilirisiniz.Günlerin gerginliği ve yorgunluğu sonucunda şuan gözlerim kapanıyor.Herkese güzel bir haftasonu dileklerimle...
31 Mayıs 2009 Pazar
Çıkış yok
Hayal kırıklığı,sinir krizi son 5 saattir elim ayağım titriyor.Ne için peki kıcı kırık ilkokul mezunu biri için...Vazgeçtim bu meslekten..Hani bakıp özeniyorsunuz ya bazen bana.Hiç özenmeyin,hayatın her yerinde bu tiplerle karşılaşacağım eminim bundan.Ama ben böyleyim,daha toyum,yolun başında dosdoğruyum,çalışkanım ve kahrolasıcı ilkelerim ve yeminim ,inat mı inat,burnunun dikine giden bir kişiliğim var...Dönersem bundan bu yine ben olur muyum?Yani ben bananeci,sinik,sülük,nabza göre şerbet verip her devrin adamı olsam daha mı doğru olur?
Ben sadece doktor olmak istiyorum,sadece doktor...Sadece işimi yapmak istiyorum,herkesin benden çok doktor olduğu bir yerde benim doktor olmamım lüzumu ne.Ne vardı bende azıcık kaşarlanmış olsam,hı desem,banane diyebilsem,sallamasam,sallamamayı başarsam,sormasam,sorgulamasam...Bu,olay bu kadar,benden istenen bu ve ben bunu beceremiyorum.Yapamıyorum,yapamadıkça kavga ediyorum,düzeni sağlamak için,ama ben herkesi terbiye edemezmişim,bana kaç kere anlatmışlarmış boş verecekmişim,kıcı kırık bir yerel yönetici bana amirim gibi emredebilecekmiş.Ya ben bunca sene bunun için mi okudum,bunun için miydi gecelerce uykusuz kalmalarım,gözlerimin bozulması,bunun için miydi geçen yıllarım...Kimse sesini çıkarmıyor,aynı çarkın içine çekiyorlar,olmanı istedikleri kişi olmazsan burnun sürtene kadar sağa-sola süründürüyorlar...Ben çok yoruldum,çok hayal kırıklığı yaşıyorum.Buradan çıkış yok diyorlar...
Ben sadece doktor olmak istiyorum,sadece doktor...Sadece işimi yapmak istiyorum,herkesin benden çok doktor olduğu bir yerde benim doktor olmamım lüzumu ne.Ne vardı bende azıcık kaşarlanmış olsam,hı desem,banane diyebilsem,sallamasam,sallamamayı başarsam,sormasam,sorgulamasam...Bu,olay bu kadar,benden istenen bu ve ben bunu beceremiyorum.Yapamıyorum,yapamadıkça kavga ediyorum,düzeni sağlamak için,ama ben herkesi terbiye edemezmişim,bana kaç kere anlatmışlarmış boş verecekmişim,kıcı kırık bir yerel yönetici bana amirim gibi emredebilecekmiş.Ya ben bunca sene bunun için mi okudum,bunun için miydi gecelerce uykusuz kalmalarım,gözlerimin bozulması,bunun için miydi geçen yıllarım...Kimse sesini çıkarmıyor,aynı çarkın içine çekiyorlar,olmanı istedikleri kişi olmazsan burnun sürtene kadar sağa-sola süründürüyorlar...Ben çok yoruldum,çok hayal kırıklığı yaşıyorum.Buradan çıkış yok diyorlar...
27 Mayıs 2009 Çarşamba
Dudaktan Kalbe veda...
2-3 sezondur devam eden diziler birer birer finallerini yapıyor.Sürekli takip edememe rağmen arada izlediğim bir diziydi Dudaktan Kalbe.Hayal kırıklığı yarattı bende yani ben hep herkesin mutlu olduğu sonları seviyorum(mesela geçtiğimiz haftalarda ekrana veda eden Binbir Gece gibi).O kadar cefaya rağmen Hüseyin Kenan'ın mutsuz,ezik,yıkık-dökük kalması, uğruna herşeyden vazgeçtiği kadın Lamia ve Hüseyin Kenan uğruna herşeyi göze alan Prensens'in aşk çemberi sardı dört bir yanımı tavrına sinir oldum, reva mıydı ey senarist bu acı son Hüseyin Kenan'a...Her izlediğimde gözüm Hüseyin Kenan(Burak Hakkı'nın) ense traşına kınayan nazarlarla takılsa da,Gönlüm Cemil Paşazade'nin mutlu olmasına sevinse de ve finaldaki parçanın güzelliği gibi dipnotlarla sona erdi dün gece .Ben de yazmadan edemedim :D
25 Mayıs 2009 Pazartesi
VE AŞK bİTER...
'' Kırkıncı Kural''dedi tane tane konuşarak.''Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi,yoksa dünyevi,semavi ya da cismani mi diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur.AŞK'ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk.Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya dışındasındır hasretinde.''
Başlı başına bir dünyadır aşk.Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya dışındasındır hasretinde.''
AŞK,ELİF SAFAK,SYF.415
YAP
Araba kullanırken cd çalarda çalan parçaya kendimi kaptırıyorum,öyle içten ve bağırarak söylüyorum ki geçen hafta polikliniğe vardığımda sesim kısılmış oluyordu.Özellikle tepindiğim kısım, nedendir bilinmez ama(!), ''aşkım aşklarından bulasın '' cümlesi oluyordu :))...Süper deşarj oluyor insan bu şekilde..Şiddetle yapılmasını öneririm ...
İZLE
Henüz izlemeye fırsatınız olmadıysa her perşembe saat 20.00'da TNT kanalında yayınlanan Doktor House'u izlemenizi tavsiye ederim.Şimdiye kadar gördüğüm en kaliteli doktor dizisi(E.R bile yanında sönük kalıyor,o kadar yani),süper medikal danışmanlığı aldıklarını izlediğinizde fark edeceksiniz, elbette kullanılan terimler biraz latince gelebilir ,anlamakta zorlanılabilir ama doktor meslektaşlarıma ve tıbbi konulara ilgi duyanlara şiddetle tavsiye ediyorum.Hatta geçen haftaki bölümde,son tus dahiliye sorusunu işlediler,o kadar hem izle hem Tus'a hazırlan,o kadar yani :D
Dinle
Ajda Pekkan - Resim
Bir Ajda ve Serdar Ortaç ortaklığı ve yazın yeni bombalarından biri...Dinleyiverin bari ...
Herkese iyi haftalar :D
21 Mayıs 2009 Perşembe
Kimi zaman öyle uzun ve derin bir sessizlik sarar ki etrafını,o anlarda gün yüzüne çıkarmaya cesaret edemediğin tüm kelimelerin hayat bulmalı,sessizliği yırtarken kelimelerinle,hüzün seni terk etmeli.Ve sensizlik kalbinin kıpırdanmasıyla kaybolup yerini umuda bırakmalı,umudun yeserdikçe ses(n)sizlik geri gelememeli..
17 Mayıs 2009 Pazar
Tus Kampındayken ders aralarındaki molaların bittiğini haber veren müzik Hadise'nin eurovision parçasıydı.Bu kamp sürecinin ilk başlangıcında Nlp uzmanı ya da dersanenin sahibi biz kazanırsak o da kazansın diye bir slogan ortaya atmıştı.Ben kamp süresince her parçayı duyduğumda aynı şeyi söyledim,hem de çok içten.O yüzden dünkü sonuç pek bir şaşırtıcı gelmedi.Yani ben tus'u kazanamadım,Hadise birinci olamadı.Derecemiz haliyle iyi elbette ama şunu bir kez daha gördüm ki biz kendimizi pazarlayamıyoruz,güzel bir ses,güzel parça,güzel dans ama show vasat,marketing dersinde Türkiye sınıf ortalamasını yakalayamıyor.
16 Mayıs 2009 Cumartesi
Birthday Girl
Giden her şeyin ardından duyduğum üzüntüyü duyuyorum bugün,açık-seçik depresyon hali,genç değilim artık eskisi gibi.Üzüldüğüm şey gözlerimin etrafında oluşmuş çizgiler değil,kaç zamandır kanıksadım onları her sabah yoklamayı,ama o yeniden başlayabilme arzum,hadi yapalım diyebilme gücüm ve hayata-insanlara olan güvenim,yitiriyorum bunları ,yitiriyorum ülkülerimi ve buna şaşırıyorum...Soruyorum ne kadar yakınım diye hayallerime,elimde koca bir hiç var.Sadece küçük bir doktor,hala şaşkın,şaşırdıkça saçmalayan.Sanki öylesine geçiyor günler,ben uyanıyorum,yapmak zorunda olduklarımı yapıyor ve geri uyuyorum.O kadarcık.Sorgulamayı bıraktım; neden,niçinli cümleler kurmaz oldum.Ve ben bugün 26 yaşımı doldurdum.
Ben bugün 27 oldum.
14 Mayıs 2009 Perşembe
halet-i ruhiyem
Garip..çok garip bir ruh hali içindeyim bugünlerde.Bugünlerde ben okullarda bit,diş,görme taraması yapıyorum.Yorgunluktan ölmüş oluyorum akşamları.Bu değil elbette sorun,köydekilere kızdımda bu görevi üzerime aldım.İstedim ki biraz burunları sürtsün doktorlarına bağırıp çağırmak neymiş görsünler.Ama bir yanım yazık diyo kurunun yanında yaşta yanıyor diyor.İçimdeki ses dır dır söylenip duruyor.Sonuç mu?
Yarın poliklinik yapacağım köyde ;)
8 Mayıs 2009 Cuma
Günaydın,
Güneşli bir sabaha uyandım, kolum uyuşmuş halde.Kanepede uyuya kalınca haliyle böyle oluyor.Yoğun geçecek bir programım var haftanın son iş gününde: yarım gün 500 kişilik bir okulun sağlık taraması, yarım günde benim sevmediğim Merkez 1 nolu sağlık ocağında poliklinik yapacağım.Umarım herşey yolunda gider.
Herkese iyi günler!
EDİT:Umarım sizin cuma gününüz güzel geçmiştir.Benimki oldukça yoğun geçince yorgunluktan erkenden kanepede uyuyakalmıştı ki deli gbi çalan zil ve hayvani kapı yumruklamasına uyandım dehşet içinde.Hal böyle uyanınca hayli sinirli ve şaşkın bi,r şekilde kapıyı açtım ve öfkeli bir biçimde ne var dedim karşımdaki kadın ve çocuk bana öfkeli bir biçimde bağırıyor.Ne biçim doktorsun diye söylemde bulunuyor,üstüne benden yardım istiyor:Olay da şu efendim imanı kuvvetli partinin mensubu adam akşamın 8de zil zurna olmuş ve akşam dayağına dizmişti ev ahalisini ve kadında o can haliyle adamı bıçaklar ve olaydan bir haber benden hesap sorulur.Doktor hanım hem müdahale eder hem şikayetçi olur anneyle oğulun davranışlarından.Sonra tüm yakınlar onlar cahil kusura bakmayın hanım siz büyüklük yapın der dururlar.Affetmek,boşvermek doktor hanım kızımıza düşer yine...
6 Mayıs 2009 Çarşamba
Sen geldiğinde ben çoktan gitmiş olacağım,
sen karar verene kadar ben çoktan seçmimi yapmış olacağım.
Sen yola çıktığında ben molada olacağım.
5 Mayıs 2009 Salı
Let's love there!
Neden dedi kız defalarca kendine?Neden, nasıl olur da beni beğenir biri?Niçin? diye düşündü durdu gecelerce dönüp durduğu gözüne bir dirhem uykunun girmediği gecelerce.Yemek yiyemez oldu,bulanıyordu midesi yani o karnında pır pır eden şeyin mide bulantısı olduğunu düşünüyordu.Yeni biri girmişti haftalar önce hayatına,onu sevdiğini söylüyordu hatta bu ilişkinin resmiyete dökülmesini istiyordu.Ama kız şaşkındı,kozasından yeni çıkmış kelebek misali narindi,incinmekten korkuyordu.Biri onu beğendiğini söylüyordu yıllar sonra gözlerinin içine bakarak.İnanmak istiyordu ,buna ihtiyacı vardı,birinin artık elini tutmasını,onun hayatını paylaşmasını istiyordu.Kaç gece bunun için dua etmişti yaşlı gözlerle.Sonunda dileği kabul olmuş olabilir miydi yoksa bu da az sonra uyandırılacağı rüya mıydı?En iyisi bağlanmadan,kandırılmadan kaçıp gitmek dedi defalarca,ama bir şey tutuyordu ki tutmalıydı.Yaşayıp öğrenmeli miydi yoksa kendine olan güvensizliğinin esiri olup bilmemenin cehaletinde acı çekmeden yaşamalı mıydı?Bu ikilemde kime danışsa teselli etmiyor,söylenenler içine sinmiyordu.Kararsızdı ve kim bilir kaç gece daha böyle kararsızlığıyla boğuşacaktı.Biz sadece fikirlerimizi iletip mutluluk temennileriyle kimimizse kıskaçlıkla uzaktan bakacak ve kendi hayatlarımızın karmaşasına dalacaktık ,ta ki bir sonraki telefona kadar...
Kendine olan güvensizliğinden mi bu kadar ürkek bakıyorsun dünyanın dört başı mahmur güzelliğine?Ben milyonlarca hata yaptım,bir çok çılgınlık yaptım hatta çoğu zaman ben bunu nasıl yaptım dedim.Çok pişman oldum,binlerce kez keşke dedim olayın tazeliği üzerindeyken.Kimi hayatımı kökünden değiştirdi,benim yoluma yeniden yön verdi.Geriye bakıp ,elbette yakın zamandakilere değil, iyi ki dedim iyi de yapmışım dedim.
Azıcık cesaret lazım sana!Yaşayıp öğrenmelisin.Acı çekmediğimiz bir tek günümüz yok, hayatımızın bir parçası bunalımlarımız.Ama mutlu olmayı öğrenmek zor olmamalı.Çok gülünce başına kötü bir şey gelecek ,çok mutlu oldum şimdi kesin cezalandırılacağım ruh halinden sıyrılmalılenmelisin.Dilediğin gibi yaşamalı ve içindeki seni keşfetmelisin.Bu keşif zart diye bir günde olmuyor biliyorum ancak düşün sen kendini bile bunca yıldır tanıyamazken ona zaman ver tanımak için kısacası.Nereye kadar ıskalayabilirsin ki yaşamı ve mutluluk sen istersen senin olur.
Benim 26 yıllık yaşamımda öğrendiğim bir kaç şeyden biri, asla başkalarının kararları senin kararın olmasın ama onların laflarını da çok da kulak arkası etme;ama istiyorsan dileğinin yap,kendine güven ve kendini beğen ancak kibirli olmaya kalkma ,daima mütevazi ol,ortak yolu bulmak için uğraş ama o da uğraşsın,dedim ya ortak yol,kendinden ödün verme ,Kim olduğunu daima hatırlamaya çalış,sana kim olduğunu unutturmalarına izin verme ve son olarak benim çok isteyip yapamadığım şey :Zamanı geldiğinde Vedalaş!
P.s:Yazarın naçizane fikirleridir,kadim bir dostuna yazılmıştır.Dileyen üzerine alınabilir.
29 Nisan 2009 Çarşamba
Hayata 1 -0 geride başlamak
40 yaşında 2. evliliği 5.çocuğuna hamile,sigarayı bırakmamak için direniyor, üstelik kalp problemi ve guatrı var.Her gün çeşitli şekilde eşinden şiddet görüyor.Gebeliğini yakalandığımız andan itiabren eşimin tutumu :Bu kadın ölse bile bu bebek doğacak.10 günde bir kontrole çağırıyorum.Her defasında hayatında şımarmanın dibine vuracağı bu dönemde sıkıntısının artığının fark ediyorum ve depresyonu şiddetleniyor.Üstelik daha önce major depresyon teşhisiyle hastaneye 3 kez yatmış.Bugün günlük dayağını yemiş ,bir yandan ağlıyor,bir yandan bebeğin hareketlerini almıyorum diyor bana poliklinkte.Bebek sıkıntıda kalp seslerini zor buluyoruz.Bilmem kaçıncı kez kocasını tehditle,tutanakla kadını uzman doktora götürmesini söylüyorum.Bu kadına bir şey olacak diye ödüm kopuyor.Her muayenede başındayım.Tek tek inceliyoruz,yenide not yazıp Kadın doğum,Dahiliye uzmanına sevk ediyorum.
Bu bebeğin akıbetini çok merak ediyorum,doğsa bile kesin zekası yaşıtlarına göre geri olacak.Hayata daha şimdiden yenik başlıyor ki onu çok güzel bir hayatın beklediğini söyleyemeyeceğim,tabi doğmak için direnmeye devam etmekten vazgeçmezse...
28 Nisan 2009 Salı
S-R-E-T
Ben bu kadar zor olacağını bilmiyordum yeniden başlamanın.Sanıyordum ki herkes benim gibi.Yola çıkarken dedim ki kendime kimseyi kırmamalı,incitmemeli.Herkese eşit uzaklıkta olmalı ama tepeden de bakmamalı.Sonra yalansız olmalı,dürüst ve içten.Ve ancak çalışan hakketmeli başarıyı,alkışı.Tembellik edip günü tüketmemeli;çünkü ne zamanın son anın olacağı belli değil.
Sonra dedim çok Buda vari oldu biraz kırpmalıyım bu listeyi,azıcık tembellik yapabilirim dedim,azıcık sinirli olabilirim ve kimi zaman kibirli.Bazen yanlışlıkla hak yiyebilirim ve bazen de vazgeçebilirim.
Ama şimdi hiçbişi yapmak gelmiyor içimden.Şu yaşımda,hani en verimli çağım dedikleri günlerimde emekli olmak istiyorum ben...Hayatı hep tersinden algılıyorum ya da herşey tersime mi geliyor.
Ben anladım bende nokta mutasyon oldu ve en ufak tökezlemede vazgeçme moduna giriyorum,vazgeçmiyorum da, vazgeçip umursamaz da olamıyorum,öyle arada salak bir mooda takılıyorum,hani yesem mi yemesem mi,gitsem mi gitmesem mi ;öyle arada tavırsız salak bir ikilemde kalıyorum,vazgeçecince kendime ihanet ediyomuş gibihissediyorum,dönersem tükürdüğümü yalıyormuş gibi hissediyorum.Biliyorum bu kadar siyah-beyaz değil arada grilervar ama ben öyle hissediyorum,sonuçta birşey de yapmıyorum olumlu-olumsuz yönde .Bu halime de sinir oluyorum.
27 Nisan 2009 Pazartesi
Olmaz böyle Şey Yoksa Rüya mı,Tam mutlu oldum derken Yıktın Bütün Dünyamı!
Gün kötü başladı mı öyle gidermiş lafını da doğruladım bugün.Haftanın ilk günün sıradan başladı,her haftabaşı olduğu gibi kanepeden tutulmuş bir şekilde uyandım e yine her zamanki gibi sabah işlerimi yapmaya koyuldum,duşumu aldım,dişi fırçaladım,ve olağan şekilde facebook kontrolü,bloglarımı okumak,e-postalarımı kontrol etmek ve bir yandan sabah kahvaltımı yapmak gibi günlük ritüelimi bilmem kaçıncı kez tekrarlarken sevgili ıvır-zıvır'ın veda yazıyla karşılaştım.İnsan tanımadığı insanlarla hiç farkında olmadan bağ kurabiliyormuş,onların vedaları yüreğine dokunuyormuş.Hiç bilmiyorum ama ıvır-zıvır benim hayalimde minimalist bir mimar,hayatında yalınlıktan yana,noktayı tam yerinde koyup,abartmadan da şık,zarif olduğu gibi etkili kelimeleri olan blogger(elbette bu benim görüşüm,sabah defalarca düşündüm,ıvır zıvır denince aklına ne gelir deseler =SADE,yine söylüyorum bu benim nacizane görüşüm) derim.
Ve poliklinikle devam etti kötü haberler:Cuma gün kanser taraması için aldığım kanları
(ben bahsetmedim ama hayalimi gerçekleştirmeye başladım ;kanser taraması için malzemelr elime ulaştı geçen hafta:) ) laboratuardaki cihazlar bozulunca çalışılamamış ve ne zamana kadar tamir olacağı belli de değil.
Yoğun bir poliklinik ardından tüberküloz(verem) proflaksisi almak için (bu da mı nereden çıktı? kaçıranlar için; sevgili ebem aktif tüberküloz teşhisiyle gözlem altına alındı.)İşte bu sebepten dolayı Boğazlıyan yolarına düştük.Tabi bendeniz, giderken tam da trafik kontrolünün yapıldığı yerde, ehliyetimin hatta hiçbir kimlik benzeri belgemin yanımda olmadığı kafama dank etti.Alah'tan ters istikametten gelen araçları durduruyorlardı.
Herneyne Verem-Savaş dispanserindeki kadın sanki gıcıklığıma 5 kişiden bir tek benim kilomu sorup not etti,sinir oldum ona,ayrıca alırım ben onun hesabını :D.İlaçlarımızı aldık hergün 1 adet izoniazid devirceğiz sağlık ocağı ekibi olarak.Temmuz ayına da randevumuz var, 2. doz ilaçlarımızı almak için.İşte tam ilaçları alıp çıktığımızda arabamı çizdirdiğimi fark ettim,içim eridi ya.
Üstüne yayanın biri önüme atlayınca,sinir küpü oldum.Feci bir şey ,sanırım araba kullanırken küfretmek içgüdüsel;yani ben bile bugün birkaç masum sözcük zikrettim.Ve dönüş yolunda önce kum fırtısınası ardından sağnak yağmura yakalanıverdim.
Usul usul Yamaçlı'ya dönerken günün flash telefonu geldi:TUS SINAVI SONUÇLARI AÇIKLANMIŞ:48 almışım.Gerçekten kötü geçtiğinin farkındaydım da ya hiç verdiğim çalışmanın hakkını almamışım,umarım diğer tusiyer meslektaşlarımın sonuçları güzeldir.Bendeniz başka bir bahara:Sonbahara kaldım :D
Gerçi ufak tefek şeyler bunlara diyebiliriz;beterin beteri var diyerek şükredebiliriz ki ediyorum,daha sıkı çalışmaya başlayabiliriz ki çalışacağım ve ıvır-zıvır'ın bizi tamamen terk etmemesi için mesaj yağmuruna tutabiliriz.
Umarım sizin haftanız güzel başlamıştır....Herkese çok güzel bir hafta diliyorum.
26 Nisan 2009 Pazar
Dondurma aşkım
Kamptan döndüğümden beri ne bulsun mideye indiriyorum,mütemadiyen bir tıkınma modundayım...Şu sıkıcı pazar öğleden sonrası başıma öyle güzel bir şey geldi ki...İşte sıkıntıdan ne yesem ne yesem diye düşünüp,atıştıracak bir şeyler aramaya koyuldum.İşte o esnada küçük buzdolabında bir kutu dondurma buldum.Gömü bulmuş gibi sevinçliydim ve şaşkındım ;çünkü dondurmayı benim almadığım kesin,dondurma ve benim bu kadar uzun süre evde yalnız kalmamız mümkün değil,elbette kimin almış olduğu da önemli değil.Her kim alıp koyduysa çok teşekkür ederim ,yarım kutu dondurmayı indirdim az önce mideme:D
Biliyorum bu hızla yemeye devam edersem neler olacağının farkındayım,kimsenin hatırlatmasına gerek yok :D
24 Nisan 2009 Cuma
Benim için dünyanın en yakışıklı,en hassas,beni benden bile çok seven erkeği.Sanırım kimse hiç kimse, hiçbir şekilde onun yerini alamayacak.Umutsuzluktan çıkış yolunu bulamayacağımı sandığım her anımda elini uzatan kişi...Stresten başaramayacağımı sandığım sınav gecelerimde de, hasta olduğumda da,terk edildiğim de ya da her yeniden ayağa kalktığım anda yanımda olan insan.Beni asla yalnız bırakmayacağını söyleyip ,verdiği sözleri her daim yerine getiren insan...
BABAM,Babişkom...
Biliyorum çok sık söylemiyorum ama bilesin ki :Ben seni çok seviyorum...
Bugün yolcu ederken seni, ağladım arkandan;ama sen görmeyesin diye hızlıca uzaklaştım otobüsün yanından.
Farklı bir aşk baba-kız arasında yaşanan.Sevginin karşılık beklenmeksizin önünüze sunulduğu sonzuz bir aşk...
Hep küçük prensesi olarak hissettiğim, şımarıklığımı ,çemkirikliğimi son haddine vardırabildiğim tek ilişki...Ne olursa olsun hep arkamda,yanımda olduğunu hissettirmeye başaran insan: SENİ ÇOK SEVİYORUM,HERŞEY İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
23 Nisan 2009 Perşembe
Okurken...
''Kim olursak olalım,dünyanın hangi yerinde yaşarsak yaşayalım,ta derinlerde bir yerde hepimiz bir eksiklik dugusu taşımaktayız.Sanki temel bir şeyimizi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz.Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az.''
AŞK, Elif ŞAFAK, sf. 66
22 Nisan 2009 Çarşamba
Aile hekimliği kursunu tamamladım,çok zevkli,bol kahkahalı ve çok yoğun geçen bir kurs dönemi de geride kalmış oldu böylece.Bir buçuk aydır kalabalık doktor grupları içinde bulunduktan sonra şimdi ben nasıl alışacağım yeniden tek hekim olmaya...İşte bu yüzden sağlık bakanlığına Ria kursuna katılmak istediğimi belirten bir dilekçe verdim hemen kurs bitiminde.O ne zaman başlayacak bilmiyorum ama bu kursun sonucunda köyüme çok faydalı olacağım kesin.
Bu arada yeniden kış geldi buraya.Öğleden beri aralıklı olarak yağmur yağışı var.Ve ben ilk kez yatağımdayım...Kaç zamandır hayalimdi yağmurlu bir günde evde olmak...Mutluyum...Elimde kitabım,gerindikçe geriniyorum yatağımda.Arada pencereden bakıp izliyorum damlaların sokak lambasındaki görüntülerini...Şimdi güzel bir film izlemeli mesela Newyork Newyork olabilir...Ne zamandır planlıyordum izlemeyi.Tembellik yapmaya devam ,bu akşamüstünü kendime tatil ilan ettim,yarın size tatil belki ama benim protokol görevlerimi yerine getirmem gerekecek .İtiraf etmeliyim ki gizliden gizliye heyecanlıyım ;çünkü yıllar sonra ilk kez 23 Nisan törenine katılacağım.
Herkese iyi geceler
Çilek Zamanı
21 Nisan 2009 Salı
kafamdaki Tilki
Tercihlerini bir şekilde benim yaptığım bir hayata sahibim,iyi ya da kötü aldığım-almak zorunda kaldığım bir hayat.Pişmanlık değil de garip bir uyanış?Şimdiler de yeni yeni kendini hissettiren bir karşı çıkış,isyan duygusu.Döndüm döneli diyorum ki yetmez mi bu kadar saklanmak.Artık yeniden yola çıkmalı ve yeni yolculuklar yapmalı.Yepyeni maceralar yaşamalı.
Kaçmak için bir yol bulamazken,üstüne kaçmak için can atarken neden daha fazla bağ kurup kök salıyorum ki bulunduğum yere?Tüm bu çelişkilerin sahibi olan kişi ben miyim?Bir yanım yorgun bir savaşçı bir yanım emeklemeye yeni başlamış her şeyi keşfetmek isteyen bir bebek.Kısacası kafası karışık ama bilgiye aç bir doktor.
Kaçmak için bir yol bulamazken,üstüne kaçmak için can atarken neden daha fazla bağ kurup kök salıyorum ki bulunduğum yere?Tüm bu çelişkilerin sahibi olan kişi ben miyim?Bir yanım yorgun bir savaşçı bir yanım emeklemeye yeni başlamış her şeyi keşfetmek isteyen bir bebek.Kısacası kafası karışık ama bilgiye aç bir doktor.
18 Nisan 2009 Cumartesi
oneday winner must be love
Çok içten söylüyorum ben eski kafalı romantiğin tekiyim,öyle mum ışığı değil bahsettiğim.Romantik derken ifade etmek istediğim,birinin vazgeçilmezi olmak istiyorum,istiyorum ki ne olursa olsun vazgeçmesin benden,ilişkimizden...Ama sanırım öyle bir şey yok artık ya da ben hiç öyle birine rastlamadım...Onlar benden vazgeçti ,ben vazgeçemedim onlardan;üstüne kendime ait ne kadar hayalim varsa ki çoğuna ulaşmak için gecemi gündüzüme katmış olduğum hayallerimden,bir anda hem de çok düşünmeksizin vazgeçtim.Sonra elimde avucuda bir şey olmadan yolun ortasından devam etmek zorunda kaldım.Her gidenle yeni bir hayat kurdum en baştan ama...
Sonuncusu hiçbirine benzemedi,onu unutamadım uzun süre başta,çok özledim,döner diye umut ettim,sonra onca aydan sonra karşılaştığımızda fark ettim ki o ne benim sevdiğim adamdı artık ne de eskiden her sıkıntımda yanımda olan sevgili abim...Biz birbirimizin herşeyini bilen ama bir o kadar yabancı iki insandık,yüzümüzde kırgın bir gülümseme,ne konuşacağını şaşırmış iki tip....İki YABANCI...
Şimdi kimbilir kaçıncı kez yeni baştan diyorum...Yeniden bir hevesle yola koyuluyorum ama bilmiyorum bir şey var, kırıyor umudumu.Bu zinciri kıramayacağımı düşünüyorum,sanki aynı noktanın etrafında irili ufaklı çemberler çiziyorum da hiç ilerleyemiyorum olduğum yerden.Umudumu yitiriyorum bazen,bu anlar sinirli,çemkirik biri yapıyor beni hayata vesevdiklerime karşı.Sonra kendime olan güvenim sarsılıyor bazı zamanlarda....Çıkış yokmuş gibi geliyor.Sanki depresyonun eşiğinde duruyorum , bu uçurumun kenarında bir ayağın zemine basarken birini boşluğa uzatmışsın gibi bir duygu,oradan atlayıp yok olmakla olmamak arasında karasız kalmak gibi bir şey.Elbette uzun süreli olmuyor bu saçmalama anları,çoğunlukla aklı başına hanım hanımcık bir kızım.Ama sonra aklıma zarar bir şeytan beliriyor içimde ve bana benzemeyen bir yaratık peydah olup ,benim asla yapmayacağım davranışlar sergiliyor kimseler yokken ortalarda...Bilinçli bir deli miyim yoksa kişilik bölünmesi denen şey bu mu,korkulacak bir durum mu bu yoksa sizlere de arada buna benzer şeyler olur mu,onu da çözemiyorum,bu durum günlük hayatın ritüelinden çıkıp kendi başıma kaldığımda meydana geliyor elbette.Yani bir nevi gündüz bilim adamı gece kurt adam olmak gibi bir şey,tabi sadece dolunaylı gecelerde :D
15 Nisan 2009 Çarşamba
Aile Hekimliği Kursu ve günün Flash olayı!!!
Yine bavulumu topluyorum bu sefer aile hekimliği kursu için Yozgat'a gidiyorum yani il merkezine.6 gün kurs için Yozgat'ta kalacağım,daha getirdiklerimi yerleştirememişken,üstelik yatağıma doyamamışken ve bir de babişkom ziyaretime gelmişken içimnden bu kursa hiç gitmek gelmiyor.Üstüne Sağlık Ocağında yapmam gereken bi ton işim var:D.Bakalım bu sefer neler olacak!
Daha da garip bir olay anlatacağım size.Bugün bir ilaç mümemsili ile nişanlanmış olduğumu öğrendim...Köyde öyle bir söylenti varmış,bu ilaç mümessili beni her hafta ziyaret ediyormuş (:D) yani tam a görevinin gerektirdiği gibi.Peki bunu nasıl mı öğrendim?Köyden biri bana görücü gelmek istiyormuş,ablası aradı VE sizi ziyaret edebilir miyiz ama siz nişanlıymışsınız bir ilaç mümessiliyle ,sizin için sorun olmaz değil mi?
Ben telefonda hangi birine şaşıracağımı da şaşırdım, ve
- pardon kimle nişanlıymışım nasıl yani!! Kusura bakmayın anlayamadım,tekrarlar mısınız? derken
Telefondaki bayan yukarıdaki cümleleri tekrarladı yeniden ve bir müsait zamanda abimle tanışır mısınız ziyaret etsek peki diye de ekledi? Abimde sizin gibi doktor.
Ya ben köye gelirken görücü gelir diyorlardı,annem hatta alyans takmam konusunda ısrar etmiştio zamanlar ama ya olmaz öyle bişey demiştim...Hadi görücü gelmek istemelerini alıyorum da ,şu her hafta ziyaretime gelen acaba hangi ilaç mümessilini benim nişanlım olarak uygun gördüler, asıl ben onu merak ediyorum.
Off ya ne garip dünya!! Neyse efendim benim cevabımı mı merak ediyorsunuz!Buyrun gelin; ama ben size bir şey için söz veremem diyiverdim.Bir de bakmışız ben köyde evlenip 2 çocuk doğurur çiftçiliğe başlarım :D Bir de gelmekten vazgeçerlermiş ya ben bu deneyimi de yaşamak istiyorum bana teklif geliyordu da hiç görücü olarak gelmek sitediklerini söyleyen olmamıştı ,olduysa da benim haberim olmadı :D
Kıssadan hisse yeniden valiz hazırlamam gerek, bu kursta ne giymek gerek acaba? Dile kolay 6 gün...
Ankara'da misafirhanedeki odamı boşaltıp artık ayrılırken ,her gün odamı temizleyen kadın eşyalarımın çokluğu ve benim yaygın yerleşik yaşamım konusundaki izlenimleri sonucunda sanırım, sen iyi toplandın diyerek tebrik etti beni :D Ama dile kolay 23 güne yetecek kıyafet ve tüm notlarım ...Ehh hepsi 3 küçük(!) valize ancak sığmıştı..
Son olarak herkes kaç net yaptığımı merak ediyor! Ben de merak ediyorum ama 2 şıka indirip salladığım soruların yanıtlarını hatırlayamadığımdan net çıkartamıyorum,sanırım sonucumu görmekten korkuyorum üstüne.Nasılsa 10 gün sonra öğreneceğim değil mi?Zaten benim pek bir ümidim yok işin aslında.Bu nedenle ders çalışmaya da başladım yeniden, genel cerrahiye er ya da geç kapağı atacağım.Nadi ve Tanju Hocamla beraber çalışmayı çok istiyorum.
Köyden dönünce Kanser taramasına da başlıyorum, tarama için anlaştığım firmadan kitler dün itibariyle aldım.Sanırım çok çalışmam lazım çok...Super yaa...
Herşeye rağmen hayata tutunmak
14 Nisan 2009 Salı
Biliyorum geç oldu!!!
ben teşekkür ederim,onca zaman yorumlarınızla bana destek verdiğiniz için...O kadar yorulmuşum ki günlerdir uyanıklık ve uyku süreçlerim birbirine girdi.Aslında öyle uykum geldi yattıyorum diye değil, bayılma şeklinde oluyor ve bir bakıyorum sabah olmuş :D Sağlık Ocağında milyonlarca iş birikmiş ve onları toparlamaya çalışıyorum bir çabayla,sonra o kadar valizi boşaltma ,yıkama işi bitmiyor ehh torbalarca kirlii çamaşır.Makina 2 gündür full time çalışıyor ve ben bahçe projesine başladım.Soğan,domates,salatalık ekeceğiz bahçemizee...Hamak almak lazım,sonra rahat şezlonglar uzanmak için...Uzanıp uyumak için...
13 Nisan 2009 Pazartesi
ve biiti...Şimdi uyku zamanı
Sonunda evdeyim,evim,yatağım ve canım yastığım.En çok yastığım hatta yastıklarım demeliyim onları özledim.Uyumak ,uyumak,kitap okumak(medikal içerikli olmamalı ama) ve film izlemek istiyorum(yola çıkmadan uzun süre yetecek kadar dvd depoladım).
Sınav mı? Sanırım zordu ,sanmıyorum aslında zordu ,bazı soruları okuduğumda, soruyu hazırlamış olan hocaya bol bol teşekkürlerimi ilettim aynen kamp sırasında bize tembihledikleri gibi ve bir sonraki soruya döndüm.Sınavda malladım,üşüdüm,uykum geldi ve dedim ki bitsin uyuyacağım ben deliksiz,bir şeyler düşünmeden...Çalar saatin viyaklaması,telefon alarmı olmadan,derse gecikeceğim stresi, yer tutacağım stresi olmadan,elimde fosforlu kalem masanın üstünde notu çizerken ya da ezber yaparken değil, yatağımda uyuyacağım en çok bunu hayal ettim.ONCA STRES, SINAV BİTİMİYLE GEÇTİ,DEDİM Kİ BİTTİ NE OLURSA OLSUN BİTTİ.Sonra ne olur bilmiyorum ama kampın son bir ayın çok getirisi var hayatıma.Bir kere ben anladım ki çalışmayı unutmuşum,nasıl ders çalışılır formatım da tamamen yanlışmış bunları öğrendim,sonra neyi ne kadar istediğimi hatırladım,geçmiş için ağlayıp zırlamaktan ne kadar çok zaman kaybetmişim onu fark ve hala ne kadar güzel bir kız olduğumu hatırladım :)) Eski hesaplarımın faturalarını kestim,hepsiyle yüzleştim,son kez sarıldım ve onu tamamen geçmişte bıraktım artık sorgulanmamak üzere :)).div>
Ve çarşamba gecesi muhteşem bir finalle kamp sona erdi ve ben milli kütüphane sınırları içine transfer oldum.Ve fark ettim ki kampta fark etmeden yaşıyormuşuz stresimizi ,insan 600 küsur kişinin içinde ve deli gibi hızlı bir temponun içinde günün bittiğini,dağıldığını anlamıyormuş ve Son 3 gün kendi vicdanım baş başa kalınca,başta sakin ol ahbap (Tanju hocamızın hastaya yaklaşım usulüne uygun olarak,Tanju bey benim asistanı olmak istediğim bölümün klinik şeflerindendir) trikleri de beni sakinleştiremeyince stresin doruklarına vardım perşembe akşam üstü ve cuma öğleden sonra koptum tamamen.Peki ne mi yaptım baktım artık bir şey anlamıyorum,sakinliğimi kaybettim zırıl zırıl ağlıyorum,ağlıyorum ve not okuyorum burnumu çeke çeke, Olmayacak bu iş böyle deyip Tus sınavı için Ankara'ya bu seferlik gezmeye gelmiş arkadaşlarımla Sakarya'da bir güzel kurtlarımı döküp pediatri çalışmaya devam ettim,sonuna kadar felsefesiyle.Ya olmazsa ,olmaz tabi ki ucu ölüm değil.Ama farklı bir şey bu,düşünsenize milyonlarca liranızı,gecenizi gününüzü daha çok okumak,daha çok sefil bir şekilde çalışmak için harcıyoruz.Prastiyenlikte kazandığım paranın daha azıyla yaşayıp ,kendine ait daha az özel zamanın olacağı hatta bazı bölümlerde mesela cerrahi branşlarda normal sosyal yaşamla ilişkinizin kopacağı bir hayat için çabalıyoruz her birimiz uzaktan bakınca.Sanırım ben de TUSiYer ruhuna kavuştum :)) Herkese çok güzel bir hafta diliyorum,yarın sabah yeniden poliklinik seyir defterini açıyorum.Doktor olmayı özledim yahu.Bakalım ben yokken neler olmuş Yamaçlı'da.Gerçi ilk haberi 2 gün önce aldım,ebe hanıma aktif tüberküloz yani verem teşhisi konmuş,2 ay istirahat vermişler.Bu durumda ilk dakikadan macera başlıyor benim için.Hepimizin bir güzel testten geçmesi gerecek.Off ki off :>)>) Özlemişim ben yazmayı,içimi dökmeyi dile kolay 2o küsur günde internete toplam 20 dakika girebildim.div>
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)