things getting worse before getting better...

26 Şubat 2009 Perşembe

Şimdi sahilde olmak vardı...

Yine hastayım aslında  ne zaman  tam olarak iyileşebildim ki.Kandırıkcıklık yapıyor iyilik hallerim: 2 gün iyiysem, 3. gün yatağa düşüyorum.Ve her seferi bir öncekinden ağır geçiyor.Ne yapacağımı da şaşırmış durumdayım.Terzi kendi söküğünü dikemezmiş mevzusunu hiç bahis konusu etmeyeceğim bu sefer.Dün ve önceki gün mütemadiyen uyudum yani.Uyanık kaldığım birkaç saat arada hasta bakabildim.O kadar çok uyuyup da insan nasıl rüya görmez ki. Benim se hatırladığım sadece bir tanesi : Arsuzdaydım,sahilde yüzüyordum durmadan.Sonra gözlerim açık dalıyordum denizin dibine,hem de en dibe.İnsan suyun altındayken dünya çok bambaşka geliyor,zaman sonsuzmuş ve ben o sonsuzluğun içinde unutulmuşum gibi.Unutulmuşum da beni bekleyen sorumluluklarım yokmuş gibi.Bu sonsuzluk nefesimin dayanabildiği kadar sürüyor. 

24 Şubat 2009 Salı

Haftanın favorisi :))


Gerçekten bir bahtsızlık söz konusu bende,tam bizimkiler gelecek oluyor,hava şartları kötüleşiyor ve kar yağıyor.



20 Şubat 2009 Cuma

akıp giden zamanlarım

Zaman duruyor sık sık.Duruyor dünyai dönmez oluyor ve ben kendime çekiliyorum,belki anlık oluyor bu kaçışlarım.Bir an kopup gidiyorum uzaklara.O anda dank ediyorum.Ben nerdeyim,ne yapıyorum diye.6ay geride kalmış burada.Vay anasına diyorum.Buraya geldiğim ilk gün aklıma geliyor.Yağmurlu bir öğleden sonra,ilçenin sokakaları çamur içinde.İlçe demek de doğru omaz,köyün biraz daha moderni hani.Soğuk ,pis bir öğretmenevi,elimde telefonum.O zamanlar hayatımın en önemli insanına,telefonda ağlıyorum ki bu o dönem bende hastalık olmuş,depresyonda dolanıyorum ve ''biz şu an vardık,burası çok kötü...''diye ekliyorum.Gelen teselli edici cümle ise dünyamı başıma yıkıyor''alışman lazım ,bu senin hayatın ve bitti..''Burada olmaktan mı yoksa onsuz kalmaktan mı bilmiyorum ama soluğum kesiliyor.Ağlıyorum hem de daha şiddetli..Öleceğimi sanıyorum.Durmadan ağlıyorum...O ,ağlak surat,kan çanağı gözler ve kırmızı burunla başlıyorum görevimime.Hasta muayene aralarında ağlıyorum,dönmesi için yalvarıyorum.Bırakırsan öldürürüm kendimi diyorum.Ama onun beni terk etmesi kadar ürkütüyor yalnızlık beni.Yapayalnızım, burada bir başıma ne yapacağım ben diyorum.Sanki dünyanın bir ucuna giden o kız ben değilim.Deli gibi korkuyorum yalnızlıktan ve onsuzluktan.Sonra bir şey keşfediyorum zamanla.Hasta bakmak iyi geliyor ruhuma.Tüm enerjimle hastalarla ilgilenmeye başlıyorum.Baktıkça iyi oluyorum,birilerinin yaralarına merhem olmaya çalışıyorum.Çalışıyorum,çalışıyorum hem de gece 1miş sabahın körüymüş demeden.Sonra bir bakıyorum ki birçok sevenim olmuş,yeni yeni insanlar girmiş hayatıma.Yavaş yavaş soyunmuşum üzerime kuşandığım o hüzün kıyafetini.Ve dile kolay 6 ayı geride bırakmışım yeni hayatımın.Şimdi uzun bir yolun daha en başında ,yeni heyecanlarım, hayallerim var hayatıma dair.Şanslıyım ki güzel insanlar girdi hayatıma,şanslıyım ki sevenlerim oldu.Yüreğimden geçirdiğim bir dileğim var şimdi sadece onun için çabalıyorum hayatımda.Ve bir isim saklı kalbimin derinliklerinde bir daha asla telafuz edilmemek üzere.

17 Şubat 2009 Salı

Her yerde kar var (2009 versiyonu)

Bir gecede burası beyaz bir örtüye büründü.Kar,sessizce yağmaya devam ediyor,tam gül fidanları tomurcuk verdi,bahçeye ekebiliriz derken olacak iş mu bu?Hani nerde kaldı benim yağmur dualarım!Buralara yeniden kış geldi ama tuhaf bi şekilde içimde bahar rüzgarları esiyor,kıpır kıpır içim.Sanırım serumlar etkisini gösteriyor :)) Herkesin güzel bir salı geçirmesi dileklerimle...

16 Şubat 2009 Pazartesi

erken tanı hayat kurtarır

Erken tanı hayat kurtarır sözü laf olsun denmiyor;özellikle ailesinde meme kanseri olan bayanlar lütfen 2 dakika bile sürmeyen meme muayenesini ihmal etmeyin.
Ve bugün benim canım annem göğsünden küçük bir operasyon geçirecek,şimdien geçmiş olsun Clemcim...Çok öpuyorum.Belki senden uzaktayım şu anda ama aklım bugün hep sende olacak..

15 Şubat 2009 Pazar

Bırak gitsin artık onu...

 
Yum gözlerini sıkıca,son kez aklından geçir tüm anıları.Hepsiyle vedalaş tek tek ve söz ver bu son veda olacak.Ne varsa onu sana hatırlatan çıkar hayatından ,aynı onun sana yaptığı gibi.Önce kendine acımaktan vazgeçmelisin,ancak böyle kendine olan saygın ve güvenin yerine gelecek.Biliyorum çok zor alışkanlıklardan vazgeçmek.Ama bir yerden başlamalısın.
Her ayrılık derin yara bıraktı kalbinde ama o yaralar zamanla kabuk tutuyor.Bırak gitsin artık kendi yoluna,buna izin ver ki sende yoluna devam edebilesin.İçinde bulunduğun durum Amerikan yapımı romantik komedi değil ya da en acısından bir Türk filmi.Nedeni belirsiz bir ayrılığı takiben çekilen acılar sonunda kader yine yollarınızı kesiştirmeyecek.Önce bunu kendine itiraf et.İtiraf et ki son ümit kırıntıları,seni dalga dalga sarsan bu hüzün sanrıları sona ersin.Veda etmek zor;ama hangi veda kolay ki.
İnsan nefret ediyor,arkasından bakakalıyorsun ve defalarca sorguluyorsun kendi:Neden?,nasıl geldi bu başıma?Şöyle yapmasaydım,o anda şunu demeseydim demekten vazgeçmelisin.
Nasıl ki o, seni geçmişinde bırakıp geleceğine dair yeni planlara atıldıysa sen de bunu yapabilmelisin.
Akıttığın gözyaşıdan,uykusuz geçen geçelerde,anlamsız geçen günlerden geriye elinde kendine acımaktan başka ne kaldı.Bırak artık onu ki yoluna devam edebilesin,belki bir kaç zaman daha sürer bu yürek ağrısı...Ama söyler misin hangi seven,sevdiğine bu kadar kıyabilir?Kabul etmelisin ki artık seni sevmiyor;ama çilekrazzim seni seven birçok insan var etrafında.Sen mi diyorsun bana,sen bunları yapabildin mi?
Başıma gelenler senin durumundan farklı değil biliyorum ;ama inan insan en dibi görünce yüzeye çıkıyor...Ve onu sevmekten vazgeçiyor( en azından çabalıyor :)) ) Seni çok seviyorum benim canım arkadaşım.


Her yorulduğumda,vazgeçtiğimde masamın tam karşısında duran resminin altında yazan satırları okuyup yoluma kaldığım yerden devam ediyorum...

''Sizler,yani yeni Türkiye'nin genç evlatları!Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz...Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar.
Türk Gençliği gayeye,bizim yüksek idealimize durmadan,yorulmadan yürüyecektir.''
M.KEMAL ATATÜRK

14 Şubat 2009 Cumartesi

Geçen 2 haftada


Hastalıktan başımı kaldıramıyorum bir türlü...Geçen cuma ateşim yine yükselince dersaneye gitmekten son anda vazgeçip serum takıldım ve yattım.O günden beri yatıyorum,azıcık biriken enerjimle hasta bakıyorum.Kolarım serum takılmaktan morardı,açıp kapamak işkence gibi,ateş sebebiyle dudaklarım çatladı.Günlerim uyumak,hasta bakmak,ders çalışmaya çalışmakla geçiyor.Bir de ilaç mümessilleri ile uğraşmakla(Bu konuya daha sonra uzun uzun değineceğim)...Şimdi özetlerle 2 hafta:
*Pazartesi uzmanlık sınavı için kayıtlar başlıyor,tercihim netleştirdim gibi...Çalışmalarımı sıklaştırmak istiyorum ama bu haftasonu da dershaneye gidemedim,yatıyorum.Her yerim ağrıyor,özellikle başım.
*Bu hafta bir kıl dönmesi operasyonu gerçekleştirdim Sağlık ocağında :)) Şu an en kıymetli hastam kendisi :))Bir tek doğum yaptırmadım henüz eğer onu yaptırırsam ....Ama öyle ilk doğum gelmesin,şöyle 3. -4. doğumu olsun ,Allah'ım lütfen göndereceksen bu özelliklere sahip olsun gebe.
*Pc çöktü çökecekti bir şarkı yüzünden(Bir daha başkalarından dosya kabul etmek yok.) ama köyümde bir bilgisayar dahisi yaşıyormuş.Bu hafta içinde yeniden doğmuş gibi oldu bilgisayarım.Üstüne çok afilli bir program ekledi pcye,explorer daha bir hızlı çalışıyor.
*Bu pazartesi Hasta Haklarına şikayet edilmişim,savunmam istendi.Hayatımın ilk savunmasını da verdim.Konu: 3 karneye,hasta sahibi gelmeden ilaç yazmayarak kişiliklere hakarette bulunmammış.Size de şikayet sebebi baştan kusurlu hareket olarak gelmedi mi?Peki bir de aynı hastanın polikliniğime,hasta muayene ettiğim sırada dalıp'' 1 saatte 3 hasta muayene edemedin ''diye bağırıp çağırmasını da ekleyeyim mi?Peki ,ben o gün 136 hasta bakmamış mıyım!Süper bir savunma yazısı yazdı annemle babam(Birilerinin hep prensesi olmak çok güzel bir şey).Elbette SGK karneleri akridite etti ayrıca.
*Yarın İrem ile Babam geliyor.Bu haftanın en süper haberi bence.Çok mutluyum,çok özledim onları.Ve elbette yeni arabamda geliyor.Bu heyecanımı daha da artırıyor.
*Bu arada içimde bir değişim rüzgarları  esiyor.Ne olduğu konusunda emin değilim ama ... Durup anı dinliyorum,hastalıktan mı bilmiyorum.
*Sizce nestle damak çok mu kalorilidir :))

4 Şubat 2009 Çarşamba

çilekrazzi'ye

Burası benim korunaklı kalem,sanki buradan çıkınca büyü bozulacak gibi geliyor.

Burası benim sığınağım.... Alıştığımın,hatta tüm uyarılara rağmen fazlasıyla benimsediğimin farkındayım.İnan sende görsen gözlerimindeki parıltının yeniden yerini almaya başladığını,benim hastam,benim sağlık ocağım derken ki halimi...

Ben de biliyorum burada çalışmanın bir süre sonra beni tatmin etmez duruma geleceğini,benim daha iyi yerlere layık olduğumu.Ama şu an buna hazır değilim.Hala kabuslar görüp sabahın köründe kan ter içinde uyanıyorken,hazır değilim yeni korkular sahibi olmaya,yeniden kurtlar sofrasına çıkmaya...

p.s:Hayat bilgisi dersleri demişsin ya yeni yazında...Durup düşünüyorum hayat bilgisi derslerimiz de ben ne yapardım.Aklıma sadece tahtaya çıkıp ödevi anlattığımız geliyor.44 kişilik sınıfın önünde ,kem küm ederek hoca sözlüme kaç puan verecek düşünceleri içinde bir konu anlatman gerekirdi.İşte hayat bilgisi tam o anda başlıyordu.Hocanın gözüne nasıl girerim diye...Sonra bu amirimin gözüne nasıl girerime dönüşüyor :))

3 Şubat 2009 Salı

Bir Yemin Ettim ki Dönemem


İnsanlar resmen ilaç kolik olmuş;ama bence bütün bu kronik ağrıların,günde 10'dan fazla ağrı kesici yutmalarının sebebi, özellikle kadınlar da,depresyon.Türk halkında giderek yaygınlaşıyor resmen.Bu da elbette ilaç piyasasına yansıyor.İnamazsınız ama o kadar ağrı kesici çeşidi vardı ki:Ve hepsinde aynı laf,hocam 15 dk. içinde etki,mide yan etkisi minimum,muadilleri içinde en ucuzu biziz..Aranızda ilaç mümessili olan blogger varsa söyleyeyim,mükemmel ağrı kesici yok hatta daha ileri gideceğim mükemmel ilaç yok bence.Hatta bunu kendim birkaç hastam üzerinde de kanıtlamış bulunmaktayım.Nasıl mı efenim,aynen şöyle gelişti ki bu bence en komiğidir:Biten bir poliklink günün sonunda böyle ufak tefek pek bir yaşlı hem de iki büklüm halde bir teyze gelivermiş tek başına.
Ben elbette hemen:
-Teyzecim neyin var dedim? ve benim pek bir sevdiğim bir cevap geliverdi:
-Hastayım(Gerçekten mi teyze,sağlam olsan gelip ziyaret etmeyecek misin beni diye içimden diyiverdim)
-Tam olarak şikayetin ne teyzecim ?
-Karnım ağrıyor.
-Neresi tam olarak ?
Eliyle göğsünü gösterdi.
-Ağzımn zehirleniyor mu?Acışma var mı?(Bunlar köy lisanım)
-hıı ,tamam teyze reflü var sende

Teyze ile zaten bağırarak anlaşıyoruz,son cümleyi normal tonda söyleyince duymadı bile.Çıkardım benim ilaç dolabından doktor numunesi olan bir ilaç verdim,aynı ilacı karnesine de yazdım.Biraz tavsiyede bulundum(ki burasına uymadığına adım gibi eminim ama formaliteden) eve gönderdim.

Çok değil bir hafta sonra benim artık tükendiğim bir poliklinik günü sonunda dışarda bir gürültü.Bir baktım bu teyzeciğim elinde hem benim verdiğim hem yazdığım ilaçın kutuları.

-Polikliniğe buyur ettim.Bu arada personelim,doktor hanım kolay gelsin diye gülüşüyor.

-Ne oldu teyzecim?

-sen bana bunu verdin,şoför bana başka ilaç getirmiş.

-Teyzeciğim,nasıl başka ilaç bu ikiside aynı..(yani tamam eczaneler çok sık muadil ilaçla değiştiriyorlar ilaçları ama bu teyzenin ki birebir aynı ama teyzem 10 farkı bulun bulmacalarında çok usta :)) )

-Hayır,aynı değil.Bir kere senin verdiğinin kokusu daha güzel,bir de bak seninkinin kutusunun üstünde yeşil yeşil yazıyor,bunda o yazı yok.

-Nasıl yani dedim.

Efenim,yeşil yeşil yazan şey 'doktor numunesidir ,para ile satılmaz'' :)) Bir saat teyzeye anlattım,yok inat etti bundan istiyorum hatta kendisine reçete ettiğim ilacı bana geri verdi.Parası neyse olmak üzere kendisine verdiğim yeşil yazılı ilactan ısmarladı bana.Bendeki son numeyi zaten kendisine vermiştim,gönlünü etmek için başka yeşil yazılı bir ilaç verip evine gönderdik.

Tabi sonrasında hemen ilaç mümessiline birkaç kutu daha numune bırakması için bir telefon açtım:))

Bu içlerinde en komik ve en masum olanı.Bazı hastalar antibiyotikleri hatta çok ağır formları ağrı kesici niyetine yıllarca içiyor.Bazen hiç ilaç repete ederken doktorlar sormuyor mu ne şikayetin var ,bu ilacı niye içiyorsun diye düşünüyorum.

Eğitim çok önemli. Burada en çok bunun önemi anlamak gerekiyor.İçlerinde romatizma için yazdığın antiiflamatuar kremlerini açık yarasına sürenler mi dersiniz,Kondomu yutan erkekler mi dersiniz...Neler geçiyor önümden.Bazen de saygısız insanlar çıkıyor dün sabah olduğu gibi.Doktorun görevini banka memuru ile eş tutan üstün zekalı insanlar hatta ne cesaretse polikliniğe dalıp 1 saatte 3 hasta bakamadın diyen,yüzüne tükürülünce yarabbi şükür diyen ve başkalarının karnesine ilaç yazdırmak için gelmiş bulunan bir şahıs.Ben tabi hiç altta kalmıyorum.Annem de bir gün dayak yiyeceksin o zaman anlayacaksın diyor her gece yaptığımız telefon konuşmalarımızda.

Bazen şeytan diyor ki yaz gitsin,sanane,kimse bir şeyler düzelsin istemiyor,herkes günü kurtarma çabasında,sen de umursama yaz çek çık odana,al maaşını..İster iyileşsinler,ister iyileşmesinler.Ama off bir yemin ettim ki dönemiyorum :))