things getting worse before getting better...

23 Ekim 2011 Pazar

Sabahın Körü elimin Körü

*sınavdan yine 48 aldım,kendimi tebrik ediyorum ne yaparsam yapayım istikrarımı(!) koruyorum.
*Obsesyonlarım arttı,ne uyuyorum,ne uyanıyorum öğle baygın dolaşıyorum,evden tek başıma dışarı çıkmıyorum(dersanenin yanında meydana gelen patlamadan beri),günde 5o kez arabayı pencereden kontrol edip,bir kaç kez park yerine inip kontrol ediyorum.Her seferinde arabayı açıp sanki bir şey alacakmış gibi yapıyorum.
*Komşum Enerji Bakanlığında 5 gündür harıl harıl bir çalışma var.Bugün bile çalıştılar.Yakında enerji bakanlığı bize bir süpriz(!) yapabilir.
*Evden çıkmayı başarabilirsem eğer sushi kursuna katılacağım.
*Sonunda Diana'mı çalıştırmayı başardım meğerse taktığım piller bitmiş.İlk makarayı bitirmeye çalışıyorum.Tabi çekimler evden ve pencereden manzaraları içeriyor şimdilik.
*Acayip alışveriş yapasım var ama  çalışmadığım için hazıra dağ dayanmaz mantığıyla gıdım gıdım harcıyorum resmen.Kendimi online alışveriş sitelerinden sildiğim halde yine de eşimin hesabından giriş yapıp incelemekten kendimi alıkoyamıyorum.
*Bugün en az 20 kez Bülent Ersoy'un iki parçasını ardarda dinledim ve hala doyamadım.Bu günlerdeki distimik hallerime iyi geliyor.En kısa zamanda yeni albümü temin edilmesi gerekir.
*Eğer kendimi bırakırsam hergün halı silecekmişim gibi geliyor?
*Vizyona hiç güzel bir film girmiyor mu?Çoğunu izlerken ruhum çekiliyor,korku filmleri yaratıcılıktan uzak gibi  şahsıma münhasır düşüncelerim var.
*İtiraf ediyorum Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası kitabının 3. cinayetten sonra arkasına bakıp katilleri öğrendikten sonra okumayı bıraktım.Sonra okuduğum Ateşböceği Yolu adlı kitabı ise iyi gelmedi ruh halime helak oldum ağlamaktan.
*Sonunda chopstick kullanma sorunsalını(gerçekten sorun mu dersen düşünmek lazım) çözümledim.En minik taneleri bile tutmayı başarıyorum.Antremanlara devam.
*Geceleri silah sesleri duyuyorum bir saatten sonra pencereden gizlice bakıyorum ama in cin top oynuyor oluyor.Sonra da uyku tutmuyor.Bu nedenle yeniden Tv karşısında her yanım karıncalanmış olarak uyuyorum(!).
*Leman Kültür çok bozulmuş,üzüldüm fena...
*Bu depresif yazılar yerine düğün yazımı,Floransa-Roma deneyimleri anlatan ve devamlı ertelediğim yazılarımı,şunu yedim-şu oyuna gittim gibi yazıları daha çok yazmak isterdim,hatta başladım bir çoğuna sonra vazgeçtim.Erteleye erteleye unuttum detayları zaten.Belki bir zaman sonra tamamlarım.
*Bu ruh halimden sıkıldığını biliyorum,ben bile sıkıldım kendimden.Biliyor musun rüyamda cildiye uzmanlığını kazandığımı gördüm,zaten şimdilik sadece rüyamda görürüm onu.Haftaiçi annem ile anneannem gelecekler sonunda ziyaretime .Muhtemelen onlar beni toparlar.
*22 Ekim tarihli Tus programının 1. gününü 2. gününe bağlayan bu sabahın köründen bildiyorum blog.Şu an bir çoğunuz uyuyorsunuz,ben masa başında bir şeyler yapmaya çalışıyorum kıvrana kıvrana.



4 Ekim 2011 Salı

p.s kendime bilmem Kaçıncı bu not...

Bloga yazmaya yazmaya yazmayı da unuttum.Nasıl bir üşengeçlik anlatacak çok şeyi olup da nereden ,nasıl başlayacağını bilememe gibi.Ya da belki de anlatacaklarımı değersiz bulma gibi bir şey..Kaç tane başlayıp bitirilmemiş yazı duruyor taslaklar kısmında.Hep bir şeye yetişme telaşı ama neye yetiştiğimi bilemiyorum.Eski doktor,yeni ev hanımı ,daimi Tusiyer kariyerime son 4 aydır Ankara'da devam etmekteyim.Seneye belki de yeniden doğu bir yerlerden yazarım başka serzenişlerimi .Kavurucu ve sıkıcı ve ders dolu bir yazdan sonra 2 hafta önce tamda perşembe günü Ankara'ya kış geldi aniden.Dün itibariyle kaloriferler bile yanar oldu geceleri...
Hayatımda ilk defa bir öneriye ya da ricaya tavrımı koydum...En son çalıştığım Özel hastaneden geçen hafta iş teklifi geldi.Ayrılırken ki nahoş tavırlarından dolayı araya hatırını saydığım bir doktor abimin ricasıyla ulaşmalarına rağmen tavrımı koydum.Ben haksızlığa gelemiyorum,bu nerede olursa olsun ve çok sinirleniyorum.3 günlük kendi kendimi yeme,bunu dersem ayıp olur mu acabalar,ona-buna ,eşe-dosta akıl danıştıktan,gece yarıları uyanıp yatakta kıvranmalardan sonra sonunda tekliflerine yanıt verip koşullarımı söyledim;eğer kabul ederseniz gelirim dedim.Hala yanıt yok...
 1 Ekim  itibariyle Devlet Tiyatrosu ve Devlet Opera-Balesi gösterimleri başladı.Biz de eşimle aldık cumartesi akşamı için Notre Dame'ın  Kamburu adlı bale gösterisine biletlerimizi internetten ve makul zaman gittik Opera sahnesine.Elbette birçok kişi bizim gibi internetten biletini almış olduğu için gişenin önünde kapının dışına taşan bir kuyruk vardı.Bizde o kuyruğa giriverdik 15 dk sonra bir hanım gelip sırada önümüzdeki bir beye yaklaşıp, Ay canım sizde mi buradasınız diyerek sıraya eklendi.Bu tip akıllı geçinen insanlara sinir oluyorum.Kadına bir sürü söylenmeme rağmen hiç utanmadığı gibi neredeyse Yarabbi şükür diyecekti.Gösteriye gelirsek ilk bölüm fena olmamakla birlikte 2. perde oldukça güzeldi.Tavsiye edebilirim.
İkincisi pazarda,mağazada sanki yarış varmışcasına birbirinin elinden bluz çekiştiren ya da birbirini omuz atan kadınlar.Yani nasıl bir toplum oluyoruz anlamıyorum.Kredi karı çıktı hesap-kitap bozuldu mu ne...Birincisi  herkes para sıkıntısı çekiyorum diyor hangi alışveriş merkezine gitsem hem de hafta içi mesai saati bile olsa tıkış dolu,araba park edecek yer yok.Ya millet çok kazanıyor ya da biz doktor milleti hakikaten garibanız ya da bizim bilmediğimiz bir ücretsiz dağıtım yapıyor bu mağazalar ki sezonda bile hınca hınç çıfıt çarşısı gibi içerisi..
Son olarak salak sevgili modlarına sinir oluyorum ve numaralı olmasına rağmen bir ton laf etmiş olmama rağmen Milli Kütüphanede benim yerime oturulmasından ve kalkmasını rica ettiğimde ,ayyy sevgilimle çalışıyorum sen başka yere geçsen diyen uyuzlara sinir oluyorum.Yeni nesil ,bu nesilden de saygısız...
Acaba ben mi tahammülsüz olmuşumda çoğu kişi benim gözüme batıyor?