things getting worse before getting better...

30 Nisan 2013 Salı

Hemingway to Gellhorn




"My dearest Marty,

One thing you must know … Love is infinately more powerful than hate. Last night I howled at the moon and some poor retched beast answered from the dark. Maybe he has a Marty too. And so we howled together … the animal, and the one man whom love has made an animal.

Love you poisoned my typewriter. How can I write with every key screaming. Since you left, i’ve had hangover’s they can name battleships after. Today, I remember the HEAT of your naked skin."

How to be There~Javier Navarrete~"Hemingway&Gellhorn "Soundtrack album

Bazen izlediğim filmlerin aslının peşine düşüyorum ,tıpkı Hemingway&Gellhorn adlı sinema filmini izledikten sonra olduğu gibi...
Film ,özel hayat ~ magazin tutkunlarını ve ben kitap okumam filmi izler öğrenirim diyenleri, tam kalbinden vuracak türde, hafif belgesel kreması eklenerek tatlandırılmış , bir döneme sahitlik edecek kadar kısa, benimse zaman zaman filmden kopacak kadar uzun bulduğum , uyku öncesi ninni niyetinden ziyade sağlam kafa ciddiyetiyle izlenilmesini önerebileceğim bir film...
Oyunculukları konusunda laf etmek uzmanlık alanım olmasa da ; bir konuda fikrimi belirtmeden de geçemeyeceğim.Kusursuz denilen güzelliğinden, yıllardır nokta değişiklik (!) görmediğimiz Nichole Kidman, geleneğini bu filmde de bozmamış .Hayallerimizde yarattığı Martha Gellhorn imajı, yaşlılığında bile bir kaç kaz ayağı kırışıklığı ve ellerde buruşuklar dışında , fiziğinden gram mükemmelliğin eksilmediği haliyle ne kadar aslına çok benzemese de , bence Clive Owen daha çok orjinaline uygun bir Hemingway imajına sahipti...Takdiri sizlere bırakıyorum...
Filmi izlerken ,aşağıdaki röportajdan bol bol izlere rastlamanız ise mümkün...

John Pilger - The Outsiders: Martha Gellhorn~1983 İnterview





Keyifli günler dilerim herkese...

28 Nisan 2013 Pazar

Bırakıp gidenlerin anısına...Yapabilirsin...




Tatlı bir bahar sabahı...
Uzan çimlere sırtüstü...
Hem inan bana günlerdir çıkmadığın o hasta yatağından daha rahattır çimden halı...
Gözün sonsuz maviliğe dalsın bu kez...Unut yaşadığın tüm hayal kırıklıklarını ve başarısızlıklarını...
Upuzun bir yol var önünde ve seni bekleyen yeni maceralar ...
Kulağından silinsiz izleri kötü seslerin ,şimdi sadece müziğe kulak ver...



İnanırsan her şey gerçek oluyor... İhtiyacın olansa sadece biraz zaman...


Eğer yoksa imkanın uzanmanın ve eğer özlediğiysen İstanbul'u , Oslo'yu , Berlin'i veya Helsinki'yi bu pazar sabahı, sana önerebileceğim bir film var : En Som Deg,tam da sana göre...





Keyifli bir gün dilerim sana Sevgili Okuyucu...


Kendime DipNoT: Bu pazar sabahı dinlediğin parçanın adı "You Do" ~ Emilie Christensen... Eğer bir gün bu program silinip giderse unutma diye!

17 Nisan 2013 Çarşamba

Unutmadık, Unutturmayacağız...




Bu şiddete göz yumulmamalı...





YazarınDipNotu: görselerin tamamı google'dan alınmıştır...

16 Nisan 2013 Salı

Manasız sorular- sorunlar!



Bazen de aklıma saçma şeyler takılabiliyor? Mesela bu sabah,kahve içerken bir şeyler karaladım ki , her sabah günaydın fotoğrafları aynı kahve seansı esnasında çekiliyor,ortaya aşağıdaki gibi bir ilkel sanat eseri çıktı...
Tüm bu çizme,silme, bozma işlemi sırasında da aklıma gelen ise zenci mağara adamının tasvir edilip edilmediğiydi!
Peki,sen hiç zenci mağara adamı gördün mü?




Keyifli günler dilerim Sevgili Okuyucu,
Umarım senin için her şey yolunda gitmektedir; zira ben böyle manasız sorunlar ve sorular yatarak içimdeki gündem iskayankarının sesini bastırmaya çalışıyorum ☺.

Yazarın DipNoTu:ilk video için vine uygulamasına sahip olmanız gerekmektedir.İlk izleme sırasında takılmalar olursa, android işletime sahip tabletin ve ya telefonun ekranına bir kez dokunmanız devam etmesi için yeterli olacaktır; ancak dizüstü ve masaüstü bilgisayalarda vine uygulamasını yükledikleri takdirde videoyu izleyebileceklerdir.Bu zahmetli işlemler sırasında oluşacak zaman kaybı içinse müessesemiz özür dilemektedir😊.

Dinliyorum~James Arthur~İmpossible

15 Nisan 2013 Pazartesi

HeKime Şiddete Son!


Günaydın Sevgili Okuyucu,
Bir Tus daha geride kaldı,arayan,iyi dileklerini gönderen herkese çok teşekkür ederim.
Onlardan biri, sırf sınav öncesi üzülmeyeyim diye darp edildiğini söylememiş bana...Oysa,daha çiçeği burnunda uzman benim çocukluk arkadaşım,adaşım. Zorunlu hizmet kurasında Tunceli çıkınca bile yüzündeki gülümsemeden bir şey eksilmedi,orası da güzel bir yerdir dedi ve gitti...
Mesleği doktor olan kaç meslektaşım darp edildi,kaçı tehdit edildi,kaçımıza hakaret edildi?
Ben sırf bu yüzden istifa ettim devletteki memuriyetimden,sırf bu yüzden aylarca yazmadım...
Sesimizin çıkması için, içimizden birinin ölmesi mi gerek?
Hiçbir sebep, nedeni olarak gösterilemez doktora uygulanan bu fiziki ve sözel şiddetin?Aslında şiddet kime uygulanıyor olursa olsun, hiçbir şey nedeni olarak gösterilemez.Ben bugün Hekime Yönelik Şiddetten bahsedeceğim sadece.
Doktorunuzdan memnun değilseniz,acil dediğiniz şey, evde ocağın üstünde duran yemek değilse veya çocuklarınızın okuldan eve dönüş sebebi ve yahut başkasının adına kendi ilaçlarınızı yazdırmak istemiyorsanız, arayın Sağlık bakanlığın şikayet hattını veya Hasta Haklarını söyleyin beğenmediğiniz şeyleri ve arayın hakkınız olanı.Buna sesim bile çıkmaz.
 Unutmayın lütfen, bizler şifacı değiliz,robot hiç değiliz,elimizde dokunduğu yeri iyileştiren güçler var da size söylememezlik etmiyor hiç değiliz ya da her birimiz gözünde bir X-ray cihazı  maalesef bulunmuyor ve keşke hiç hasta olmasınız.Sizin hasta olmanızın sebebi olmadığımız gibi,sizin iyileştirebilmek için bilimin ve olanaklarımızın ışığında elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Hem de sizin sandığınız gibi milyonlarca lira almadan...Yani hiçbirimiz emlak zengini değiliz ya da İsviçre bankalarında offshore hesaplarımız yok.Bir çoğumuz ay sonunu getiremiyoruz...Mezun olunca giderim dediğimiz tatilleri bile yapamıyoruz,telefonumuzu kapatıp asla kaçamıyoruz...Televizyonda izlediğiniz E.R olanaklarının veya Dr.Gregory House gibi hemen hastayı MR anjio yapalım diyebilmenin hayal olduğu ,çoğu kez röntgeni, laboratuvarı olmayan koşullarda çalışıyoruz...
O saçı çekilen,hakaret edilen,bıçaklanan,kurşunlanan,yüzünün ortasına bir yumruk indirilen Doktorların her biri,  birinin evladı,birkaçının babası,eşi,kardeşi,yeğeni,torunu...
Sesimizin duyulması için lütfen ölmemizi beklemeyin,bizi satır aralarında okumayın lütfen...
Şiddetin ve sistemin hedefi olmadan ,daha güzel koşullarda sadece mesleğimizi icra edebildiğimiz bir gelecek dileğimle...
Herkese güzel bir hafta dilerim...
Bir Küçük Doktor


YazarınDipNotu: Görsel, Google'dan alınmıştır,şahsıma münhasır değildir...





13 Nisan 2013 Cumartesi

Neler oluyor Hayatta?




Günaydın Sevgili okuyucu,
12 Nisan itibariyle çekirdek ailemin kutlu doğum ayları başlamış oldu.Açılışı annem yaptı,kapanışı  ise babam yapacak...Önümüzdeki dört ay boyunca ufak çaplı ekonomik krizler yaşayabiliriz.Her seneki kutlamalardan farklı olarak,bu sene, başında 3 olan yaşlara giriş yapıyorum.
 1 ocaktan beri aralıklarla anonslar yapıyorum.
Bu da son çağrımdır :
 Unutan,ah aklımdaydı,canım şarjım bitti,nöbetim vardı,uyuyakalmışım,çok yoğunum gibi tüm mazeretler şimdiden kabul edilemez kategorisinde değerlendirilecek. Kimseyi affetmem,hiç önemli değil demem ,başında 3 olan yaşlara başlarken ilk defa özel bir şey istiyorum.Umarım ilgili merciler gereken uyarılarımı dikkate alırlar :))...
Mesaj içerikli bu paragrafın özeti :İyi ki Doğdun Annem!


Hayal ettiklerimle yapmak zorunda olduklarım arasında uçurumlar var ve bu uçurumun giderek büyümesinin de tek sorumlusu benim...Her ne kadar sağa sola çamur atan tavırlar sergilesem de,gerçeği ben biliyorum da , işte, itiraf etmem zaman aldı.Tabi,bir yerden başlamak ,hiç başlamamış olmaktan iyidir ;lakin bu kafama dank etmeler hep sınavdan bir iki gün önceye rastlamasa çok daha iyi olurdu...Anlayacağın okuyucu, benim için bu yaz da çok zor geçecek..Bir kaç ay daha Tus türküsü ile huzurlarında olacağım.Kazanınca da yeni sorunsallar bulacağımdan hiç kuşkun olmasın.

Doğum günü eğlencesi ve rutin serzenişlerim yanında bile  günlük ev işleri olanca gerçekliği ile devam ediyor.Bir türlü ritm tutturamadığımız  Kumkuat ağacının saksını dün itibariyle değiştirip, üzerine döşemiş olduğumuz yosun tutmadığı için  de onları yeniden sökmek zorunda kaldım.
Hayatımda ikinci kez saksı yenileme çalışmasını yapıyorum.Hatta üşenmedim ,bu saksı yenileme işinin videosunu çekip Vine'a yükledim.Sonuç da, şu halde eve taşıdık saksıyı.Umarım seneye büyümüş halini fotoğraflama şansım olur.Çünkü sorunun ne olduğunu bir türlü anlayamadığım Kumkuat ağacınım yaprağını,meyvesini döke döke ince bir sap halinde kaldı ...

80lerde çocuk olmak gerçekten çok daha eğlenceliymiş,arada çizgi film kanallarına şöyle bir göz gezdiriyorum (itiraf ediyorum ,oturup izliyorum) da : Hangi Pepe Susam Sokağının yerini alır ya da şu Bayblade denen şey Voltranla boy ölçüşebilir mi?Arı Maya,Nils ve Uçan Kaz,Şirinler,Pembe Panter,Voltran,Örümcek Dede,Clementine , Ayı Yogi,Jetgiller,Dinazor Denver,Tom ve Jerry ve daha fazlası acaba neden yayınlanmıyor? Cumartesi sabahları 12'ye kadar süren çizgi film kuşağı geri dönsün istiyorum,sabah kahvaltılarımızı bir hafta boyunca izlediğimiz dizilerle yapmayalım ya da elli bin kez falanca şarkıcının kaçamağını izleyip bilinç altımızda yer etmesine müsade etmesinler.


Yine ondan ,bundan, hayatımdan bahsettiğim bir yazımın sonuna gelmiş bulunuyoruz...
Dilerim ki keyfin yerindedir Sevgili Okuyucu,
güzel bir haftasonu geçirmen dileğimle...


Yazarın DipNotu: Bu fotoğrafların orta yerine kocaman bir şekilde adımı yazmak , her ne kadar hoşuma gitmese de , bu çalma çırpma işlerinin haddinden fazlaca yapılıyor olması ,bunu yapanların ticari faaliyetlerinde  fotoğrafları kullanıyor olması sebebiyle bundan sonra daha büyük puntolarla nickimi yazacağımı belirtmek isterim..Bundan dolayı oluşan görüntü kirliliği için şimdiden sizden özür dilerim.


Dinliyorum~Sertab Erener~Sade-Backstage

8 Nisan 2013 Pazartesi

Falan filan...


Senin uyumaya başladığın saatlerde uyanmak,parmaklarının ucunda kahve suyunu ısıtmak için mutfağa yürümek, en kısığından müziğin sesini açmak,birilerinin yolunu beklemek, birilerini özlemek, sigara içmediğin halde pencerede yüzüne vurdukça seni ayıltan ayaza karşı sigara içmeyi istemek, kahvenin kıvamını tutturmak sonra kulakları takıp müziği son ses açmak, ne olacağını ve nelerin olamayacağını düşünmek,karnında güzel şeyler olacakmış gibi kelebeklerin uçuşması , yazmak istemek, amacı olmadan yazmak istemek, işte hepsi bu: gerisi falan filan..

Dinliyorum~Birdy Skinny Love...

5 Nisan 2013 Cuma

Zaten çalışmadım, en azından uykumu tam alayım? ~anlaşılmaz yazılarvolume bilmem kaç!






Günlerdir hacıyatmaz , sabah kalkmaz haldeyim... İçimde fingirdeyen vicdan azabına da kulaklarımı tıkadım, öyle geçiriyorum günlerimi... Sen fark etmedin ama sınav sayısı, biz uyurken birden iki oldu...Anlayacağın ben uyurken dünya bir tur attı, bazıları binbir tur... Her şeye rağmen keyifli günler okuyucu!


Dinliyorum~The Pierces - Kissing You Goodbye

1 Nisan 2013 Pazartesi

Martın Vedası... Nisan 1...Fotoğrafa Aldanma...






Ne ocak gibi şaşalı başlangıcı vardı martın,ne de şubat ortası gibi sevenleri, ne de kendinden sonraki Nisan gibi şen şakrak ,şakacı, bayram çocuğu halleri...Belki de hatırlanmak için yahut hiç unutulmamak için, Mart da baharın ortasında kar yağdırıyordu ya da bize yaptığı gibi giderken iyi haberinin sevincinde patadanak kötü haberi veriyordu( ya da tam tersiydi).Böylece kimse unutamıyordu Martın gidişini...
Yeni ay, yeni sinavlar, yeni dönemeçler,yeniden bekleyişler, yeni umutlar, bolca planlar, yeni yollar, yolculuklar, yola çıkanlar, vedalar demek...
Bu sebepten Nisan 1, mimledim seni.


Dinliyorum: Cecile Hortensia :: Les Papillons dans l'Estomac (Butterflies in my Belly)