things getting worse before getting better...

29 Aralık 2011 Perşembe

Neler yapıp neler yedik 2011'den aklımızda kalanlar...



2010 yılına veda ederken yaptığımız kurabiyelerimiz...Yine bir nöbet çıkıyım ve 1 Ocak yine nöbetçi olacaktım kısacası iki uyku arasında bi milyon şey mideme indirip konsantre bir yılbaşı gecesi geçirdim.

 2010'a veda yemeği...Bir yılda ne kadar çok şey değişti aslında hayatımda geçen sene.Memuriyetten istifa ettim,evimi -pılımı pırtımı topladım,bana her daim depresyon ve siyahı hatırlatan şehirden memleketime-ailemin yanıma taşındım.Sonra kısa süreli Havaalanında  çalıştım çok kısa bir süre.O zamanki iş arkadaşım bu dönem Milletvekili .Sonra hayatımın en mükemmel Acil ekibiyle en olanaksız ve bir o kadar zengin hastanesinde 6.5 ay çalışmaya başladım.

 Sonra evlendim ben Haizran ayının ortasında.Onca nöbetin arasında Antakya-İstanbul-Ankara arasında mekik dokudum.
Bunlarda kardeşimle düğün yemeği provasından.İyi ki provada tadına bakmışım ,çünkü düğün gecesi heyecandan hiçbir şey yiyemedim.

 Bu da memleketimin meşhur İçli Köftesi,.Ben yapmayı beceremiyorum ama anneciğim her hafta bana gönderiyorum.
 Düğün ana yemeği: Enfes Mantarlı Tavuk-İç pilav-Garnitür

 Düğün pastası...

 ve Düğünün sonlandığına haber veren yılın ilk Kavun ve Karpuzları

Görgüsüzlük olmasın ama fırında patatesli böreğim.İlk defa bu kadar kabardı da...


İtiraf ediyorum ben yapmadım ama bol bol yedim

 Ben yaptım ,ben:SUŞİ
 Bu da CookİnClass  sıfında yaptığımız Kütük pastamız.Dersle ilgili detaylar en kısa zamanda sizinle.Ders demişken bu kadar pasta,börek içinde ben hala bir doktorum ama yolum uzmanlıktan geçsin diye yoğun dershane  programa girdiğimden çok az rastlar oldunuz siz bana buralarda.


 Bu da 2011'e veda kurabiyelerimizin hazırlığı,yapımı henüz bitti.Taze fotğraflar.

 Bu bisküvi tarifini son gittiğim pasta kursunda hocamız verdi.Onu denedim ve gayet güzel oldu..

Malzemeler:
1 kg un
1 p. kabartma tozu,
1 p. vanilya
550 gram margarin
4 yumurta
300 gr pudra şekeri



Yapılışı:
Mazemeleri karıştırıp bir güzel yoğurun.
150 derece ısıda pişirin.
Afiyet olsun,Allah olmayana da versin.


20011'e veda yemeği masamızın ön gösterimi .
Herkese güzel bir yıl dilerim.

21 Aralık 2011 Çarşamba


Sözümü yine tutamadım,indirdim kurabiyeleri mideye,özür dilerim kendimden

Takdir-Teşekkür Hesabı


Dr.House izlemeyi çok seviyorum,hatta hiçbir bölümünü kaçırmamaya çalışıyorum.Doktorlukla ilgili yapılmış en güzel dizilerden biri,bir de Royal Pains var favorilerim arasında.

 House  profesyonel tibbi danışmanlığın aldığı kaliteli senaryosu olan bir dizi.Hal böyle olunca doktorlar arasında sıkça bahsi geçiyor dizinin elbette( Bunun yanında aramızda mevzusu bol geçen bir başka dizide Dr.Levent, asistanı Dr Ela ve bir takım doktorun hastane maceraları var :) ).
Bir doktor olarak  konuşulan tibbi dili ve vakaları anlama kolay ve izlemek  de çok keyifli oluyor.Ama lütfen söyler misiniz,ben diziyi anlamıyorum ,bir izleme kılavuzu alayım da okuyayım diyeen çıkar mı aramızdan acaba? Eğer içimizde anlamadığı bir diziyi anlayabilmek için  izleme kılavuzu alan varsa gerçekten takdir ediyorum kendilerini.Kitabı yazarına ise ayrıca teşekkür ediyorum.Bence yerli malı dizilerimizin de ilişkiler şemasını anlatan kılavuzlar yazılsın.Dizilerdeki  kimin eli kimin cebinde olduğunun belli olmadığı senaryoların bolca yazıldığı bu dönemde,  kimi zaman yuh dedirten ilişkiler ağını çözebilmek epey karmaşık bir hal alabiliyor :)).

Bu fotoğrafı dün D&R'da çektim,fiyatı 27.5 tl ,hani almak isteyen olursa diye?

P.s: Herkese iyi günler dilerim!

29 Kasım 2011 Salı

There is no place like home



...
"Olamaz,  ormanların kralı korkak olmamalı." dedi korkuluk.


"Biliyorum," dedi aslan, gözünden akan bir damla göz yaşını kuyruğunun ucuyla silerken. "En büyük derdim bu zaten, hayatım karardı bu yüzden. Yine de ne zaman bir tehlikeyle karşılaşsam, kalbimin küt küt atmasına engel olamıyorum bir türlü."


"Kalp hastasısındır belki." dedi teneke adam.


"Olabilir." dedi aslan.


"Eğer öyleyse, sevinmelisin," diye sürdürdü konuşmasını teneke adam, "Çünkü bu kalbin olduğunu gösterir. Oysa bende kalp yok, var olmayan bir şeyin hastalığı da olmayacağına göre, kalp hastalığım da yok şikayet edecek."


"Galiba haklısın." dedi aslan. "Kalbim olmasaydı, korkak da olmazdım çünkü." 
...



Acilen Toparlanmalıyım

Sonunda yazabiliyorum bloga.Bilgisayarımla başım belada 15 gündür.Sanal alemden uzak yaşmak durumda kaldım.Cep telefonsuz nasıl yaşadığımızı hatırlayamıyorsak şimdilerde,ben de internet olmadan nasıl vakit geçirdiğimi durup düşünecek çok zamanım oldu.Bir süre sonra microdalga fırınınız gibi eliniz ayağınız oluyor internet.Belki azıcık abartıyor olabilirim.
Bu sırada boş durmayıp Quick China'da sushi yapım kursuna katıldım. Böylece azıcık da olsa sanal alemden kopup sosyalleşmiş oldum.Elbette bu imkanı internetteki fırsatlar sunan bir siteden daha önce satın almıştım.
Malumunuz 4 aydır ev hanımlığına terfi etmiş olduğumdan mütevellit mutfakla çok(!) haşır neşirim.Bendeniz pek bir kabiliyetliyim.Hanımefendi, sen memleketinin güzide içli köftesini,humusunu evde yapabiliyor musun önce diye sorarsanız,O işi benim adına anneciğim yapıyor.Bendeniz koli usul beslenmeye devam ediyorum,aynı öğrenciliğimde ki gibi.Zaten emin olun eğer bir gün evde tek başıma(sanki iki kişiyken yapabiliyormuşum izlemine kapılmayın lütfen) içli köfte yapmayı başarırsam, doktorluktan emekli olup bir esnaf lokantası açacağımdan emin olabilirsiniz.
Kurs nasıldı diye merak edenleriniz varsa eğer,3 saatli kurs ,şeçkin Quick China'nın ortamında, geneli çiftlerden oluşan grubumla  pek eğlenceli geçti.Hocalarımızdan biri Quick China restoranın müdürü, diğeri ise restoranın şefi Alex beydi .Her ikisi de dönem kursiyerleriyle ilgilendikleri kadar alakadar oldular her birimizle.Epey de sey öğrendim işin aslı.Peki evde yapabilir miyim derseniz,bir kaç pratik daha yapmam gerek..
Bunlarda benim yapmış olduğum şaheserler.Tadları fena değildi,görüntülerini de elimden geldiğince orjinaline benzetmeye çalıştım.
Sırada çikolata yapım kursu ve İtalyan yemekleri pratiği var.Madem uzman olmayı başaramıyorum,o zaman belki aşçı olurum :D

Kıssadan hisse, bugünlerimi sabahları kadın programlarına eleştiri yaparak,Tusiyer kariyerime devam ederek tüketiyorum.Nadiren de artık enterasan işlere karışıyorum.Kimini satırlara döküyorum,kimini ise dökemiyorum.

Herkese iyi geceler!

6 Kasım 2011 Pazar


Ağzımızın tadının hiç  bozulamadığı bir bayram dilerim hepimize...

23 Ekim 2011 Pazar

Sabahın Körü elimin Körü

*sınavdan yine 48 aldım,kendimi tebrik ediyorum ne yaparsam yapayım istikrarımı(!) koruyorum.
*Obsesyonlarım arttı,ne uyuyorum,ne uyanıyorum öğle baygın dolaşıyorum,evden tek başıma dışarı çıkmıyorum(dersanenin yanında meydana gelen patlamadan beri),günde 5o kez arabayı pencereden kontrol edip,bir kaç kez park yerine inip kontrol ediyorum.Her seferinde arabayı açıp sanki bir şey alacakmış gibi yapıyorum.
*Komşum Enerji Bakanlığında 5 gündür harıl harıl bir çalışma var.Bugün bile çalıştılar.Yakında enerji bakanlığı bize bir süpriz(!) yapabilir.
*Evden çıkmayı başarabilirsem eğer sushi kursuna katılacağım.
*Sonunda Diana'mı çalıştırmayı başardım meğerse taktığım piller bitmiş.İlk makarayı bitirmeye çalışıyorum.Tabi çekimler evden ve pencereden manzaraları içeriyor şimdilik.
*Acayip alışveriş yapasım var ama  çalışmadığım için hazıra dağ dayanmaz mantığıyla gıdım gıdım harcıyorum resmen.Kendimi online alışveriş sitelerinden sildiğim halde yine de eşimin hesabından giriş yapıp incelemekten kendimi alıkoyamıyorum.
*Bugün en az 20 kez Bülent Ersoy'un iki parçasını ardarda dinledim ve hala doyamadım.Bu günlerdeki distimik hallerime iyi geliyor.En kısa zamanda yeni albümü temin edilmesi gerekir.
*Eğer kendimi bırakırsam hergün halı silecekmişim gibi geliyor?
*Vizyona hiç güzel bir film girmiyor mu?Çoğunu izlerken ruhum çekiliyor,korku filmleri yaratıcılıktan uzak gibi  şahsıma münhasır düşüncelerim var.
*İtiraf ediyorum Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası kitabının 3. cinayetten sonra arkasına bakıp katilleri öğrendikten sonra okumayı bıraktım.Sonra okuduğum Ateşböceği Yolu adlı kitabı ise iyi gelmedi ruh halime helak oldum ağlamaktan.
*Sonunda chopstick kullanma sorunsalını(gerçekten sorun mu dersen düşünmek lazım) çözümledim.En minik taneleri bile tutmayı başarıyorum.Antremanlara devam.
*Geceleri silah sesleri duyuyorum bir saatten sonra pencereden gizlice bakıyorum ama in cin top oynuyor oluyor.Sonra da uyku tutmuyor.Bu nedenle yeniden Tv karşısında her yanım karıncalanmış olarak uyuyorum(!).
*Leman Kültür çok bozulmuş,üzüldüm fena...
*Bu depresif yazılar yerine düğün yazımı,Floransa-Roma deneyimleri anlatan ve devamlı ertelediğim yazılarımı,şunu yedim-şu oyuna gittim gibi yazıları daha çok yazmak isterdim,hatta başladım bir çoğuna sonra vazgeçtim.Erteleye erteleye unuttum detayları zaten.Belki bir zaman sonra tamamlarım.
*Bu ruh halimden sıkıldığını biliyorum,ben bile sıkıldım kendimden.Biliyor musun rüyamda cildiye uzmanlığını kazandığımı gördüm,zaten şimdilik sadece rüyamda görürüm onu.Haftaiçi annem ile anneannem gelecekler sonunda ziyaretime .Muhtemelen onlar beni toparlar.
*22 Ekim tarihli Tus programının 1. gününü 2. gününe bağlayan bu sabahın köründen bildiyorum blog.Şu an bir çoğunuz uyuyorsunuz,ben masa başında bir şeyler yapmaya çalışıyorum kıvrana kıvrana.



4 Ekim 2011 Salı

p.s kendime bilmem Kaçıncı bu not...

Bloga yazmaya yazmaya yazmayı da unuttum.Nasıl bir üşengeçlik anlatacak çok şeyi olup da nereden ,nasıl başlayacağını bilememe gibi.Ya da belki de anlatacaklarımı değersiz bulma gibi bir şey..Kaç tane başlayıp bitirilmemiş yazı duruyor taslaklar kısmında.Hep bir şeye yetişme telaşı ama neye yetiştiğimi bilemiyorum.Eski doktor,yeni ev hanımı ,daimi Tusiyer kariyerime son 4 aydır Ankara'da devam etmekteyim.Seneye belki de yeniden doğu bir yerlerden yazarım başka serzenişlerimi .Kavurucu ve sıkıcı ve ders dolu bir yazdan sonra 2 hafta önce tamda perşembe günü Ankara'ya kış geldi aniden.Dün itibariyle kaloriferler bile yanar oldu geceleri...
Hayatımda ilk defa bir öneriye ya da ricaya tavrımı koydum...En son çalıştığım Özel hastaneden geçen hafta iş teklifi geldi.Ayrılırken ki nahoş tavırlarından dolayı araya hatırını saydığım bir doktor abimin ricasıyla ulaşmalarına rağmen tavrımı koydum.Ben haksızlığa gelemiyorum,bu nerede olursa olsun ve çok sinirleniyorum.3 günlük kendi kendimi yeme,bunu dersem ayıp olur mu acabalar,ona-buna ,eşe-dosta akıl danıştıktan,gece yarıları uyanıp yatakta kıvranmalardan sonra sonunda tekliflerine yanıt verip koşullarımı söyledim;eğer kabul ederseniz gelirim dedim.Hala yanıt yok...
 1 Ekim  itibariyle Devlet Tiyatrosu ve Devlet Opera-Balesi gösterimleri başladı.Biz de eşimle aldık cumartesi akşamı için Notre Dame'ın  Kamburu adlı bale gösterisine biletlerimizi internetten ve makul zaman gittik Opera sahnesine.Elbette birçok kişi bizim gibi internetten biletini almış olduğu için gişenin önünde kapının dışına taşan bir kuyruk vardı.Bizde o kuyruğa giriverdik 15 dk sonra bir hanım gelip sırada önümüzdeki bir beye yaklaşıp, Ay canım sizde mi buradasınız diyerek sıraya eklendi.Bu tip akıllı geçinen insanlara sinir oluyorum.Kadına bir sürü söylenmeme rağmen hiç utanmadığı gibi neredeyse Yarabbi şükür diyecekti.Gösteriye gelirsek ilk bölüm fena olmamakla birlikte 2. perde oldukça güzeldi.Tavsiye edebilirim.
İkincisi pazarda,mağazada sanki yarış varmışcasına birbirinin elinden bluz çekiştiren ya da birbirini omuz atan kadınlar.Yani nasıl bir toplum oluyoruz anlamıyorum.Kredi karı çıktı hesap-kitap bozuldu mu ne...Birincisi  herkes para sıkıntısı çekiyorum diyor hangi alışveriş merkezine gitsem hem de hafta içi mesai saati bile olsa tıkış dolu,araba park edecek yer yok.Ya millet çok kazanıyor ya da biz doktor milleti hakikaten garibanız ya da bizim bilmediğimiz bir ücretsiz dağıtım yapıyor bu mağazalar ki sezonda bile hınca hınç çıfıt çarşısı gibi içerisi..
Son olarak salak sevgili modlarına sinir oluyorum ve numaralı olmasına rağmen bir ton laf etmiş olmama rağmen Milli Kütüphanede benim yerime oturulmasından ve kalkmasını rica ettiğimde ,ayyy sevgilimle çalışıyorum sen başka yere geçsen diyen uyuzlara sinir oluyorum.Yeni nesil ,bu nesilden de saygısız...
Acaba ben mi tahammülsüz olmuşumda çoğu kişi benim gözüme batıyor?

25 Eylül 2011 Pazar

Sonuda yine geldi çattı o gün.Yetişmemiş binlerce konu ile yine Tus'a gidiyorum.Gayri bu olmazsa nisana, nisan olmazsa eylüle'e demekten yoruldum ama başka nasıl teselli edebilirim ki kendimi...

Herkese güzel pazarlar

15 Eylül 2011 Perşembe

Cumanın gelişi Perşembeden bellidir...



O kadar kötü haberler izliyoruz ki ,onca ölüm onca acı dolu haber.Mesela bayramda meydana gelen trafik kazaları...Artık duymaya kanıksadığımız ama her birinin hayatını izlerken yüreğimizi burkan şehit hikayeleri...Yoksulluklar.Bir Hollywood starının kansere yenildiği haberi...Ve tüm bunlara ek ben sizlere güzel bir haber vermek isterdim ama malesef geleneği bozmayıp  ben de size kötü bir haber vereceğim,benim pamuk dedem de KML olmuş.Hani yani nedir bu doktor derseniz eğer; bir tür kan kanseri- yani lösemi...Ben artık eminim bir an önce uzmanlığı kazanmalıyım ki,kanser olmadan biraz keyfini çıkarayım.Zira son 10 yıllık aile özgeçmişimde 3 lösemi,2 meme kanseri, 1 Alzheimer Demans, 2 Serebrovasküler atak, 1 MI mevcut yani ölümlerden ölüm beğen.Diyabet ve Hipertansiyona zaten hiç girmeyeceğim.Neyse melodramı bir kenara bırakıp, çok daha güzel yazılar ve konularla yeniden beraber olmak üzere bendeniz biyokimyanın kollarına atılmak üzere yazımı burada noktalıyorum.Kendinize dikkat edin...

P.s: Çok güzel ve çok verimli bir perşembe olsun bu perşembe hepiniz için.

13 Eylül 2011 Salı

Lütfen olabildiğinizce bu postu yayın...


Sahibi taşınırken onu geride bırakmış



Acı bir terk ediliş öyküsü daha. Sahibi taşınırken onu geride bırakmış. 5 yaşındaki Golden sahibinin yeniden döneceğini düşünerek apartmanın önünden hiç ayrılmamış. Bu sırada dışarıdan yemek bulmaya alışık olmadığı için aç ve bakımsız kalmış. En sonunda mahalleli goldeni almaları için barınağa haber vermiş. Biz onu barınağa gitmeden yuvalandıracağımıza inanıyoruz. Golden erkek ve beş yaşında. Tuvalet eğitimi var. Onu bir daha asla terk etmeyecek yeni bir aile arıyoruz. 0537 518 55 58
İstanbul

Nasıl bir vicdansızlıktır bu anlamadım? Eğer gerçekten bakabileceğinize inanıyorsanız ,bu siteye lütfen bir göz atın.Orada hala yuva bekleyen 47 tane köpek daha var...

30 Ağustos 2011 Salı

to be stupid or not to be stupid...

Dershane bitti.Sınava 25 gün kaldı ama ben bugün denize doğru yola çıkıyorum sonunda...herkese iyi bayramlar ve iyi tatiller

17 Ağustos 2011 Çarşamba

p.s:kendime not

Unutmamak için yazmak gerek,anlatacak ,hatırlanması gereken onca şey varken gündüzleri zamansızlıktan akşamları tembellikten yazamaz oldum.
Bunca değişiklik ve uyum süreci biraz sersemletiyor insanı.2 düğün etkinliğinden hemen akabinde yeniden Tus kariyerime başladım.İşi bıraktım ama şu an o stresli acil servis günleri özlüyorum.Birdenbire doktorluktan öğrenciliğe ve amatör ev hanımlığına terfi etmiş olmaya bünyem hiç yadırgamadı.Sokakta görseniz bildiğin üniversite öğrencisi modundayım.O concon günlerden eser yok.
Tabi şimdi yeniden başka bir şehirdeyim.Bu şehrin insanları önceden kibardı ama ne ara bu kadar kabalaştılar.
Henüz ayağım deniz suyunu görmedi,tatil hak getire henüz.Valla eş,dost ve diğer blog hikayelerini okuyarak avunuyorum.Evet bronzlaştım,bildiğin amele yanığı ama ,Milli kütüphane-Kocatepe-dershane arasında gide gele...Ve yazmayı özledim ama en çok gezmeyi,sonra bisiklete binmeyi,bir kaldırıma oturup gelip geçeni izlemeyi.Arabama atlayıp yollara düşmeyi,saçma gelecek ama hasta bakmayı bile özledim.Ama çok çalışmam lazım....

Şu sınav bitsin,ben kazanabileyim ,hadi olmadı en azından barajı geçeyim yahu.Azıcık motivasyon olsun bana...Sonra gezip tozacağım pervasızca ..

p.s:kendime not

Hatırlanması gereken onca şey varken, gündüzleri zamansızlıktan akşamları tembellikten yazamaz oldum.
Bunca değişiklik ve uyum süreci biraz sersemletiyor insanı.2 düğün etkinliğinin hemen akabinde yeniden Tus kariyerime başladım.İşi bıraktım; ama şu an o stresli acil servis günleri özlüyorum.Birdenbire doktorluktan, öğrenciliğe ve amatör ev hanımlığına terfi etmiş olmayı bünyem hiç yadırgamadı desem yalan söylemiş olurum.Sokakta görsen, bildiğin üniversite öğrencisi modundayım. O concon günlerden eser yok.
Tabi, şimdi yeniden başka bir şehirdeyim.Bu şehrin insanları önceden kibardılar,  ne ara bu kadar kabalaştılar.
Henüz ayağım deniz suyunu görmedi,tatil desen hayal şu aralar benim için. Valla eş,dost ve diğer blog hikayelerini okuyarak avunuyorum.Lakin bronzlaştım,bildiğin amele yanığım var, ama  Kütüphane-dershane arasında gide gele meydana gelen bronzluktan öte değil bu...Ve yazmayı özledim ama en çok gezmeyi,sonra bisiklete binmeyi,bir kaldırıma oturup gelip geçeni izlemeyi.Arabama atlayıp yollara düşmeyi,saçma gelecek ama hasta bakmayı bile özledim.Ama çok çalışmam lazım,yeniden.

Şı sınav bitsin,ben kazanabileyim en azından barajı geçeyim yahu.Azıcık motivasyon olsun bana...Gezip tozacağım pervasızca ..

P.s:Fotoğraf Facebook sayfasından kopyala yapıştır yapılmıştır,şahsıma ait değildir.

26 Temmuz 2011 Salı

Bir Küçük Doktorun Düğün Yolculuğu Episod -1





Yazmaya yazmaya o kadar çok şey değişti,o kadar anlatacak şey birikti ki. Son 3 ay nöbetler,uçak yolculukları,düğün hazırlıkları arasında geçti blog. Bu aralar da yeni hayata alışmak ,uzmanlığa hazırlanmakla geçiyor.Aslında şu anda kütüphanede olmam gerekiyordu ama yazmazsam olmaz dedim kendi kendime.Eski doktor,çömez ev hanımı ve tekrar Tusiyer olarak yeniden huzurlarınızdayım.

Tüm gelin-düğün dergilerinin, bloglarının aksine ben biraz daha rahat bir gelindim.Her işimi son dakikaya bıraktım azıcık.Düğün tarihimizi şubat ayında belirleyince ,nerede yapacağımıza karar vermemiz biraz krizle geçti.Çünkü damat ve gelin farklı bölgelerin çocuklarıydı, farklı farklı adetlerimiz vardı.Tabi haliyle hayallerimiz farklıydı.O yüzden 2 düğün yapmaya karar verdik ve kimse kimsenin düğün hazırlıklarına karışmayacaktı.Elbette bu durum biraz daha tuzluya geliyor bütçelerinize. Sonra kaç zamandır aklımda bir yer olmasına rağmen yine de Antakya'daki tüm otelleri araştırıp yine de hem atmosferi hem yakınlığı nedeniyle butik otelle anlaştım.İyi ki de öyle yapmışım.İstediğimiz tarihe ise tamamen şans eseri bir başka organizasyonun iptal edilmesiyle sahip oldum.Düğüne iki ay kalmış olduğu halde benim ne davetli listem hazırdı ne gelinliğim.Tembellikten değil de olayı hafife almaktan oldu sanırım.Nasılsa para olunca hepsi bir kaç günde halledilir modundaydım ki düğün tarihi yaklaştıkça işin önemini kavramış oldum.
Bu arada farkındaysan damat hiç yok ortalarda ...
Bence en çok artistlik yaptığım konu Gelinlik işiydi...Bir kere benden başka herkes diyette idi...Ben tombiş halimle hemen hop hayalimdeki gelinliği alabileceğimi sanıyordum falan filan.

Şimdi efendim bu kız neden her şeyi son dakikaya bırakmış diyecekseniz.Bildiğiniz üzere ben devlet memurluğundan istifa edince uzun bir süre tatil yapmış,sonra havaaalanı hekimliği denemiş ,en sonunda da bir özel hastanenin acilinde kendimi buluvermiştim.Bu hastanede zaten 3 kişi 24 saatlik nöbet tutarken şubat ayında birden 2 kişi kalıverdik.Diğer doktor bey ne yaparız,nasıl yaparız, ikimiz yürütebilir miyiz dediğinde,.Abi, gittiği yere kadar gideriz,bu arada hastane yönetimi yeni hekim arkadaşı arar dedim.Yönetim sağolsun 2,5 ay başka hekim bulamadı.Biz de doktor beyle 2,5 ay çömez asistan gibi günaşırı nöbet tuttuk.Bu nedenle ben yapacaklarımı sadece düşündüm.Bu arada düşünürken hep şunu dedim kendi kendime Para olursa her şey olur ....

 Diyet-spor olayı da bu düzensiz yaşam koşullarında bugün başlarım yarın başlarım ile geçti.Ama şubat ayında spora ve diyete başlayan benim mini mini kız kardeşim düğün günü fıstıık gibi olmuştu.

Elbette, gelinlik kilo veremeyince ayrı bir sorun teşkil ediyor.Düğünün yaklaştığını bilen herkes ;ne yaptın ne ettin diye baskı oluşturuyordu.Bendeniz düğün-düğün organizasyonu gibi olayların duayeni sayın gelinnnin sitesini bir an kaçırmıyordu ki kendilerinin gelinlikler üzerine yapmış olduğu yazıyı yaladım ve yuttum.Sonra orada yazan markaların kataloglarını inceledim.Kısacası bloglar bir kez daha çözüm aracı oldu.










5 Temmuz 2011 Salı

Just married

niye bu kadar uzun ara verdim diyenler için çok anlatacak şeyim var ama azıcık müdade daha efendim.

12 Mayıs 2011 Perşembe

p.s: kendime not


Birazdan yeni bir Tus sınavı deneyimi için Ankara'ya uçuyor olacağım.Bu sınava hiç çalışmadım.Üstelik bu sefer yeniden İngilizce sınavına gireceğim.İnsan konuşmaya konuşmaya unutur mu acaba İngilizce'yi?Emin değilim kendimden ve bu sınavda yapabileceklerimden.Günlük hayattaki deneyimlerin ,hasta başındaki gözlemlerim arttıkça,sanki teorik bilgilerim kayboluyor,akademik olaylardan kopuyormuşum gibi geliyor.
Blog,öyle mutsuzum ki son günlerde.Zaten sen de bunun farkındasındır.Kaçıncı kez aynı mutsuzluğu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp üzerine sürdüm.Mutsuzum diye hayattan koptuğum yok ama vücudumda olmadık yerden sivilceler çıkıyor.Keşke zaten az olan uykumda rahat bıraksa sorunlar peşimi de orada gün yüzü görebilsem.Kur kur nereye kadar.Yavaştan tırtık olmaya başlayacağım hala yeterince olamadıysam da.
Hayatta kazandığımız deneyimler, yediğimiz kazıklardan mı oluşuyor gerçekten?Son 5 günde 4 nöbet tuttum.Kemiklerim ağrıyor resmen.Hani 2 polisin şehit olduğu cinnet olayında sadece olayı izleyen ve şu anda hayatta olan iki hastanın ilk müdahalesini ben yaptım.Kendimle gurur duyduğum falan yok.Resmen hiç yüzünden çıkan bir cinnet.İnsanların tahammül sınırları azalmış,tolerans göstergeleri sıfırda.Ve artık teşekkür ederim diyen kişiye 2. kez dönüp bakmak zorunda kalıyoruz.Herkesin içine bir öküzcük kaçmış olabilir mi?
Öyle deli saçmalaması oldu ki bu yazı ama bugünleri unutmamak için kendime bir not düşmek istedim.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

It must be mine...

Bu bebek mavisi tost makinesine bayıldım.Ancak sitedeki satış fiyatı 45$ dolar olan bu tatlı şey kargo-vergi derken 104$ oluveriyor.Ama ben yine alırım derseniz ve ya daha fazlası için şuradan bakabilirsiniz: thinkgeek

29 Nisan 2011 Cuma

Aklıma Takıldı Kaldılar...

Ne zamandan beri mutluluğu bu kadar basit tanımlayamaz oldum? Ne zaman elimdekilerle yetinemeyen, çemkirik bir tipe dönüştüm? Ve mutluluk dediğim şey, neden bir listeler silsilesine bağlı hale geldi.Ne zaman bu kadar uymamız gereken kural ve çevirmemiz gereken delaverlerle doldu hayatım?
Tek ben miyim artık bu kadar zor mutlu olan ve her şeyden hevesi kaçmaya başlayan...Yoksa sizde de var mı böyle bir haleti ruhiyeye sahip olan.Aslında insanlar mutlular diye mi metroda,otobüste karşımda oturan teyzenin,amcanın,adamın gözlerindeki parıltı kayıp?
Gerçekten başkaldırsak düzene Spartacus gibi zincirlerimziden başka kaydecek şeylerimiz de olur mu?
Off akşam üzeri içinizi şişirdim sanırım.

Akşamüzeri efkarı basanlara...




Kaybedenler Kulübü ne defterleri yeniden açtırıyor insana...~bağrı yanık dostlara da merhaba!

19 Nisan 2011 Salı

sonunda yine yollardayım...

Küstüm,barıştım,küstüm,barıştım.Kafaları karıştırdım.Biliyorum o gözükenden farklı gördüklerin.Kusura bakma,ben biraz garibim bu aralar.Kafamdaki tilkiler bırakmıyor bir türlü peşimi.
Sonunda yollara düşüyorum.Biraz toparlanmam için iyice dağıtmam lazım :D

23 Mart 2011 Çarşamba

renkli tabanlı gelinler -brides whose have colourful treads

Klasik beyaz mı yoksa mavi,yeşil,pembe,fuşya mı? Yoksa pırıltılı bir ayakkabı mı olacak o gün ayağınızda?Peki kırmızı tabanlı bir Louboutine hayır diyebilir misiniz?Sadece bakması bile insanın içini açıyor bu fotoğraflara.









































Ve huzurlarınızda ayakkabı sihirbazı Christian Louboutin...Fahiş fiyatlarına rağmen bence her kadının gönlünden geçen bir Louboutin vardır diye düşünüyorum.