things getting worse before getting better...

25 Haziran 2009 Perşembe

Yola Çıkmalı

7. son nöbetim ,birazdan bitecek. 1,5 haftadır hastanede yatıyorum,ev gibi bişi oldu burası...Ve ben 7,5 aydan sonra ilk defa Antakya'ya gideceğim...Çok heyecanlıyım...

21 Haziran 2009 Pazar

My Family

1981 yılında başlar hikayem,sıkıntılı dönemlerdir,ortalık karmakarışıktır,biri İstanbul'da master
yapan ,diğeri Ankara'da okuyan birbirine zıt iki sosyal kültürü almış,şahıslarına münhasır şekillerde feleğin çemberinden geçmiş iki gencimiz,bir yandan okuyup bir yandan memuriyete başlarlar.Ve işte böylece kesişir hayat çizgileri birbiriyle.Ve bundan sonra ortak bir yolda yürümeye karar verir iki genç,annem ve babam, Behoş ile Haluk aynı yılın Ağustos ayında eğitimlerini yarıda bırakıp evlenirler. Aşk evliliğidir onlarınki,sonraları pişmanlık duymuşlardır belki acele ettik diye ama şimdilerde ne birbiriyle ne birbiri olmadan duramazlar. Bu iki gariban memur gencimiz, ailelerinden bir şey almadan borç harç bir ev kurmaya çalışırlar,parasızlıktan üniversite kitaplarını yakmak ısnırlar, kimi zaman borçlanarak geçim derdine düşerler ısınırlar, tam düzlüğe çıktıklarında ilk çocuklarını dünyaya getirmeye karar verirler,işte bendeniz Mayıs'ın 16'sı,babamın deyişiyle bir bahar sabahı dünyaya gelirim,ilk gözağrısıyımdır, acemiliğin ustalığa dönüşme basamağıyımdır yani deneme tahtası sayılırım,nazlı,kıymetli bir bebeğimdir, sessiz -sakin akıllı uslu bilinirim.Kafam esince ,canım sarma çekince, boyuma posuma bakmadan evden kaçıp giden deli kızımdır(Sanırım tam o zamanlarda başlar gezip tozma aşkım,keşfetme merakım.).Anne tarafının da ilk torunu olunca dayılarımın pek bir kıymetlisi olurum,herkesin şahsım üzerimde birer umudu ve hayali vardır geleceğime dair. Birkaç istisna dışında ben de pek hayal kırıklığına uğratmam onları,bu naz niyaz,1986 yılının Haziran ayının 5. gününe kadar sürer,hala hakimiyetim sürmektedir o güne kadar,tek prenses ben iken,o gün başka bir prenses daha katılır aileye. Pabucum dama atıldığı düşüncesiyle kıskanmanın çok doğal bir duygu olduğunu da ekleyerek, kıskandığımı haykırırım önüme çıkan her kişiye daha o yaşlarda. Tombiş bir yaratık, hem de tavşan dişli,kocaman yeşil gözlü,samur gibi siyah saçlı rakibim,oyun arkadaşım,en büyük düşmanım,en sevdiğim insan,kardeşim gelir eve...Yıllar sonra bu düzen hastası,renk uyumu takıntılı,her daim koltukları sağa sola itip,eşyaların yerleriyle uğraşan kişi şimdilerin genç mimarıdır. Bu aile çok badire atlatır,her biri dört bir yana dağılır, zorunluklar sebebiyle,evden kopuşun başladığı yıl evimize başka biri daha katılır,kocaman kahverengi gözlü,şahsına münhasır asabiyete sahip,koyun postlu,inatçı mı inatçı(kan bağımızın olduğunu düşündüren huyudur bu), yağmurlu günlerde titrek götle dönen, misafirlerin önünde kaplan kesilen,sıcak yaz günlerinde bezgin bekir diye de hitap edip,bıdış diyerek kardeş sevgisi yaptığımız da bize hırlayan ,mahallenin en popüler köpeği Alex, babamın tüm evde köpek yaşamaz diretmelerine rağmen. ailenin yeni ferdi olur 2002 yılını haziran ayında.
İşte bu benim çekirdek ailem,hayattaki en önemli varlıklarım,ne zaman başım sıkışsa arkamda
olduklarını bildiğim,tüm kararlarımda yanlış bile olsalar sen iyisini bilirsin diye beni destekleyen
ailem.Şu zamanlarda yine kol kanat gerdiler bana,yalnız olmadığımı hissettirdiler
varlıklarıyla,sevgileiriyle...İyi ki varsınız...Seviyorum hepinizi.

18 Haziran 2009 Perşembe

Hoşgeldin hayatıma güzel insan...Ben mutluyum kelimelere dökemesem de sesli cümlelerimle,ben belki yazabilirim dedim.Çok gülersem ağlayacaksın,çok mutlu olursan sonu kötü olacakmış hissi alıkoyuyor belki daha da çoskulu olmamı ;ama bilmelisin ki ben burada sadece sen varken mutluyum.Gerisi umrumda değil,gerisi boş,hani sen bana öyle bir zamanda geldin ki,gelişin yıllar geçse de unutulmayacak.Yeni güne, gülen gözlerle başlayabilme nedenim,hoşgeldin.

15 Haziran 2009 Pazartesi

Geçmişte yaşadıklarımızdan ders almamız konusunda hemfikiriz hepimiz ;ancak geçmişte
yaşadıklarımızın gölgesinde yeni adımlar atmaya ürkmek ne kadar doğru?Yeni başlayan bir
ilişkinin, eskisinin gölgesinde solup gitmesine izin vermemek için ne yapmalıyız,durup düşünmek
eskiyle yeniyi karşılaştırarak, yeni başlamakta olan birşeye haksızlık yapıyorum gibi geliyor.
Kafamda kırk tilki, kırkı ayrı telden çalıyor. Bu sebepten mütevellit sanırım uyku ile kaçış
arıyorum. Hem bu yeni adımı atmak,ona şans vermek istiyorum hem korkuyorum. Korkuyorum
hata yapacağım diye,korktukça hata yapıyorum. Saçmalamaktan,yine aynı yanlış adımları atmaktan çekiniyorum.Ama bu adımı atmayı çok istiyorum :D.

YAP!



Haftanın ilk gününe Kahkaha atarak başlayalım.Yeterince gerilip somurttuk zaten,atalım üzerimizdeki sıkıntıyı.




İZLE!

İtalya Capri açıklarında çekilmiş bu kışkırtıcı reklam bugünlerde yeniden ekranlarda dönmeye başladı.Şahsen iyi de oldu, resmen gözümüz gönlümüz açılıyor o masmavi suları görünce ;D


GEZ!



Uzun zamandır yakınlarında olmama rağmen ancak gezebildim ÜRGÜP-GÖREME-KAPODAKYA'yı ve bir de Hacı Bektaşlı'yı;hani bazı yerler vardır bilirsiniz ,bildiğinizi sanırsınız okuduklarınızdan,gördüklerinizden ve gitmesem de fark etmez dersiniz ya...Ama şaşırırsınız yine de görünce, ağzınız açık kalır, hayran olursunuz,Ben böyle bir şeyi Venedik'te yaşamıştım,hani biliyordum o şehirde kanallar vardı,Adriyatik'in sularına gömülüyordu yavaşca ama görünce ağzım açık kaldı,büyülendim her gidişimde,işte bu duyguyu bir de kendi topraklarımda yaşadım ,eritiyordu rüzgar kayaları ve böyle baca gibi şekiller çıkıyordu, duymuştum, dizilerde, belgesellerde, fotoğraflarda görmüştüm ama yakından görünce yine ağzım açık kaldı...İlk fırsat bulduğunuzda gidip görün oraları derim.

YE!!


Yazın en kral meyvesi,tüm gün verseler asla hayır demem.Zaten bir türlü başlayamadım şu diyete de...Karpuzdan güzel diyet menüsü mü olur? Herkescikler bu ay sonunda gerçekleştirmeyi planladığım deniz sefası hayallerimde bikinili pozlar veremeyeceğimi,canım bikinilerime sığamayacağımı iddia ediyor.Ama daha zaman var :D
Şu an buz gibi bir karpuz, beyaz peynir ve fırından çıkmış pideye asla hayır demem,siz der miydiniz :D



Dinle!


Geçtiğimiz gün acil nöbetimde kanallar arasında zaplarken denk geldim,hoşuma gitti. Dinleyiverin bari!!


VE SON OLARAK;
Bir süre buralarda olamayacağım.Evimi kapadım,yarın sabahtan itibaren misafirhanede kalmaya başlıyorum.Ve aldığım duyumlara göre misafirhanenin internet olanağı yok.Eğer kabul ederlerse, net bağlantımı misafirhaneye taşımayı planlıyorum ama bu ne kadar zaman alır hiçbir fikrim yok ...

11 Haziran 2009 Perşembe

Taşınıyorum ben...


Yarın taşınıyorum,evimi topluyorum şimdi,koli koli evin dört bir yanı,milyonlarca ıvır zıvır sekiz aya dair birikmiş,hiçbirinden vazgeçemiyorum.Burası şimdilerde ne kadar nefret etsemde benim ilk göz ağrım,boşunaymış gibi gelse de harcadığım emeklerim,elbette bir gün değerimi anlar diye umuyorum.Dünden beri bir hüzün,gidiyorum.2 haftadır bir tek Yozgatlı yardımcı olmadı bana,el uzatmadı...2 haftadır kardeşim yardımcı olalım diyen olmadı.Yardım elini uzatan hep benim gibi memleketinden uzakta olanlardı.
Milyonlarca hayallerle ve kalp kırıklığıyla başladığım bu kasabadan şimdi gitmek istiyorum.İnsanın yaptıklarını yıkmayada gücü oluyormuş,ben yaptım ve şimdi yıkıp gidiyorum,bir anda. Ve vicdan azabı duymuyorum artık,bu günlerde doktorların can güvenliği bile yok.2 gündür haberlerde doktorlarla ilgili haberler çıkıyor ya ,sinir içinde izliyorum.Yazık diyorum,o kadar yıl kütüphanede sabahlamalar ve hastane kenarlarında sürünmeler, sıkıntılı bir çalışma hayatı ve karşılığında ellerine geçen.Düşünün motor değil elinize bırakılan,hata yapsanız sil baştan başlayamayacağınız insan hayatı ve siz onca özveriyle uğraştığınız bu meslekte hakarete uğruyor,dayak yiyor ,kimi zaman tutuklanabiliyorsunuz.Bugün yine bir doktor dövülmüş,içler acısı...

Hüzün dağılır ama güzel insanlar var hayatıma giren burada,şimdi onlarla yol ayrımındayım,bu üzüyor beni bir tek.Sevmiyorum sevdiklerimden ayrılmaktan.Taşınıyorum ama kalbimin bir parçası burada,Yamaçlı sosyetesi kankam,annem-babam,abim-ablam gibi gördüğüm alt komşum ve canım ciğerim Mecburiye ninem.Çok ağladılar dün ben bakmadım,bakarsam kalırım,vazgeçerim diye.Şimdilik bir misafirhanede kalacağım dolayısıyla internetim de olamayacak,haftasonları mangal partilerine de veda ediyorum...Belki bir süre bloga da ara vereceğim,eylül sınavı bu sefer tek kurtuluşum.

P.s:okulların idaresi belediyelere bırakaılacakmış,nasıl saçmalıktır bu ya...Burada mesela bir ilkokul mezunu mu amiri olacak öğretmenin,onlar keyflerine mi bırakacak bunca gelecek...Daralıyorum...

5 Haziran 2009 Cuma

Things getting worse before getting better


Aynı blogun en tepesine yazdığım gibi...İşler düzelmeden herşey kötüleşir.Bir haftadır yaşadıklarım memuriyete girmiş çoğu kişinin başına gelmiştir ve ya gelecektir.Hayatta dayınız yoksa işiniz yaş...Politik davranmak,politikacı olmak ayrı bir maharet gerektiren işmiş...Bende bu özelliklik yok:dosdoğruyum ben,öyle yalın,toy.Bu toyluktan gelmedi mi bunca iş başıma zaten.Hani hamdım ,piştim ,inşallah olgunlaşacağım.Yalnız hala dünyada babacan,mert insanlar varmış ve nesilleri tükenmek üzereymiş,onu fark ettim.Ve bir o kadar çokmuş yüzüne gülüp,tamam tamam,oldu bu iş diyerek sırtını sıvazlarken tam ters doğrultuda hareket edenler.Ve sen sana çelme takana bile,köprüyü geçene kadar muhabbetti çekmelimiysin.Bir müsibet bin nasihattan iyidir boşuna da söylememişler..Ben burada yaşadığım sıkıntılardan kurtulmak için debeleneyim,bunca emeğimin karşılığını alamayayım,onlar beni bulunduğum yerden çok daha kötü şartlardaki bir sürgün bölgesine sürmeye kalksınlar.Kısacası Ölümü gösterip sıtmaya mecbur kılacaklardı(Bugün anacım bu lafı kırk bin kere söyledi).Kadıncağızla sabahın köründe düştük il merkezi yollarına,akşam 7 gibi dönebildik evimize.Göbeğimiz çatladı,Allah yüzümüze bakıp iyi insanlarla karşılaştırdı,doğru yerde doğru zamanda doğru kararlar almamızı sağladı.Eylül tus sınavını kazanmam farz oldu...Tam dile getiremesemde yaşadıklarımı,çok sevdiğim mesleğimi yapmaktan vazgeçip istifanın eşiğine kadar geldiğimden çıkarabilirisiniz.Günlerin gerginliği ve yorgunluğu sonucunda şuan gözlerim kapanıyor.Herkese güzel bir haftasonu dileklerimle...