things getting worse before getting better...

25 Aralık 2008 Perşembe

P.s:Aşağıdaki sevdiklerime,canlarıma yazdığım bir teşşekkür yazısıdır.En baştan uyarayım sayın blogger,bu ne şimdi deme sakın...

Çok şey yaşadık bitmekte olan yılda..Hayatlarımız değişti,savrulduk dört bir yana.Ekonomiler çöktü,iflas etti koca koca dünya devleri,bir ulus mahfoldu,birileri birilerini vurdu,bizim canımız yandı.Bazen aramızdan tamamen ayrılanlar oldu ve aramıza yeni katılanlar...Buzullar biraz daha eridi,Maldivler daha da su altılda kaldı.Biz büyüdük ve biraz daha kirlendi dünya.Alıştığımız düzenler yıkıldı,biz yeni bir düzen kurma çabasında üfeleniyoruz.Nefret ediyoruz bu durumdan çoğunlukla,geçmişi özlüyor,keşkelerin peşinde koşuyoruz...Kimimizin gözünde yaşlar hala akmaya devam ediyor,sümüklü olduk bir çoğumuz aynaya bakıp daha bir çok ağlıyor sonra düştüğümüz duruma gülüyoruz,bazen çapkın bir gülüş takılıyor ağzımızın kenarına,umut dağıtıyoruz,umut dağıtıp kendi yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.Pişmanlıklarımızdan kar-zarar hesabı yapıp yeni sonuçlar çıkarıyoruz kendi payımıza kıssadan hisse...

Güzel başlamış pırıl pırıl bir yıldı.Her şey yolunda akıp gidiyorken,birden tepe taklat oldu hayatım.Herkescikler tanık oldu.Kimi benimle üzüldü kahroldu,kimi benim üzüntümden mutluluk duydu.Ama tüm hatalarıma rağmen iki kişi beni hiç kınamadı,bir kez yüz çevirmedi,hep arkamda olduklarını hissettirdi.Ben gideceğim İtalya'da yaşacağım dedim,ben zart yapacağım,zurt yapacağım dedim ve gün geldi İşte bu adam dedim ,bu adamla gideceğim,sizi terk edeceğim.Bir kez bile soru sormadılar.Sitem etmediler,sonra ben kuyruğumu kıstırıp geri döndüğümde biz biliyorduk demediler,soru sormadılar,sadece sarıp sarmadılar.Cancağızlarım inanın sizin gibi anne-baba yok,bunu biliyorum,defalarca gördüm başka ebeveynleri.Bile bile sizi üzüyorum ya işte o anlar nefret ediyorum kendimden.İşin aslı bir gün sizin gibi bir ebeveyn olabilir miyim merak ediyorum!

Miniğim,canımın içi,tek hayat arkadaşım-sanırım bu tanım senden başkasına yakışmaz- 4 seneden sonra ilk kez bu yıl ayrı bir yılbaşına giriyoruz. Gecenin körü,elin körü,sabah namazı demeden dır -dır etmemi dinledin...Sadece iyi değil tüm zamanlarımda yanımdaydın.Bu yeni yıl,yeni hayat senin gözlerindeki ışığı söndürmesin.

Sonra Kübişim,nazlı kardeşim,bacım...Evini açtın,aileni paylaştın, bir sen söyledin ,ben dinledim.Hep biliyordum ,doğruydun ama sen de güzel bir rüyaydı,inanmamak elde değildi dedin ya...İşte o rüyanın sabahında aslında bizi zor bir yol bekliyormuş.Falda çıkan uzun yol, buna delaletmiş...Bacım,sen en güzeline laiksin ,kalbimdeki yerin hep kocaman...

Uğurcum,sanırım içlerinde bir tek sen okumayacaksın bu satırları..Benim şaşkın arkadaşım.Yaşını ele vermeyen,çocuk ruhlu arkadaşım.Bir şey dedin vicdana dair,yuh be dediğimi iyi biliyorum ...O kadar da olmaz diye ekledim hatta sonra.Ama sen benim devamlı başkalarının mazeretlerini bahanelerle kapattığımı,görmedim,duymadım oyunu oynadığımı biliyordun.Yüzüme vurmadın,vurdun da vurmadın :)).Yolun açık,bahttın güzel olsun....

Cananım,canım ciğerim,çilekrazzim.Yarattığın efsaneyle herkesin sandığı gibi o kocaman bavul 100kg değil aşağı yukarı 26 kg idi.Ve kabul taşımak zor olmuştu ama o sayede bol bol kahve ,çorba içmiştik macarların güzel yemkelerinden(!) arta kalan zamanlarımızda.Şaşkın ve ürkek adımlarla girdiğim son derece lüks(!) ve konforlu(!) Szeged'deki yurt odasında ilk kez birbirleriyle yüzyüze geldiler. Yaşamadıkları macera kalmadı,birbirlerini korkunç hallerine şahit oldular.O yaz ne yaptıklarını bilmeden delice eğlendiler.Kıssadan hisse yaz aşkı değildi Osman abiyle Pamuk ablanın ilişkisi yani birbirine yabancı iki insan, kültürlerine taban tabana zıt ortamda bir dostluk kuruvermişler.Çilekrazzim hayatının beyaz atlı prensi bu yıl uyandırmaya gelecek seni uykundan azıcık daha sık dişini,biz ne güçlükler gördük,yıkıldık belki çoğu zaman ama sen benim hayatta gördüğüm en güçlü genç bayanlardan biriydin her zaman...

Ayşelerim,birinci sınıf yıllarımda edindiğim iki bacım,,ahh ne çok anı var kesemizde...Geriye dönüp baktığımda ne eğlenmişim diyorum.En çok o yılları özlüyorum.Biri dobra,annemin Sivas şubesi,Buzdolabının bekçisi,halı üstü pikniklerinin kurucusu; diğeri yaşça küçük ablam...Ah Ayşem,nasıl içime doğmuş o gece de,sana dert yanmıştım; ertesi gün...İşte herneyse yıllar herkesi olduğu gibi bizi de yıprattı dostluğumuz dışında... Güzel günler getirsin yeni yıl size...


Kardeşim,ahretliğim,İroşum,en çok çeliştiğim,çatıştığım insan ama en vazgeçemediğim...Benim kuzum...Yeni yılla yeni bir hayat başlıyor,yeni hayatında tüm keşke diyip içinden geçirdiğin herşey senin olsun bitanem.

Ve unuttuğum,adını buraya yazmadığım, en önemlisi siz bu yazıyı sonuna kadar okumayı başaran sevgili blogger,yeni yıl,iyi bir yıl olsun senin için...

23 Aralık 2008 Salı

Masal






MASAL??


Bir varmış, bir yokmuş..
günler dünü, saatler eskiyi gösterirken bir kız çocuğu yalnız kalesinde ailesiyle mutlu mesut yaşarmış.. günler gelmiş, kız çocuğu büyümüş, serpilmiş. genç, güzel bir kız olmuş...



Kafam Bi Milyon

sabah 3.oo ,uyanalı 1 saat oldu,kafam bi dünya... Son bir saatte yüz koleksiyonundaki sayfamı kapattım,kimsenin ne yaptığını merak etmiyorum,çoğu bak ben çok mutluyum,deliler gibi eğleniyorum ,aşığımm,paristeyim,amsterdayım diyor sağa sola nispet yapmaya...Toptan söylüyorum BENİM Kafam Bi MİLYON...(anne bu yazıyı okuyup sakın arama,arayıp da nasılsın deme...Mutlu değilim,neden diye mi soracaksın...Sorma...)Ben zamanında çok büyük bir hatayı görmezden gelip saçma sapan yola çıkmışım...Şimdi bu burnumdan fitil fitil geldi ,gelmeye devam ediyor.
Post-aşk diye bir şeyy olmuyormuş.Ne reseptör düzeyi ne de başka bir şey.Yeniden başlamak ancak gerçekten aşık olmamış biri için mümkünmüş.Çivi çiviyi sökermiş de tutumuyormuş.
Eski sevgiliyle arkadaş olunamıyormuş ;çünkü kendisini ancak vicdan rahatlatmaya beylik laflar ediyormuş.En sıkı anda, kız arkadaşımla aramızı bozuyorsun oluyormuşş olayın Adı...sonra Silerim tehdidi moduna geçiyormuş(ben sildim,kazıdım hatta).
Bir şey diyeyim mi sayın blogerlar,o kadar saçma geliyor ki hayat..Ne için koşuşturduğumu unuttum.Amaç mutlu olmak değil miydi,eee? O zaman bi saniye bir problem var ortada;çünkü ben MUTLU DEĞİLİM.Sıkı durun asıl bomba aşağıda:
Biri bana aşıkmış(şaşkınım,sen de mi Brütüs diyorum), ben birine aşıkTIM(şaşırtmıştı),o başka birine aşıkmış (hayırlı olsun)...
Yeni bir başlangıç istemiyorum ama kırmadan-kırılmadan nasıl red eder bir insanı insan,sonu olmayan bir şey olduğunu nasıl anlatabilir.Ben birinin kafasının karışık olduğu sırada sana aşığım,gerçekten aşığım,çok ciddiyim dediği ;ama aşık olduğunu sandığı biri olmaktan yoruldum;çünkü bir süre sonra aradığı kişinin ben olmadığına karar verip bir ton da söz vermiş olup,beni bir hayal dünyasında bırakıp kendi yoluna gidiyor.Sonuç ben kalkıyorum ayağa önce , sonra yeniden geliyorum o uçurumun kenarına.Sonra yeniden toparlanma.Kısır döngü yani ve Ben başka bir arkadaşımı kaybetmek istemiyorum bu önemli öncelikle,ikincisi sevgi sonsuza kadar ertelendi öyle remind me later durumu değil, sonu olmayan bir şey için yeniden başlamak için çok yaşlı hissediyorum...Ama herhalde bu durumdan hasarsız sıyrılmam mümkün değil...

P.s:mimlemişsin beni çilekrazzi ,ama benn, sende biliyorsunn işte,kafam bi milyon :))Teşekkürler her şey için...

18 Aralık 2008 Perşembe


Demiş Jül Sezar....

Tencere dibim Kara;benimki senden kara ....

Gece uykunun bir türlü gelmeyip ,gelsin diye de uğraşmamış olup üstüne tüm eski kötü hem de çok kötü alışkanlıklarına yeniden başladığın,tv koltuğunda uyuklayıp boynunun tutulduğu,ellerinin donduğu sabahın köründe yalınayak taşlarda sürünerek yorganını da yüklenip yatak odası yoluna düştüğün sabahımtrak gecelerde ,sabah erken kalkman gerekiyorsa ve sen tüm saatimsi şeylerle koyunkoyuna uyandıysan ve uyandığında sabah şehre giden tek otobüsü çoktan kaçırmış,saçların yağlanmış,giymeyi planladığın pantolonuna sığamamış,yüzün gözün şişmiş,karnın deli gibi açıkmışsa,aynaya bakıp bu sabah ne kadar çirkin olduğunu bir de hissettiysen ,Korkma yalnız değilsin...
Bu ruh halinin üstüne altmış tane hasta muayene etmemiş olduğunu düşün ve ...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Durma Dinle


Şu an bir terapideyiz...Biraz bulunduğumuz ortamdan kaçacağız,çok değil sadece birkaç dakika..Sonra yüzünde kocaman bir gülümseme bekliyorum ki;bu tedavinin işe yaradığını gösterecek.Şimdi yapman gereken:

Uzanmak,ilk eylem olarak öncelikle bunu yapmalısın.Şimdi bir de gözlerini kapat,tabi kapatmadan önce müziği başlatacak tuşa basmayı unutma...Tamam,oldu .Ve kendini akışa bırak... Hepsi bu kadar...

16 Aralık 2008 Salı

Sabah Kahvaltısı Günün en önemli Öğünü



Dün gece yeni aldığım adam şeklindeki bisküvi kalıplarını kullanabilmek için(Kübiş ver şu tarifini lütfen bana da..Bulamadım seninki kadar pratik ve güzel bir şey) kurabiye tarifi ararken kolay ve pratik bir krep tarifi buldum.Ve bu sabahın köründe mutfağı savaş alanına çevirmeyi becerdim.Kreplerimin kimi bekar evinin verdiği malzeme sıkıntısı nedeniyle kalın oldu,kimi ben onları çevirirken parçalandı ama sonunda uygun incelikte olanını pişirmeyi başardım.Tarifte içlerine tatlı şeyler sürüp yiyin diyor ama ben iki tanesinin içine tuzlu yoğurt sürdüm ve gayet güzel oldu.Yanında da koca bir fincan expresso içtim.Karnım şişti vallahi.Aslında bu havada sıcacık evde bir güzel uyunur yaa..İş güç efendim,malum ekmek parası :)
Herkese günaydın efendim,İyi bir gün geçirmeniz dileğiyle...

15 Aralık 2008 Pazartesi

Charles in Charge


nefret etsende ,ayağını sürüyerek gitsen de , dönecek yerinin olması, çalacak bir kapının olmasınından iyidir...




Bir küçük doktor yine işbaşında...Kebaplar yenmiş,kavurmaların tabak tabak tüketildiği,üstüne de bir güzel tatlıların yenmiş olduğu bir bayram,hem de süper güzel yan yatıp şekerlemenin dibine vurulduğu 9 gün geride kaldı.Bu sırada ıkına sıkına yapılan diyetler rafa kaldırıldı, verilmiş olan 500 gram +1500 gram bonusla verildiğinden daha hızla popoya yüklendi.Kandaki yağ düzeyi tavan yaptı,damar duvarına bir kat daha çıkıldı,şeker pik yaptı eş zamanlı olarak elbette,tansiyon geri kalır mı hiç...Tansiyon da yıl boyunca görmediği zirveyi gördü.Ve bu yılın son bayramı geride kalmış oldu..Benim karnıma pazar gecesinden sancılar girdi,okulun ilk gününe başlayacak ilköğretim çocuğu gibi bu seferde heyecandan uyayamadım.Heyecanlıydım çünkü geçen bayram ertesi tam 145 hasta muayane etmiştim.

Sabah polikliniği ağzına kadar dolmuş buldum ama korktuğum kadar da yoğun geçmedi.Hafif sıyrıklarla atlattık günü.Bunda artık sisin Yamaçlı'yı korku filmeleri andıran bir kasabaya dönüştürmüş olmasının ve buzzzzz gibi havanın parmağı var diye düşünüyorum.

Asıl yarın kıyamet kopar diye düşünüyorum,malum salılar tahlil günü üstüne ben Selanik göçmenlerinden oluşan köyüme gideceğim...Yani Her salı bende Elveda Rumeli oynanıyor...Elbette dört dörtlük geçmiyor günler burada...Kasabada eczane yok ve bu büyük problem yaratıyor.İlçedeki eczacılar sürekli reçetemi değiştiriyor,bu bir şey değil ama bazen hiç lakasız ilaçlar veriyor hatta bir tanesi resmen öküz reçetemi yırtıyor,hastaları üstüme salıp gönderiyor.Bu gün kibarca telefonda bir daha bunu tekrarlamamasını söyledim ama üstüne beni tehdit etti.Ya ben bayanım diye insanlar üstüme yürüyor,saygısız davranıyor ya da doğuştan cow-like sendromuna sahipler.Aranızda eczane açmayı düşünen varsa lütfen benimle iletişime geçsin.Yoksa bu adam beni katil edecek.

words in my head


aklında söylenmek için bir milyon cümle kuruluyken, sırf birileri yanlış anlamasın-alınmasın diye sustuğun anlar vardır ya,işte ben tam orada durmaktayım.

11 Aralık 2008 Perşembe


Kim bilir hangisi ona son bakışın olacak?Kim diyebilir ki şu an onun son görüşün?Son kez sarılışın,son kez elini tutup öpüşün?

Bilseydin az önce ayrılırken onu son kez gördüğü eğer, belki de kaçırmazdın gözlerini, ona utandığını belli olmasın diye!

Keşke dememek için, bir kez daha dikkatli bak gözlerinin içine son kez bakıyormuşcasına...

10 Aralık 2008 Çarşamba

Bir Garip Yolcuyum Hayat Yolunda...


5 günde 3.kez yollardayım,elimde kırmızı renkli bavulum...Seviyorum yolculuk yapmayı,o kadar çok yeni tek günlük arkadaşlıklar kurdum ki son 3 yıldır...Bir daha ne zaman karşılaşacağımızı bilmeden sabahlara kadar dertleştik çoğuyla,kimiyle fikir alış verişi yaptık ve ertesi sabah vedalaşıp yeniden farklı yollara döndük yüzlerimizi,elimizde bavul,içimde yeniden yola düşmenin heyecanı ...Ev,yatak arama kavramım yok uzun zamandır,bir tek zaman zaman yastığımı özlüyorum.Meşhur iki yastığımı.Yeni yolculuk planları var kafamda...3 vakte kadar uzun bir yol çıktı hem de falımda...
Tayfun Talipoğlu'nun acaba kadrosunda doktora ihtiyaç var mıdır?Sevdiğim iki iş bir arada olurdu..

Söyle hangisiydin sen tanıştığım?

3 kişiliği varmış insanın :
1.kişilik:Sizinle tanışan,merhaba diyen,sizin tanıdığınızı sandığınız kişilik...
2.kişilik:Sizinle tanışan,merhaba diyen,onun kendisi olduğunu sandığı,olmak istediği kişilik...
3.kişilik: Aslında olduğunuz,zaman zaman su yüzüne çıkmayı başaran gerçek sen...

5 Aralık 2008 Cuma

İyi Bayramlar


Baris Manco - Bugun Bayram
Yükleyen sayit-forever

Herkeslerin bayramını kutluyorum,ben dersaneye gidiyorum.

Hareket vakti...

Yine bavul hazırlama telaşındayım...Sığmıyor eşyalar çantaya yine...Birini koymasam diğeri aklımda kalıyor...Hep söz veriyorum kendime,bir dahaki sefere daha küçük valizle çıkacağım yolculuğa diye.Hatta hayalim, bir kerecik hiç bir şey almadan yoculuğa çıkabilmek,sadece kendimi alıp gitmek. Söz uçar diyorlar ya,o hesap benimkisi işte,bir sonraki seyahat hazırlığında değişiklik olmuyor yine valizim tıklım tıkış...
Bir bir huy vardı ben de üniversitede okurken,2 günlük tatile bile bir ton ders notuyla giderdim de bir kez yüzüne bakmazdım notların.Boşa hamallık yaptım durdum yıllarca da, bir kez olsun notsuz gidemedim eve 6 yıl boyunca,bu yolla vicdanım rahatlıyor muydu peki,çok sanmıyorum ya.O günlerden geriye kronik bir bel ağrısı kaldı yadigar :))

3 Aralık 2008 Çarşamba

Repete Yapmıyoruz Kardeşim...

Bugün hastanın teki köprücük kemiğime vurdu,üstüme yürüdü,bağırdı çağırdı.Ben durur muyum bende yürüdüm üstüne,minik halime bakmaksızın.
Üstüme yürüme, tehdit etme olayı elbette ilk değil.Yazmıyorum kardeşim, yazmayacağım ilaçınızı var mı ötesi?Muayene başkasının karnesiyle gelen,kendisi evde osura osura otururken karnesini bana öküz kişiliklerle gönderip üstüne karneyi yüzüme fırlatarak yazacaksın diye bağıran, maaşı boşuna mı alıyorsun diyen kişilerin ilacını yazmıyorum kardeşim.Kime şikayet edecekseniz edin.Ben başka bir meslektaşımın yanlışlarını devam ettirmeyeceğim.Beğenmiyorsan beni ,azmet sende oku 6 yıl,seninde kaşen olsun.Yaz yaz ,vur kaşeyi.Karşıdan sana doktorluk o kadar kolay geliyorsa.
Sinir oldum.Allah kahretmesin.Beni de çıldırtmayı başardınız...

1 Aralık 2008 Pazartesi

Demlenesim Geldii Bu gecenin Köründe...

sabah 2 suları şu an....Kızlarla msn konferans yaptık....Anılar döküldü,pişmalıklar,keşkeler...Beni efkar bastı.. Önceden dolapta bir küçük votka olurdu,arada demlenirdim.Şimdi buzdolabında içecek kola bile yok.Gecenin bu saatinde bir büyüğü devirecek haldeyim,hatta intravenöz alsam super olur.En iyisi bir bardak su içip uyumaya çalışmak,nasıl başaracaksam artık.Şu şarkı inanın bu gece kuru kuru gitmiyor.




Edit:Gece'nin yarısı resmen Ebru Gündeş'in Evet albumüyle ruhumdaki arabesk karakter ortaya çıktı !!! Albümü şahane yani arabesk sevenler kaçırmasınlar...Kasetteki 2. favorim ayrılmasaydık evlenir miydik! isimli parça oldu :))

1 Aralık

Bugün 1 Arakık Dünya Aids günü...5 yıldan sonra ilk kez bu sene kampüste stand kurulmayacak sanırım.Benim binbir emekle dirilttiğim gelenek bu sene bensiz de yürümeyecek.Peki ben bir şey yapacak mıyım bu sene?
Hayır,özel bir stand kurup elimde broşürle dolanmayacağım; çünkü ben neredeyse her gün bu konuda hizmet veriyorum :))




uyanabilmek için rüyadan buz gibi sulara attım kendimi...

26 Kasım 2008 Çarşamba

insomnia


Gözlerini kapatacaksın..Tek yapmam gereken gözlerini usulca kapamak,izin ver örtsün gözkapakların...Her yeni gün yeterince olaya tanık oluyorlar zaten,çoğunlukla kocaman kocaman büyüdü özlemle ya da şaşkın şaşkın bakındı etrafına.Dönüp durmayacaksın,yastığını düzelt biraz daha yeter,yatak yeterince büyük ve iki yastığın tek hakimi sensin,paylaşacak bir kimse yok.İstersen ikisini başının altına al ya da birini koynuna al sarıl en iyisi.Kafanı bırak boşluğa.Sonrası kendiliğinden gelmeli,dönüp durma sadece, hayal kurmayacaksın unutma...Bu aralar iyi gelmiyor sana.Vicdanını da günlük giysilerinle dışarıda bırak.Biz gibi kokuyor bak,puantiyeli pijamaların.Yeterince yoruldun zaten,bak yığılacaksın az sonra...Gözlerinin kapanmasına izin ver,söz bu gece göreceğin bir rüya olmayacak,ter içinde uyanmak da yok.Sen sadece gözlerini bir şeyler düşünmeden kapa...

25 Kasım 2008 Salı

pOLİKLİNİK sEYİR dEFTERİ

-derin nefes alacaksın,ben söyleyince almaya başlayınız lütfen...
ıfffhıh ıfhı ıfhı ıf hı
-öyle değil bakın benim yaptığım gibi;burnunuzdan alacaksınız,ağzınızdan vereceksiniz..Sanki bütün sabah uğraşıp yaptığınız yemeğin tüten kokusunu koklar gibi,ya da bebeğinizin kokusunu içine çeker gibi,güzel bir çiçeği koklar gibi
--ıfffffffffffffffhııııııııııı ıfffffffffffffhııııııı
-şimdi de ağzınızı açın lütfen...
---
-Lütfen daha çok ve dilinizi de dışarı uzatınn..
öğğhhhhh
-evet,biliyorum bu işlem biraz öğürme refleksini harekete geçiriyor amaa......
tak tak! tak tak!
-Lütfen dışarda bekleyin hastam var....

-Tamam ,şimdi sana bir antibiyotikli hap yazıyorum içinde 20 tane var sabah akşam tok karnına alacaksın 10 gün sonra kontrole geleceksin,bir de gargara yazıyorum..Dişini günde 3 kez fırlayacaksın,ben fırçalayamam 3 kez diyorsan en az iki kez mutlaka yapacaksın yoksa iyileşemezsin.Gargaranın içinden bir bardak çıkacak ,o bardağın ikinci çizgisine kadar dolduracaksın.Ağzına alacaksın gırrrrrrrrrrğgırrr diye 1 dakika çalkayacaksın,genzine kadar gidecek.Sakın yutma.Sonra tüküreceksin,ağzını suyla çalkalamayacaksın,yarım saat bir şey yemeyeceksin,içmeyeceksin.Bu ilaç bir güzel boğazını temizleyecek.
--Bi de öğsürük şurubu yazı ver bana...Bi de şu ağrı kesiciden...
-tamam,onu da yazdım.Bak böyle bardağa atacaksın günde bir kez onu içeceksin.Diyetine dikkat edeceksin.Bol bol yeşil yiyeceksin.Yufka ekmeği azaltacaksın...
-tamam doğtor hanım,
-Hadi görüşürüz 10 gün sonra,bye bye..
-İyi işler doğtor bey
-Bak anlamadığın bir şey olursa sor,ilaçlarını yeterki düzgün kullan,anlamadıysan ilaçlarını alınca getir,ben sana anlatayım yeniden..

Bu diyolog günde kaç kez tekrarlanıyor,bilemiyorum :))

Geçtiğimiz günlerde ilginç bir muayene yaptım.Öğleden sonra tam rahatlamış,sağlık ocağının koridorları boşalmışken bir bebek getirdiler,öksürüyor diye.Boşluktan istifade mi bilmiyorum ama ilk kez (aslında rutin yapılması gerekiyor) annesine tamemen soy ,bezi de dahil dedim.Kalça çıkığı muayenesini de yaptım bebeğin.Muayene sonucunda bebekte kalça çıkığı tespit ettim.
Onun adına hem üzüldüm hem sevindim.Ailesine anlattım bak bu güzel bir kız olacak ileride ama ortopedi uzmanına götürmezseniz hemen, aksayarak yüreyecek ileride diye anlattım.Sevindim;çünkü erken tanı hayat kurtarır.Ancak 9 aylık, devamlı doktora götürülen bir bebekte, hele de bir kız bebekte kalça çıkığına hiç bakılmamış olması ve sadece yüksek ara bez ile düzeltilebilinecekken ,ameliyat gibi komplike girişimsel bir işlem değil belki , zahmetli bir süreç yaşayacak olması üzüntü verici.Bu olay sonunda her ne sebeple olursa olsun ilk kez muayaneye gelen bebeklerde kalça çıkığı muayenesi rutin yapmaya başlamama sebep oldu ki...Bugün bir kız ,bir erkek, 2 bebekte daha kalça çıkığı tespit ettim...

21 Kasım 2008 Cuma

Safi-Naz olabilmek

Hayattaki en şanslı kadınlardan birinin Olive Oly namı diğer Safinaz olduğunu düşünüyorum :)).Onca naza niyaza rağmen yıllardır Temel Reis de Kabasakal da onun uğruna birbiriyle yarışmaktan vazgeçmediler.Günümüzde hangi kadın bu kadar ilgi görüyor?Eğer ben görüyorum diyoranız,cazibeniz önünde saygıyla eğiliyorum.Konuyla ilgili tüyolarınızı bekliyorum ayrıca :))Hatta sizi kıskandığımı bile söyleyebilirim.
Modern zamanlarda aşk bile bir farklı...Tüketim çılgınlığının bir ürünü artık aşk.Her şey gibi onu da çok kolay tüketiyoruz.Uğruna savaşacağımız bir şey kalmadı artık neredeyse.Olursa olur,olmazsa paşa gönlüm sağolsun durumu ,bananecilik bu konuda söz sahibi artık.
(Henüz markete sunulmuyor belki aşk;ama içimden bir sesin bu durumun çok uzun sürmeyeceğini söylüyor.)
Kaç romantik kaldı geriye bilinmiyor; ama sanırım yakında onlar da nesli korunmakta olan türler arasına girecek.Green peace onlar için de eylem yapmaya başlayacak.





Hay

Banane

Bananeciliğin dibine vurduğu bir toplum olmuşuz,ikiyüzlülük almış başını gitmiş.Sorumluluklarını söylenmeden yerine getirenler enayi,bunu rant kapısı yapanlar zengin olmuş.Seni de banane dedirtecek hale getiriyorlar.O kadar yoruyorlar ki isyan ediyorsunuz,o kendini düşünmüyorsa Bana ne diyorsunuz.Kime,ne için yapıyorum dedirtiyorlar.Sorumluk duygusunun fazla yüklü doğanlar daha çok yıpranıyor.
Gözümüzü kapamışız ,fark etmeden yığılmışlar,sinmişler.Her yerdeler.Kimimiz hala gözümüzü kapamışız,sadece Tvde izlediklerimize ah ah ,vah vah diyoruz.Bir çoğumuz lüks yaşantılarımızda oraya mı gitsek ,şunu mu alsak diye dövünüyoruz.Bir çoğumuz da ne kadar çok şeyimiz olduğunun farkında değiliz,kendi dört duvarımızda depresyon ataklarımızla boğuşuyoruz.Bize birşey olmaz,o kadar uzun boylu bir şey yapamazlar diyoruz.Fakirliğin insana neler yaptırabileceğinin farkında değiliz.Hem de hiç...
Mahalle baskısı her çeken gün hissettiryor kendini.Düşünüyorsunuz aynı Allah mı inandığımız...

17 Kasım 2008 Pazartesi


Günaydın sevgili okur,
Dün itibariyle Bakanlık denetiminden de geçti Sağlık Ocağım.Bir ayda 3 denetim atlattım.
Yoğun bir poliklinik günü beni bekliyor.Biraz daha iyi sağlık durumum.Bugün yoğun bir poliklinik günü beni bekliyor.

16 Kasım 2008 Pazar

Hangi Hayat Bu Yaşadığımız?


Karanliktaymislar. İki embriyo, bir ana rahminde...

Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmiş, sudan bir beşiğin içinde...

Sarilip birbirlerine, karanlikta uyumuşlar öylece...

Haftalar geçmis, ikizler gelişmiş.

Elleri, ayaklari belirginleşmiş.

Gözleri çiktikça meydana, ikisi de çevrede olup biteni fark etmis..

Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymiş bu...

Sicak, islak, sevgi dolu...

"Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki" demişler, "...bize ne mutlu..."


Gel zaman git zaman, çevreyi kesfe girişmişler.

Bu karanlik dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.

Onları besleyip büyüten kordonu fark edince,

O kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.

Sonra baslamis bir varoluş tartışması: "Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk" diye sormuş ikizler...

"Annemiz" demiş biri, "O bizi var etti, bize can verdi."

Ne biliyorsun" diye itiraz etmiş öteki, "Sen hiç Anneni görmedin ki...":

"Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inanci bizi rahatlattığı için uydurdugumuz bir seydir."


Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler.

Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.

Artık parmakları ve kulaklari varmış kerataların...

Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...

Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek; Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.


"- Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz" diye fısıldamış ikizlerden biri efkarla...

"- Ben gitmek istemiyorum" diye diretmiş

öteki; "doyamadım ki daha hayata..."

"- Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdan sonra hayat vardır."

Sormus karamsar olan: "- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek. Ondan sonra başımıza neler gelecek?"

Şiirle cevaplamiş iyimser olan:

"Birçok giden

Memnun ki yerinden

Çok seneler geçti

Dönen yok seferinden..."


Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış. Dayanilmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamis. Buruşuk kollariyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar. Ve "ömrümüz bitti" diye çiglik çigliga ağlasmışlar. Azrail sandıkları bir el kesmiş onları, hayata bağlayan kordonu, Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çikmislar.

Can Dündar
Bu haftasonu pediatri dersim vardı;uzun ,çok uzun ve yoğundu.Kimi zaman 10.saatin sonunda artık şiştiğimi hissediyordum,11.saatten sonra offlamalarım artıyordu.Tek dileğim emeklerim boşuna gitmez.Kimsenin ki gitmesin aslında.Yukarıdaki yazı,dersin sonunda Pediatri Hocamızın kapanış sunumuydu.Ben de sizinle paylaşmak istedim.

Issız Adam'a dair bir yorum da benden...


Bu haftasonu yaptığım en iyi iş,Çağan Irmak'ın Issız Adamı'nı izlemekti.Hakkında bir sürü yorum okuduğum filmi izlemeyi heyecanla bekliyordum.Ağlamadım izlerken ama boğazımda bir düğümle seyrettim filmi,gözlerim yaşardı arada.Kendimi tutum,kendimden çok şey buldum.Sonunu okuduğum yorumlardan üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordum ama...Bir gün hayat sizin için normal bir akışta ilerlerken,kendinize göre gelecek planlarınız varken,Bir adam sizin onu görmeniz için elinden geleni yapar.Hayatınıza siz istemeden sızar...Ve masal başlar...Hayaller kurulmaya başlanır...Senaryo Çağan Irmak'a ait.Ben yazmadım;ama yazsam aşağı yukarı buna benzerdi belki.
Bu kadar güzel yansıtılamazdı herhalde modern zamanlarda Issız bir adamın Aşkı,bir Ada da bulması ve ona sığınması...
Ben en çok son sahneye takıldım.Adam,kızı kendine çeker ve öper.Her şey görünürde normal gibidir,sonra,çok değil bir kaç dakika sonra, Bitti der...Kız donar kalır,inanamaz,Neden der!!!
ve ekler :''Karların üstünde donmak üzeresin, uyku tatlı geliyor şimdi ama aslında öldüğünün farkında değilsin. ''
İşte bir adamın gelgitlerini, aşka yelken açmasını, elindekinin kıymetini bilememesini, pişmanlığını, gerçeklerle yüzleşmesini ustalıkla anlatmış Çağan Irmak...

Bir de ,filmde eski 45lik taş plaklarla yeniden gün ışığına çıkan muhteşem şarkılar etkiledi beni.









13 Kasım 2008 Perşembe

hastayım hasta çorbam tasta



Yok artık serum bile ayakta tutamıyor beni,üstüne vitamin kokteyli yaptırmış olmama rağmen.Kusma- bulantı,bir ateş ve üşüme titreme nöbeti...3 battaniye bir yorganla yatıyorum.Üstümde yün kazak.Ne yapıyorsun dediğinizi biliyorum.Ateşin çıkınca soyunacaksın ama elimde değil zangırdamam dinmiyor.Çok soğuk diyorum...Kimse inanmıyor ;sonra anladım ki benim vücut ısım39 derece olmuş.Ateş düşürücü şişesini başımdan aşağı diktim.Biraz önce açabildim gözümü ancak...Yatağımı sevgili oda arkadaşım,bıdış Alex ile paylaşıyorum.Sanırım o da hasta ,nasıl mı anladım kemiklerini yemiyor ki bu ancak hastayken gerçekleşen bir durum ve ateşi yüksek gibi geldi bana...Bebe aspirini yedirdim ona da.Şimdi koyniş koyniş yatıyoruz.Bu bel ağrısı beni mahfedecek sanırım.Dünyada en sevdiğim şeylerden biri:Kurufasulye yiyemiyorum,midem bulanıyor görünce.Düşünün ne kadar vahim durumum...O kadar uğraşıyorum hastaların yüzüme aksırıp tıksırmalarını önlemek için.Elimi sürekli yıkıyorum hastadan hastaya geçerken.Maske takmak da garibe gidiyor ama sanırım bundan sonra takacağım.Ve bu aralar istirahat etmek için izin almam mümkün değil.Hani beklediğimiz bakanlık müfettişleri vardı ya, bu pazartesi geliyorumuş,Ben ne yapacağım bilmiyorum, korkuyorum azıcık.Sözlüye girecek çocuklar gibi hissediyorum kendimi.Bu haftasonu da pediatri dersim var.Off umarım biraz doğrulurum.En iyisi yeniden uykuya dalmak olacak şu an için...

Herkese iyi Haftasonları...

12 Kasım 2008 Çarşamba

A-d-a-m


Sevipte söyleyemediğim şarkılar var

Bir dizisini asla hatırlayamadığım şiirler

Keşke, keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınlar

Düşlerim var:

Uyandığımda yalnızca basını hatırladığım...

Ve asla sonuna kadar görmeyi beceremediğim.

Bir adam var düşümde,

Tam dokunacakken uyandırıldığım.

Bir adam var sonumuzun ne olacagını hiç ögrenemediğim

Düşümde bir adam var ,benim mi bilemediğim

Bir adam var diyorum

DÜŞÜNÜP, DÜŞÜMDEN AYRI KALDIĞIM
Sabahtan beri dilimden düşmedi,uyandığımdan beri 30. kez çalıyor media playerda...Rüyamda bir şey görüp görmediğini hatırlamıyorum...Ama uyandığımda bu şarkıyı dinlemek için, içimde önüne geçemediğim bir istek vardı.Sonra Sibel Alaş'a ne olduğunu merak ettim.Hastaymış,acil şifalar diliyorum,en kısa zamanda yeni şarkılarını beliyorum...
Brusella olduğum konusunda şüphem giderek artıyor,inanılmaz bir bel ve eklem ağrım var,ateşim de yüksek seyrediyor,henüz inek sahibi değilim; ama çok fazla bruselloz hastam var.İnsandan insana damlacık yoluyla geçiyor mu pek emin değilim, araştıracağım bugün...Annemin bu ağrılarım konusunda daha komplike bir teorisi var:Pantolomun beli düşüyormuş,sırtım açık kalıyormuş,bütün günde sırtım pencereye dönük bir şekilde hasta muayene ediyormuşum.Belimi bir fanila örtüyormuş sadece. İşte tüm bu ağrının sebebi buymuş.
Farkındayım durumumun tam anlamıyla terzi kendi söküğünü dikemezmiş deyişiyle birebir örtüştüğünün.
Son paragraf Çilekrazzime itafen:Canım,yolun en başındasın,sana daha da bir zor bu durum..Biliyorum hemen olmuyor,nefret ediyorsun bu duruma düşürenlerden ama yapabileceğimiz bir şey yok.Sadece alışma, nisana kadar oradasın ve oradaki zamanın tadını çıkar.Bakarsın erkenden istifa eder dönersin.Bak ben alıştım,nisan diyorum ,o da olmazsa Eylül... O da olmadı 550 gün çabuk geçer diyorum ,bak bir ay geride kaldı.Zorlu bir aydı...Çok şey yaşadığım bir ay...Çok ağladığım bir ay ; ama şimdi yeniden gülümseme var yüzümde ufağından da olsa.Ben artık YAMAÇLILIYIM :))) Dualarım seninle ...

11 Kasım 2008 Salı

Son-Bahar...


Yoğun hem de çok yoğun bir poliklinik günüydü...Hatta o kadar yoğunluk içinde günlerdir hazırlandığım ve heyecanla beklediğim İl Sağlık Müdürlüğünün teftişi de gerçekleşti.Ben teftişe gelenleri hasta yoğunluğundan göremedim.Günlerce köydeki su depolarının tarihçesinden tutun da,köydeki gebe ,bebek,15-49 yaş kadın,psikiyatrik hasta sayısına kadar çalışmış,sözlüye hazırlanmıştım ama hasta yoğunluğundan sözlüden kurtuldum,çalışkanlık mertebesiyle 5 pekiyi almışım;ancak öğleden sonra öğrenebildim :)) Meslek hayatımın ilk teftişi geride kaldı,sırada Bakanlık müfettişleri var...Onlar zorluyormuş sözlüde ,umarım çakmam!
Bugün hastalar bittince ,öğle molasında yani :)), Ocağın bahçesine çıktım.(Benim tarafımdan çekilmiş ilk fotoğraf Yamaçlı'ya ait...Fotoğraf makinem 2 gün önce geldi servisten...)Ocağın bahçesinde salıncakta sallandım.Sonbahar güneşinin son günlerinin tadını çıkardım...İçimdeki çocuğu şımarttım azıcık...Kaç zamandır küstü bana,bugün bir gülümseme kondurdum güzel yüzüne galiba.Uzun sürmedi eğlencem...
Yeniden hastalar...İmzalanacak belgeler....Okunacak evraklar,yazışmalar...Bugün ilk kez evlilik raporu verdim bir de.İlkler devam ediyor hayatımda.

10 Kasım 2008 Pazartesi

iyi haftalar

Günaydın:)))
çokkk soğuk bir sonbahar sabahı,bu sabah uykucu şirinim ben...Çok uykum var,çok üşüyorum....40 dk sonra işbaşı yapacağım.
Bahçedeki ağaçların tüm yaprakları dökülmüş....Haftasonu çok yoğun mikroplar dünyasıyla kaynaşmış bir vaziyette geçti.Bu sabah önce kör oldum sandım,gözlerimi hiçö bu kadar küçülmüş ve çekik görmemiştim.Hatta sol gözüm de kısmi körlük devam ediyor gibi.
Bugün 10 Kasım...Bana ANMA töreniyle ilgili bir bilgi yazı gelmedi.Çok klişe biliyorum ama keşke Atatürk yaşıyor olsaydı...
Umarım bu hafta tüm güzellikleriyle gelir...Herkese iyi haftalar...

4 Kasım 2008 Salı

Birilerinin Sonsuza kadar prensesi olmak...

Yok bu başlık gibi bir şey diyorsunuz değil mi?Birinin sonsuza kadar prensesi olmak...

Birinin sonsuza kadar prensesi olmazsınız..İlişki başlarında prensesmiş gibi hissedersiniz ,bu prenseslik ruh hali fazla uzun sürerse...Sonuç...

Sonuçta herşey olabilir....



Bu siteyi annemle babamdan başka takip eden yok gibi geliyor son zamanlarda...

Gün içinde birkaç kez telefonda konuşmamıza rağmen ,çoğu zaman bloguna yazmıyorsun, ne oldu demeye başlıyorlar.Bu blogun en büyük ve en önemli takipçileri...

Gizlisi saklısı olmayan bir aileye sahip olmama ve yine gizlisi saklısı olmayan bir evlat olmama rağmen, sanırım çocuğunuzun yazdıklarını okumak çok heyecanlı bir şey,izlendiğini biliyor olsa bile...



Tüm çatışmalarımıza rağmen geriye dönmek zorunda kaldığımda sığındığım ,karanlık sulara daldığımda veya bitmeyen gecelerde ya da kabusla biten rüyalarımda koynuna sığındığım ,düştüğümde -kızgın olsalar bile- ellerine uzatıp beni kaldıran ve hatalarıma rağmen beni sevmekten vazgeçmeyen ,sonsuza kadar küçük nazlı prensesleri olduğumu hissetiren ve hissettirecek olan anneme ve babama, herşey için teşekkürler...



Belki siz de birinin veya birilerinin prensesizindir yada sizin de bir prensesiniz vardır.O güzel anların tadını çıkarın,inanın pişman olmayacaksınız...:))



p.s:canlarım pazar akşamı görüşmek üzere...

3 Kasım 2008 Pazartesi

Lemons

Limon tadındayım bugünlerde.
Ortadadan 2'ye ayrılmış parlak sarı,bol sulu bir limonum ben....
Görenin ağzının suyu akıyor diye yorumlayın isterseniz bu cümlemi
ya da ekşi suratlı diye
ya da soğuk kış günlerine hafiften girmişken aradığınız enerjiyim gibi düşünün...
Seçim sizin?
Limon tadındayım bugünlerde hem de çok sulu bir limon....


Bakınca sizin de ağzınız sulandı mı? :))






23 Ekim 2008 Perşembe


Yokum ben artık,yorgunum,ruhum yoruldu...Ayağa kalkacak gücüm de kalmadı,ufacık kırıntılarla yeniden diriliyordum,onlar da tükendi.Umarım herkes mutludur şimdi...Beni oyun dışında bıraktınız,hatta sahalara veda ediyorum.Küllerimden ne zaman doğarım ya da doğar mıyım ya da bir daha dönebilir miyim hiç bir fikrim yok...Ama sanırım zaman bunun da ilacı...

22 Ekim 2008 Çarşamba

Koca günde Gülümseten Bir hadise


Kaybettiğimi sandığım ve bu yüzden yazıya dökemediğim Floransa-Sienna-Pisa fotoğraflarımı az önce buldum...Hem de tesadüfen ve artık ümidi tamamen kesmişken...Güzel bir şey ,tüm terslikler içinde...Oraları yeniden hatırlamak da iyi geldi...Ya bir ayakkabı beğenmiştim,aynısını Roma'da alırım dediğim ve sonra koskoca Roma'da bulamadığım ayakkabıyı hatırlayınca içim sızladı azıcık :D.Bu aralar yolu Floransaya düşeceklere sakın alışverişinizi Roma'ya ertelemeyin hem çok pahalı hem Floransa'da inanın daha çok çeşit var.
Terzi kendi söküğünü dikemezmiş,ben yaşadıklarımda tüm atasözleri ve deyimlerimizin ne kadar haklı olduğuınu yaşayarak görüyorum.Hastalığım geçmiyor hatta daha da kötüleşiyorum.Paramedikal tüm tavsiyelere açığım...Bu hapşırma ve ayaklarımın özellikle parmaklarımın buz kesmesini bir türlü engelleyemiyorum...
P.s:Resimde Michelangelo'nun meşhur David(Davud) heykelinin kopyası...Heykeli , müzisyenleri dinleyip,gelip geçeni ve sokaka sanatçılarını saatlerce oturup izleyebileceğiniz Piazza Signoria'da görebilirsiniz...Orjinali,ki bence mutlaka görülmeli, Galeria Academia'da sergileniyor

21 Ekim 2008 Salı

İncir Tatlısı:Yükte Hafif,Pahada Ağır


Bir ilki yaşadım az önce...İlk defa incir tatlısı yedim ömrümde,çok şey kaçırmısım...Ya ne güzel şeymiş.Dur bir tadına bakayımla başladı..Tabağı tükettim...Bu güzel,ufak şeylerinin birinin kalorisi kaçtır acaba?Bu temiz hava ve bol gıda,beni köyümün tombik teyzelerine dönüştürecek sanırım.Verdiğim 3 -5 kiloyu da hemen geri kazanacağım bu yemek yeme gidişatıyla.
Haftasonu dersaneye de başladım.Süperdi ,2 günde 500 sayfa hatmettik.Ama bu süper hadiseyi henüz hafta içine taşıyamadım.Sanırım buraya benim gibi taze doktor olarak gelmiş olanlar arkadaşlarımla aynı Kaderi paylaşacağım,korkmaya başladım.Gerçi mazeretim var,suçlular çocuk hastalar...Bir üstüme kusmadıkları kalıyor..El yıkamak filan işe yaramıyor...
Sürekli kafamda,''Biz de hemen Tus'u kazanıp gideceğiz diye geldik bak 4 Tus oldu.Buraya herkes gitmek için gelir,daha giden olmadı'' cümlesi yankılanıyor.
Bir an önce yola çıkmak lazım...Yoksa ...Düşünmek bile istemiyorum.Ben doğtor Beğ olarak lmek istemiyorum :D
EDİT:Baktım da, İncir tatlısı: 75 kalori (1 adet)...Kaç tane yediğimi söylemek istemiyorum.Alarmlar çalıyor benim için.Çok tehlikeli bir tatlıymış bu minik şeyler ;Yükte hafif, pahada ağır...Bu arada ''Bir an'' ayrı yazılıyor sevgili blogerlar...Bu durum kafama takılmıştı da...

19 Ekim 2008 Pazar

Keşke


Bu gece dostlarla buluşmak istiyorum,toplaşsak bir masanın başında...Önce uzak görünsek birbirimize,uzun süredir görüşememenin etkisiyle,nasılsınla başlayan konuşmalarımız,kanımızdaki alkol seviyesi artınca can ciğer kuzusu sarması günlerimize dönmemize neden olsa...Acılarımızı döksek masaya,içsek daha fazla...Gülsek ,ta ki gözümüzden yaş gelineye kadar ,kimimiz tamamen ağlasa ve rahatlasa...Sonra yeniden içsek...Karıştırsak rakıyla,uzoyu,şarapla tekilayı,votkayı,spreetzi,sangriya'yı...Sonra uyuşsa beynimiz...Bağıra çağıra şarkılar söylesek,hoplayıp zıplayıp dans etsek...Tüketsek tüm enerjimizi,tükensek...
Sızsak bir yerlerde...Ertesi sabah yüzde rahatlamış,yamuk bir gülümseme ve ağır bir kafa ile uyansak..Aspirin ve kahveden oluşan tedavi kompleksiyle yeni güne başlasak.Hatta o gün pazar olsa ve işimiz olmasa ve akşam yemeğine kadar uyusak,uyansak ve yeniden uykuya dalsak.Yatakta tembellik yapsak...

15 Ekim 2008 Çarşamba

Yönetici olmak çok zormuş,tek hekim olmak zaten zor,hele yeni mezun bir hekimseniz , personelinizden gençseniz, devamlı sizi denetleyen hasta ve sizi yönlendirmeye çalışan personelle ve en önemlisi sürekli birbirlerini şikayet etmelerini dinleyip tarafsız kalmaya çalışmak,1 yıllık bakımsız Ocağın eksiklerini gidermeye çalışmak, bir şeyi gözden kaçıracağım diye devamlı tetikte olmak beni çok yoruyor,asıl mesleğime hastalıklara eğilemiyorum gibi hissediyorum;ama bir hastamın doktor hanım sayenizde iyileştim dediğini duymak sanırım hepsine bedel olacak ...Henüz bu konuyla ilgili bir gelişme yok :))Sanırım bu da zaman kardeş ile ilgili...

************************************
23 gündür memurum,Kasabamda çalışmaya başlayalı 1 hafta oldu.Hekimliğe alışmam amacıyla bu sürenin kalan kısmında ilçede bir sağlık ocağında çalıştım,böylece sık karşılaşılan hastalıklara da hakim olacaktım.Ama kazın ayağı öyle olmadı;sadece 15 km ile hasta profilim birden intaniye ve dermatoloji stajıma dönüştü.Brucella hastalığı çok yaygın,mantar hakeza ama sadece intaniye stajında geçen bir kez bile yakından görmediğim ,biyolojik silah olarak bir dönem popüler olan Şarbon vakam bile oldu,zaten çıban,egzemadan bahsetmek istemiyorum...Hiçbiri ağzımı Şarbon kadar açık bırakmadı.Hayat kitap,Tus değilmiş sadece,bin kere çalışsam da, okusam da sanırım yaşarak öğrenmek en güzeli...Bir kez daha gördüm.
******************************
Prenseslik günlerim bitti,daha akıllıca davranmalıyım.Annesinin kuzusu olmak çok güzeldi-belki hala öyleyim,öyle de kalacağım-; ama hayatımda attığım adımların artık sadece benim olmasının zamanı geldi sanırım.Kimse annem,babam gibi değil ben.Sanırım sadece onların prensesi olarak kalabilirim,ancak onlara bu kadar nazım,kaprisim geçer.İstediği olmayınca küsen çocuk olarak kalamam zaten.
*******************************
Ayın 15'i bugün memurlar maaşını aldı.Taze hekimler de tabi.Elbette ben 2 gün önce imza atıp sözleşmali olunca bu ayki maaşım gelecek aya sarktı :)). Nasıl bir mutluluktur ya,6 yılın sonucu eve somut olarka götürmek ,manevi getirilerinin yanında.
P.s: Tiffany'de Kahvaltı izlemediyseniz izleyin derim...Prenses gibi bir aktrist Audrey Hepburn

13 Ekim 2008 Pazartesi

İlk İŞ Günü Raporu...

Ben sözleşmeli personel statütsüne geçtim 2 saat önce,umarım hayırlı olur.Gittim anlaşmayı imzaladım.Kafam karışık azıcık doktorlar için avantajlı diyorlar...Sözleşmeli olarak çalışan tüm arkadaşlarım hemen geç dediler...
Bugün Yamaçlı'da ilk günümdü ,pek hastada olmadı,Sağlık ocağına uğrayıp doktorlarının orada olduğunu duyanlar ise pek bir mutlu oldular.Hemen karnelerini getirip muayene oldular.Ben bugün ilk kez bir şarbon vakasıyla karşılaştım.İşin aslı tek olsaydım tanıyamazdım herhalde ilk başta.
Bir de garibime gidiyor işimin,kaldığım yere bu kadar yakın olması.İlkokul ,hatta anasınıfında bile uzak olurdu,servisle gider gelirdik.Hem özenirdim sabah zilin çalmasına 20 dk kala uyanıp sadece karşıdan karşıya geçerek sınıfa ulaşabilen arkadaşlarıma.
Umarım sorun yaratmaz bu durum.Birkaç ay sonra buradan hemen taşınmalıyım demek zorunda kalmam.
İlk günün özeti...Yarın kim bilir neler beni bekliyor olacak!!!

Henüz tam olarak kasabayı gezmeye fırsatım olmadı...

EDİT:İlkokulda tuttuğum günlük notlarıma benzemiş ,tekrar okuduğumda :))

Sayın Sessiz Ses'e (S.S.S)


Telefon sapığım var yine ve yeniden.Bu sefer ki sessiz...Bir saati var gece yarısını tercih ediyor,saat 01.00 sularında arıyor ve ben efendim dedikten sonra yüzüme kapatıyor.Eğer beni buralardan tanıyıp okuyorsa kendisine rica ediyorum:Benim çok pis bir özelliğim var ''Ben uykuya zor dalarım ,hatta dalmam ben, direkt bayılırım,bunun içinde gün boyunca enerjimi tüketmek için uğraşırım,bu kadar uğraştan sonra herhangi bir yerde sızar kalırım,öyle hadi ben yatayım şimdi 1 saat uyuyup uyanayım özelliğim yok...Ben sızarım yanımda kimsenin olması da umrumda olmaz.Arkadaşlarım bilirler bu özelliğimi,hatta bir çoğu evimde salonda oturken ben bi dakika geliyorum diyerek odaya geçer ve olduğum yere sızarım(en çok da bu Uğurcum beni ziyarete geldiğinde olur ya da miniğim).İşte böyle uyumak için kendimi tüketen ben -hele bugünlerde zaten az uyuyan ben- öyle de çabuk uyanırım ki,ben uyandıktan, uyandırıldıktan sonra uyuyamam da.Bu yeni bir özellik son 1 yıldır bu fonksiyonu özelliklerime ekledim.Deli gibi uykum olsa da dalamıyorum yeniden,bırakamıyorum kendimi uykunun kollarına...
Bu hafta uyku ilaçlarıyla bile uyamadığımı fark ettim.İşte sevgili Sessiz Ses(S.S.S),şayet beni okuyorsan (!) lütfen erken ara ,arayacaksan,zaten yakında yeniden değiştiririm bu numarayı...
Bundan önce de bir telefon sapığım vardı ,o öyle numarasını da gizlemezdi,deli ederdi beni.Benimle bir ilişki yaşıyordu resmen...Hatta telefonumunu ricayla yanımdaki erkek arkadaşlara kibarca(!) artık aramamasını söylemeleri için açtırdığımda bile 1 -2 saat sonra arayıp bana yanındaki adama kimdi diye soracak kadar sahiplenmişti BENİ?
İşte bu durumda en son çare savcılığa başvurdum,şikayette bulundum konuşmaların içerikleri giderek manyaklaştığında.Ve ben hayatımd ilk defa savcı huzurunda ifade verdim.Sonuç mu o kadar gidip gelmeler,Herkesin zaten bir sapığı var,bak benim de var ,en iyisi sen bundan vazgeç,boşuna yormayalım seni,sen numaranı değiştir oldu.
Bu numara değiştirme konusu ne kadar külfetlidir,bilen bilir,binbir zorlukla numaralar yeni hatta aktarılır,önemli ve mutlaka numarayı bilmesini istediğiniz kişilere mesajlar gönderilir.Dünyanın yeni masrafı olur,tanımadıkları numaraları açmak istemeyen arkadaşlara ulaşmak zorlaşır.''Siz kimsiniz?'',''Pardon numarayı tanımıyorum'' mesajlarına yanıt vermek durumda kalırsınız...
Şimdi ben yeniden bu olaylar silsilesine girmek istemiyorum hiç.Umarım S.S.S ile ortak bir yol buluruz.
P.S:Bugün öğleden sonra internettimde oldu lojmanımda,meğer ne önemliymişşin sen internet.

10 Ekim 2008 Cuma

Ayrılığa Dair son Yazı


BU ŞARTLARDA OLMASINI BEKLİYORDU........

1-Boyu en ideal 1.75 olacak öyle yolda yürürken ne dev gibi durmalı ne de ufacık...

2-Renkli gözlü olmalı. Ama çok açık renk değil. Bakışı daha önemli. Çakmak çakmak bakarken ! yumuşayıp eritebilmeli

3-Hafif bi top sakal ya da kirli sakal olmalı. Tüysüz kesinlikle olmamalı. Temiz ve kısa traş tercih sebebidir.:)

4-Eller bakımlı temiz olmalı. Ne büyük nede tombul olmamalı. Kolları sert ve adaleli, koluna girince hatuna gücünü hissettirmeli

5-Kesinlikle ama kesinlikle vücut çalışmış OLMAMALI! Pek çok kız siz erkeklerin sandığının aksine şiş vücut sevmez. Sakin mütevazı ama sert ve sarkmayan bir vücut gibisi yoktur.

6-Popoya ve bacak! lara dikkat. Atletik olmasa da hantal olmayacak.

7-Sarışın kumral olabilir ama kesinlikle koyu esmer olmamalı. Dişler beyaz ve temiz olmalı, tercihen sigara içmeyecek.

8-Güzel kokacak. Sık sık duş alacak. Kendine özgü kaliteli bir parfümü olacak öyle ki hatun kısmı nerde o kokuyu alsa erkeğini hatırlayacak.

9-Çok etli ya da çizgi gibi incecik dudaklı olmaz. Alt biraz kalın üst dudak biraz ince... Kulağında küpe olabilir. Olmasa da önemli olmaz

Bunlar az çok dış görünüş huyuna suyuna gelince...

1-Eğitimli, en az 4 yıllık adam gibi bir lisans eğitimi olmalı. Öyle uluslar arası ilişkiler olmasa da su ürünleri de olmamalı.

2-Biz kı! zlar arabaya paraya bayılırız sanırsınız. Alakası yok desem. Adam gelecek vaat etsin. Eğitimli olsun, hırslı çalışkan olsun yeter. O hayatını kazanır zaten. Kaliteli hatun kaliteli adam bulunca sabreder destek olur...

3-İyi modern görüşlü ailesi olsun. Bİ KAHVE İÇMEYE BİZE GELEBİLSİN. Annemle tanışsın. Kal gelmesin!

4-Arkadaşlarımı sevsin. Benim geçmişimle çocukluk resimlerimle ilgilensin.

5-Kendi arkadaşlarıyla tanıştırsın. Halı saha maçına götürsün.

6-Çocukları sevsin... Bu çok önemli. Şefkatli erkek çocuk yanında belli olur.

7-KARAKTERLİ OLSUN. KENDİNİ KULLANDIRMASIN. GİRDİĞİ ORTAMDA ADAM SAYILSIN.

8-Sert olsun kuralları olsun. Tamam, göbeği açık vs falan giydirmesin ama her şeyin orta yolunu da bulabilsin. İkna edici olsun. Tatlı tatlı ded! iğini yaptırsın. 9-Hatununu deli gibi sevsin. BAŞKASINDA GÖZÜ OLMASIN. Sevdiğini ara sıra belli etsin

10-Hatunun sağlığıyla ilgilensin. Ayın belli günlerinde anlayışlı olun.

11-Kıskanç olsun

12-Adam olsun. Kızdı mı vursun masaya yumruğunu. Ama hatalıysa da özür dilemeyi bilsin

13-Kesinlikle çiçek göndermeyi ve hediye almayı unutmasın (yılda iki çiçek bi böcek sizi öldürmez dimi beyler?)

14-Önemli günleri unutmasın.

15-Saçımızı kestirip boyatınca dalga geçmesin iltifat etsin.

16-Eski kız arkadaşlarıyla kesinlikle görüşmesin.

17-Müzik konser kitap fuarı nedir bilsin yeri gelince evde mısır patlatıp maç DVD izleriz ama bazen de gece çıkıp hafif çakırkeyif olmayı da bilsin.

18-Asosyal olmasın.

19- Ana kuzusu olmasın…

20-Delikanlı olsun. Sevmiyorsa uzatmasın. Eğlence peşindeyse hatunun canını yakmasın. Günahını almasın...


BU ŞARTLARIN OLMASINI BEKLİYORDU............ DAHA ÇOK BEKLİYECEK........ İdeal Koca bekleyenin Son Fotosnu görüyorsunuz Yukarıda))


Bugün e-postalarımı incelerken gördüm,gülümsedim...Belki daha önce size de gönderildi veya gönderilecek bir toplu e-posta ...
Katıldığım maddelerini var içlerinde, olması da gerekmez dediklerim de.
Bana gelirsek yaptığım onca saçma davranışa,beni bile hayretlere sokan ruh halime ,kendimden bile nefret etme hissim duruluyor gibi...
4. son ayrılık,düşünmek istemiyorum,konuşmak da artık...
Müzik dinlemiyorum,özellikle de Ferhat Göçer'in Gül ki sevgilim şarkısını,film izlemiyorum,fotoğraflara dokunmak bile istemiyorum,zaten görüntüler benim için tazeliğini korurken hala onlara bakmaya ihtiyacı yok hafızamın...
En iyisi kendimi yormak,yorulmak,düşünecek zaman bulamamak ve düşüncesiz olmak(belki beni tanıyanlar zaten öylesin mi diyorlar!)
Kendimi Sağlık Ocağının işlerine adadım,öğle aralarında bile boş vakit kalmasın istiyorum ve hasta bekıyorum,personelim benden nefret ediyor sanırım.
Dedim ya düşünecek zamanım olmasın,düşündükçe halime acıyorum,yaram kanıyor çünkü.Düşünmeyince kanamıyor mu sanki diyeceksiniz ,kanıyor ama sızını başkalarının daha önemli dertleriyle karıştırıyorum.Acının benim mi yoksa onların mı olduğunu anlamıyorum,anlamak istemiyorum.Ama iş saati bitip bomboş ve soğuk eve girince (ki gerçekten soğukk 4 derece :)) beynim sorgulamaya başlıyor,bu sefer kolileri açıyorum,eşyaları yerlerini değiştiriyorum,bir şey okumak,izlemek ,dinlemek istemiyorum,Yalnızlığımı başkalarının acılarıyla kuşatıp kendimi tüketmeyi umuyorum.Uyumakta çözüm olmuyor,rüyalar işin içine girince ve ben yeni güne uykusuz giriyorum.
En çok canımı yakan şey ''kendime acımak'',insanın kendi durumuna acıması ....
Zaman diyorum,yaralarıma çare ol ...
Dua ediyorum ''beni de sevebilecek biri olsun yeter ''diyerek.

P.s: Bu ayrılık yazılarımın sonuncusu olsun olmasın başka bir şey...Ölüm değil ya bu ayrılığın sebebi ,elbet kavuşulur mu sonunda!!!

4 Ekim 2008 Cumartesi

Paragraf

Şu cümleler kafamda dönüp duruyor,bir yerlerde ayrılık üzerine bir kaç satır söylemişti birileri ,unutmadan ve bu kez tembellik yapmadan paylaşmak istiyorum:

''Ayrılık çok zor ,çok acı.Özellikle bir adamın gişini kabullenmemek insanı depresyona sürüklüyor.Adama giderken,farkında olmadan sizi de bereberinde götürüyor.Ve siz kaybolmuş gibi hissediyorsunuz.Kimileri bu acıyı ömür boyu yaşıyor.''

Emin değilim kim söylemişti,nerede okudum ; ama bu cümleler kafama çakıldı kaldı tam da benim sıkıntılı günlerimde.

Yine yol göründü...

Önce herkesin geçmiş Ramazan Bayramını kutlarım.Benimkisi pek bayram tadında olmadı işin açıkcası,öğrencilik yıllarımda sınavlarım dolayısıyla gelemeyip bayramda ailemle beraber olamamanın üzüntüsünü yaşardım.
Bu bayram ailemle beraberdim ama pek bayram tadı yoktu evde :(.
Neşesi kalmadı diyorlar bayramların ,katılıyorum,''ben çocukken bayramlar ...'' diyebileceğim yaşalara geldiğimi fark ediyorum,üzüntüm daha da artıyor.Ailemin üstündeki sıkıntılar geçmiyor üstüne üstlük yenileri ekleniyor,hastalıklar,boşanmalar,herkes gibi ekonomik sıkıntılar...
Ve ben çok sevdiğim blogumu ihmal ediyorum.Son 4 aydır taşınıyorum,elimde bavulum kimi zaman küçük ve tek,kimi zaman kocaman ,göçebe misali.
Şimdi ben bir nevi göç mevsimindeyim,yepyeni bir hayatın yollarına düşüyorum.Bundan böyle Yozgatlıyım.
Isınma amaçlı yaptığım bir haftalık denemem güzel geçmişti ,umarım devamı da böyle olur diye dualar ediyorum içimden.
Sağlık Ocağının bahçesinde Lojmanım var ve orada kalacağım,güzel bir bahçemiz hatta bahçemizde taraçamız ve minik bir havuzumuz bile var (bir de bitmek bilmeyen kışımız);oturmaya ancak bir ay sonra başlayabileceğim yeni konutumda.Bir süre daha yerleşik düzenim olamayacak,ilçedeki doktor sıkıntısı nedeniyle ilçede görev yapacak olmam dolayısıyla.Bu duruma itirazım yok;çünkü köydeki gibi yalnız olmayacağım,yaşıtım doktorlar var çalışacağım sağlık ocağında.Bu durumun tek kötü tarafı otel odalarında kalacak olmam,olsun varsın artık :))
Ben inanın vefasız değilim ,söz verdiğim bir yazıyı yazamanın sıkıntısı var yüreğimin bir köşesinde.Tüm bu koşuşturma içinde bilgisayarım çöktü,ben daha İtalyadaki son 25 günümün fotoğraflarımı bir dvdye aktaramadan.Ne olursa olsun ben anlatacağım Floransanın tutuncu,sarı semalarını Michelangelo tepelerinden seyretmenin tadını,meydandaki Davud heykelinin aslından biraz daha küçük olduğunu bilerek heykellerin arasından sokak gösterilerini,binlerce farklı insanı izlemeyi ya da Piazza De Campo'da oturup sevdiklerine kart yazmanın ve Sienna sokaklarında yağmura yakalandığımı,Pisa'ya kadar gidip zaten eğri olduğun Kuleyi yakından görüp 'ya gerçekten eğriymiş'' dediğimi,Roma'da tam 17 kilise gezip ,metro çalışmalarının bir şehri nasıl kötü gösterebildiğini defalarca düşündüğümü,İspanyol Merdivenleri'nde Heidi Klum ve Seal 'in çocuklarıyla verdikleri basit aile toplusuna ve sessiz sedasız yanımdan geçip gidişlerini,Vatikan Müzesi'nin Rafael Odalarındaki resimlerim ayrıntılarına dalıp kim kimdir diye baktığımı ya da Sistin Şapel'i önünde ve öğlen güneşi altında saatlerce beklemeye değip değmediğini anlatan uzunca bir yazı kafamda yazılı sadece satırlara dökülmek için bekliyor.Kim bilir belki de siz, ben kaleme almadan gider ve keşfedersiniz İtalya'yı.

Benim gidip valizlerimi kapatmam gerek,2 saat sonra yollara düşüceğim.Ah ne özlüyorum üniversitedeki son günlerimi.Halbuki daha yola çıkalı ne oldu,değil mi?

p.s:en kısa zamanda yeniden ,yeni yazılarla...

28 Eylül 2008 Pazar

Yol Yorgunu

Çok özledim içimi dökmeyi ben kelimelerimle.Bir ton anlatılacak şey var ,bir o kadar da uykum.8 saattir Yozgat'tan eve dönüş yolundayım.Malum bir haftadır devlet memuruyum ben 657'ye tabi.Ve diğer memurlar gibi Bayram tatili bu yolculuğun sebebi.Değişti benim hayatım bir haftada,ben de değişiyorum sanırım.Büyüyor olabilirim.
Yeni insanlar girdi hayatıma(yeni sezonda bambaşka oyuncularla devam eden diziler gibi).Kaşem oldu önce üstünde benim adım yazılı.Adımın önünde ''doktor'' ünvanı.Garipsedim başta, otel odasında denedim kitapların ,gazetenin üstünde.Hastalarımın karşına çıktım sonra,danışacağım bir asistan abla/abi olmaksızın.Sözlüye girecek gibi heyecanlıydım ve sonra ''Doktor Hanım şöyle güçlü bişey yaz da geçsin şu ağrılarım'' dediler.
Alışıyorum Doktor hanım lafına sanırım:))

25 Eylül 2008 Perşembe

Cimcime

Merhaba.
Blogu takip edenler yazı karakterinin değişmesinin nedenini düşünebilirler;blog yöneticisinin bana sağladığı küçük bir ayrıcalık.Bu davranışı için şimdiden O'na bolca teşekkürler.Perşembe sabahına kadar birşeyler yazacağıma söz verdim. Dışarıdan bakınca nasıl da kolay görünüyor buraya yazmak,oysa gerektiğinden daha da zor olduğunu söyleyebilirim. Blog sahibesi,bu yazıları yazdığında sadece okuyup geçenler için söylüyorum;büyük emek. Bahsedebileceğim yüzlerce konu var ama aklıma hiçbir şey gelmiyor.Genellikle bu gibi durumlarda haydi o zaman Blog sahibinden bahsedeyim denilir ve söze'O,bir melek 'diyerek başlanır.Bunlardan söz etmeyeceğim onun böyle bir tescile ihtiyacı yok.Bir anımızı sizlerle paylaşmak istiyorum;yaklaşık 2 sene önce intaniye stajı alırken(bizim okulun en zor 5. sınıf stajıdır)öğle aralarını sınıfta geçiriyordum oysaki genellikle dış kantinde sigara ve çayla o uzun 90 dakikayı bitiririm.Yine böyle bir öğle arasında sınıfa girdi, ders çalışmak istiyordu, bense her zamanki sululuğumla onu baltalıyordum,yerinden kalktı ve bana çalışmak istemesi ile ilgili bir nutuk attı,ben de ona aşağıda, kütüphanede çalışabileceğini söyledim.Kızdı ve kalkıp gitti.Bizse sınıfta kalıp gülmeye devam ettik.Stajın sonunda yapılan sınavda o, direk geçmişti ben ve sınıftaki diğer arkadaşlarımsa direk kalanlardık .Benim için O, hep en iyiyi düşünen ve en iyiyi başarandır. Hayatım boyunca onun gibi olmak istiyorum dediğiniz tipler vardır ya İdil benim hayatım boyunca olmak istediğim kişidir. Onu her zaman seveceğim, niteliği değişse bile niceliği hiçbir zaman değişmeyecek.......Yüzünden gülücükler eksik olmasın cimcimeee...

7 Eylül 2008 Pazar

DipNoT



Özel hayatımın inişli çıkışlı grafiğini yansıtmak hiç hoşuma gitmese de ,o da benim hayatımın bir parçası DEĞİL Mİ?


Sevginin ,aşkın bir ilişkiyi yürütmeye yetmediğini yaşayarak gördüm,denedik ,yanıldık.Bilmek yetmiyor?


Zıt kutuplar birbirini gerçekten çekiyor,tecrübeyle sabit...Hem öyle şiddetli çekiyor ki,çarpıyorsunuz birbirinize.İlk yarayı da o esnada alıyorsunuz ama ;aşk denilen analjezik narkotik ajan intravenöz verildiği için, siz çoktan bulutların üstünde oluyorsunuz çarpışma anında.O beni prenses,peri sanıyor diyerek dolaşıp kendinizi gerçekten melekmiş,prensesmiş gibi hissediyorsunuz,etrafınızdakilerinin uyarılarını,yorumlarını kulak arkası ediyorsunuz.Çünkü aşıksınız.Nasılsa en başında verilmiş sözler var.Ve söz dediğin yiğidin namusudur ya.Kanda yüksek mertlik seviyesi bulunan bireyler işte bu söz,namus denklemiyle yola çıkıyor.Ortada buluşalım diye.Seni ben böyle sevdim,meleğim,prensesim,seni pamuklara sarıp sarmalarım diye başlanan bir ilişki...Yolun ortasına geldiğinizde ,karşıda kimse olmayınca önce şaşırıyorsunuz,beklemeye başlıyorsunuz,sonra sıkılıp söylenmeye.Yolun orta noktasından biraz daha ileri görürüm diye yürüyorsunuz ,karşıdan gelen var mı diye yükseliyorsun parmaklarının ucunda?Geleni görebilenler şanslı gruptan.Ben şimdi geldiğim noktaya geri dönebilir miyim diye düşünüyorum.

Aşk

A=asimilasyon(birbirini sindirmeye,kendine benzetmeye çalışıyorsun ilk aşamada.Bu evrede orta kıvamı bulanlar,sonsusuzluk moduna geçebiliyor yoksa..)

Ş=Şaşırma(assimile ettiğin kişinin ,aşık olduğun kişi olmadığını fark ediyorsun,Ben seni sevdiğimde böyle değildin,çok değiştin demeye başlıyor.Bu evrede yeni kişiye alışıp yolunuza devam edebiliyorsunuz ;fakat daha çok...)

K= Kaçma( Bu evrede bir suçlu aranıyor ki ,ben bu işin kısır döngü olduğunu düşünüyorum.Değişen ,sevdiği için katlanıyor bu işe, sonra değişmesini isteyenin, artık kendisini sevmediğine...Bu aşama,benimTECRÜBELERİMİ aşıyor...En çok bu aşamada üzülüyor,acılara boğuluyor sanırım insan ama...)

Post-aşk: Böyle bir aşama var mı?Acının dindiği ve sevginin şiddetinin azaldığı.Arkadaş olarak kalabildiğiniz.Adrenalinizin normal düzeylerde seyrettiği...Hani isminin geçtiği yerde kalp atışlarının normal seyretmesi gibi şeylerin mümkün OLABİLDİĞİ?

Çok çok sonra: Yeni bir aşk bulunur mu?

P.S:gelecek haftasonu TUS denen başka bir 3 harfli sorunum olduğu için,bir süre yazamayabilirim.Gerçi ben sadece ingilizce sınavını geçmiş olarak dönebilmeyi diliyorum.HERKESE İYİ HAFTALAR...


2 Eylül 2008 Salı

Orda Bir Köy VaR Uzaaakkta!!!


Hayatımın akışında,planlarımda o kadar hızlı değişikler oluyor ki..Ben henüz birine alışamamışken yenisiyle yer değiştiriyor gündemim...
Ben gidiyorum,bir yerde vatani hizmet olan Mecburi Hizmetime...Geçen hafta atama kuralarına katılmak için günübirlik gidip geldim Ankara'ya..Hayırlı haberlerle dönmek umuduyla bindim uçağa...Gergin miydim bilmiyorum,heyecanlı olmadığımı hatırlıyorum.Kura salonunda yerimizi alıp noter huzurunda yapılan yerleştirmeleri izlemeye başladık.1 saat 2o dk. sonunda benim yapmış olduğum 5 tercihe de benim dışımdaki kişiler yerleştirilmişti.İşte o dakikadan sonrası bana hayal gibi geldi.Hani yaşananlara uzaktan baktığınız ama hayatla bağınızın otonomik davranışlarla devam ettiği bir ruh hali içinde.Sonra tüm tercihlerin yerleştirmeleri yapıldıktan sonra geriye kimsenin tercih etmediği yerlere,tercihlerine yerleştirilemeyenerin eşleşetirildiği genel kuraya sıra geldi...(Ben genel kuraya katılıp katılmayacağımdan emin değildim;çünkü tercihlerimizi yaparken genel kuraya katılmak isteyip istemediğimize dair bir soru sorulmuştu ve ben,üst dönemlerimin tavsiyesiyle, istemiyorum seçeneğini işaretlemiştim.Anlayacağınız incelik yapıp soruyorlar ama cevabı önemli değil.Bu durum bana,bazen birileri uzaktan tanıdığınız ya da yeni tanıştıınız birinin size halinizi hatrınızı sorması gibi geldi.Cevabını asla dinlemezler,sizde dinlemediklerini bildiğiniz için ruh halinizi önemsemeden iyiyim teşekkürler der cevabı geçiştirirsiniz.)Yani ben eklemişler midir diye düşünürken, genel kura sırasında üçüncü il Yozgat olarak belirdi ekranda,elimi sıkan bir el SANA gelir diye temennilerde bulunurken...Yozgat'ın yanında Benim adım belirdi ekranda:)) Şaşırdım kaldım,sonra gün boyu şaşkın bir halde dolandım durudum,akşam otobüs saatine kadar ...Sonra birden dank etti kafama..Yine yollara düşüyorum...Yozgat yollarına...Ordabir köy var uzakta?İçimde Türkan Şoray'ın öğretmen karakteri kaçmış gibiyim.Kendimi hayal ediyorum ,elimde bavulum,içimde sağlık hizmeti götürme aşkıyla tıngır mıngır bir köy minibüsünde heyecanlı bir genç kız,yani ben ...Belki şu ağa dizilerinin etkisiyle ,oralarda bir de ağa buluverirmişim :))
Şaka bir yana şimdi ben, 1 yıldır doktoru olmayan Yozgat'ın bir köyüne gidiyorum.O kadar tuhafıma gidiyor ki bu durum ...Ben küçük doktor, tek başıma bir Sağlık Ocağının başı olacağım,bir yerde Başhekim oldum yani.
Umarım herşey yolunda gider.İtiraf ediyorum DELİ GİBİ KORKUYORUM,hani her şeyin üstesinden gelirim diyen ben KORKUYORUM.
Yozgat yollarına düşmeme henüz var ama önce Yazlığımızın bulunduğu yerin Sağlık Ocağında birkaç gün staj yapacağım...Umarım hayat güzel yüzünü esirgemez benden ve benim gibi taze hekimlerden.
P.s:Bu arada Herkese Hayırlı Ramazanlar!

26 Ağustos 2008 Salı

SeVinDiRiK


Yeni bir şanş, yeni bir başlangıç...
Yüzümde sırıtık bir ifade sabahtan beri...İlk kez aynaya baktım uzun aradan sonra.Şaçlarım fena olmamış kısaltınca.Nasıl olsa yeniden uzun eski günlerine dönerler,kökü bende ne de olsa.Gözlerimin altındaki morluklar bile bir başka güzel :))Bu defa daha emin adımlar atmalı...Yola devam ...Hayatımın tümü olduğun ,yaşanarak kanıtlandı.Bir de benim çok tipik acıların kadını hallerine girdiğim,hani filmlerden mi öğreniyoruz bunları ,yoksa annelik gibi içgüdüsel mi bu davranışlar? Ya bize hiç bunları anlatmadıklarını fark ettim psikiyatri derslerinde.Bir de yeni bir bağımlılığım oldu bu hazan günlerimde www.2kadin.com adlı siteden Işın Karaca'nın yazılarını fark ettim,bugünlerde ayrılıktan bahsediyor ama daha çok hayatı anlatıyor,içini döküyor.Düşünmek bile istemiyorum,eğer ben 13 yıllık bir aşkı geride bırakmış olsaydım ne yapardım diye :(
Bir sözüyle beni gülümseten kişi ,artık ağlamalar ,ayrılıklar olmasın hayatımızda...


PS:Türk filmi gibi dakikalar yaşadım ,yaşattım,3gün Hülya Avşar'dan ayrılmış İbrahim Tatlıses edasıyla dolandım durdum,dilimde dertler derya olmuş..
Hayatımın sıkıntısını yansıtarak canınızı sıktığım için kusuruma bakmayın...Yanımda olup,destek veren herkese teşekkürler.
Aslında çok özel bir 100. yazı oldu bu,gerçi hayalimde başka bir şeyler karalamayı planlıyordum...
101.yazı ,güzel bir başlangıç dileklerimle..









24 Ağustos 2008 Pazar

duygu durum hallerim




Hergün bloğunu acaba bugün bir şeyler yazmış mı diye açan benden başka bir blog yazarı var mıdır acaba?


Elim kaç kez klavyenin tuşlarına gitti geldi şu son 2 günde.Çok yorgunum ,günler geçsin diye uyuyorum,bir günün bu kadar yavaş geçtiğini yeni fark ediyorum,eskiden 24 saat yetmeyen ben şaşkın durumdayım.Paramparçayım,paçavra gibiyim.Her söz,nasıl başarır sana dair bir şey hatırlatmayı.Ve ben mi bu uçurumu yarattım,yoksa zaten var olan uçurumu görmemezlikten geldim durdum.Hepsi bir yana sen ne zaman bu kadar acımasız olabildin?

Tüm şarkılar mı ayrılık temalı yoksa bana mı öyle gelmeye başladı!Ve hepsi mi manidar?

Ve ben hala gözyaşı pınarlarımı kurutacak kadar ağlayamamışım.Hala akmayı başarabiliyorlar.Kırılmaktan öte durumum, un ufak oldum.Arabeskim,damarım,inanın ölmek bile istedim.Ama ben hiç giden olamadığım için ,hayatı da terk edemem.Bir gün o beni terk edene kadar ben yine onunla kalacağım.Belki bu sebepten ötürü,ben en çok seni,sen isteyene kadar yanında olacağım diyenlere kandım.Hem hiçbir zaman ders alamadım.Yine olsa aynı hatayı yaşarım sanırım.Sevdim mi tam severim diyecek kadar delikanlıyım.

zaman alacak biliyorum toparlanmam,şanslıyım yine de ;çünkü beni seven bir ailem var.Her olayda olduğu gibi yine kucaklayıp sarıp sarmalıyorlar.Onların bana bakıp üzülmesini de üzüyor beni.

Daha kaç vakit sürer bu acı?
Ne zaman yeniden ayağa kalkar insan?
Ne kadar sonra affedebilir kendini?

p.s:yazıda sitem edilen tek kişi vardır;o da yazarın kendi eşşek kafasıdır.

floransa-pisa-sienna-roma yazısı aklımın kenarında...








15 Ağustos 2008 Cuma

BeN GeLdiM



''İtalya'nın Batı kıyılarına veda ediyoruz ve büyük bir sevinçle Türkiye'ye dönüyoruz'' başlıklı

O AN Fotoğrafı...



15 gün olmuş yazmayalı ...Ne kadar kızsanız yeridir ama özledim yazmayı..Anlatacak da çok şey birikti anı kesemde.35 günlük macera bitti ve ben bir haftadır Türkiye'deyim.Şimdi bambaşka bir macera başlıyor...Ağustosun 29'unda atanacağım yer belli olacak.Bugünse boş kontonjenlar belli oluyor.Sabahın erken saatinden beri heyecanla bekliyorum.Gören de üniverisite sınavı yerleştirme sonucumu beklediğimi sanır(Kazanan arkadaşlarımın,kardeşlerimi kutlarım ,haYırlı olsun.Kazanamayanlara için yılmayın ben de 2 girişimde istediğim yere yerleşmiştim) .
Türkiye'ye döndüğümden beri valiz kayboldu sonra bulundu,eşyaları yerleştir,hoşgeldine ve hayırlı olsuna gelenlerle konuş,sevdiklerinle hasret gider ,Roma hatırası amele yanıklarımı düzelteyim derken bir güzel haşlanıp kavrul ve soyulan ve durmadan kaşınan bir cilde sahip ol derken 2 gündür bir BİR STRES Çemberine girmeye başladım:Nisan TUS'u...
Hani Eylül dururken neden Nisan dediğinizi hissediyorum.Ama geçen eğitim-öğretim yılının başında belirlediğim programda hedefi Nisan Tus'u olarak belirlemiştik.Neyse son 1 yılda yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim.Geriye dönüp baktığımda hep şunu söylüyorum;çok güzel bir tıp öğrenciliği geçirmişim...Son 2 gündür hep bu tarz şeyler düşünüyorum,bol bol sevgili sınıf arkadaşlarımı anıyorum.ARSUZ'un kavurucu sıcağında,ben ıstakoz gibi haşlandığım için güneşe çıkmazken düşünecek çok bol vaktim oluyor yani :))
Italya'nın son 10 günün izlenimlerimi ve nacizane görüşlerimden bir sonraki yazımda bahsedeceğim;FlORANSA,SİENNA,PİSA,ROMA izlenimleri ve hangi dünyaca Ünlü aile ile karşılaştığımı da ayrıca değineceğim:))


Bu arada bana neden döndün diyenlere toplu bir yanıt vermek istiyorum:EVET,hoca kalmam için öneride bulundu ama yaşam hiç öyle sandığınız kadar güzel değil ve inanılmaz da pahalı...eee bu geri dönüşte bekleyen hayranlarımın payı da var ...


p.s:bu arada fotoğraflaradaki tarih yanlış .Fotoğraf makinasının tarihini düzeltecek fırsatı bir türlü yakalayamadım hala :))

30 Temmuz 2008 Çarşamba


Ayrılık

İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun



Sunay AKIN

24 Temmuz 2008 Perşembe

Yola Çıkmak Lazım

Salı günü (22.07.2008) itibariyle alnımın akıyla bitirme sunumu, burada bulunduğum sürece beraber çalıştığım hoca,asistan kim varsa hepsinin önünde alnımın akıyla yaptım,stajımı bitirdim.
Herkes çok beğendiğini söyledi.Profesör devamlı çok güzeldi diye tekrarladı.Elbette benim süper Amerikan(!) aksağınıma bağlı değildi başarımın sırrı.İltifatlar bence,sunumumun başına yerleştirdiğim Türkiye tanıtım videosuna,finaldeki Hazılamış olduğum İtalya fotoğraflarından oluşan videoya ve elbette babişimin çantama koyduğu bir kutu lokuma bağlıdır.

Bitirmemiz nedeniyle aynı gece Profesör bizim için evinde bir yemek verdi.İlk defa gerçek İtalyanlar nasıl yaşar,nasıl eğlenir öğrendik,gerçek İtalyan ev yapımı yemeklerini tattık :)) (burada genellikle göçmenlerle muhattap oluyoruz.)

İnanın çok hoştu.En önemlisi Profesöre çok şey borçluyuz,çalışmalarımızı ciltleşmiş,kendi çalışmasının makaleriylebir dosya hazırlmış ve katıldığımız otopsilerden oluşan bir dvd hazırlatmış ve evet,biz istemeden tavsiye mektubu yazmıştı.Biz bu kadarı çok fazla derken, üstüne evinde bizim için yemek verdi.Sadece Profesor değildi bize bu kadar iltifat eden ,vücut diliyle her sabah anlaşmaya çalıştığımız tatlı sekreterimiz Laura ve yılmadan bize defalarca akciğer preparatlarını anlatan Lara, üniversitenin logosunu taşıyan hediyeler almıştı...

Öğrenmek değil elbette; ama öğrencilik hayatım tamamen bitti.Şimdi tamamen yeni bir sayfa açılıyor.
Burada herkes yavaş yavaş ülkesine dönüyor.Bu gece de Jana'yı yolcu edeceğiz.Benim eşyalarım ortalıkta, yeniden valiz hazırlama telaşındayım.Yarından itibaren bir hafta boyunca yalnızım İtalya'da.İlk durak Firenze...

Defalarca söylendiğim ödevlerin bitmesine bile üzülmedim dersem yalan söylemiş olurum.Sırf üzüntünün üzerimize yapışmasını önlemek için dün tüm sokaklarıyla vedalaştık Padova'nın...

Bir sonraki yazı ne zaman ,nereden olur inanın hiçbir fikrim yok.En kısa zamanda yeni yazıyla karşınızda olmak dileğiyle...Artık yola çıkmak lazım.

P.s:Beni Özleyin Anacığım;ben sizi çok özledim :))

Gezdim gördüm GELDİM ...

Yazacak çok şey var,paylaşılmak istenen bir dolu fotoğraf ...En iyisi video yapmak dedi yazar...Saatlerce oyalandı ,fotoğraf seçimi için...Sonunda ortaya bu video show çıktı.Umarım beğenirsiniz...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

blog uzerine 1-2 paragraf

Geçmez diye dusundugum 3 hafta geride kaldi.Onumde dolu dolu yasamayi diledigim 2 haftacik daha var .Her gun biraz daha hizli akmaya basladi ve ben alistim bu sehrin ,ulkenin bayici atmosferine,hem de dusundugumden hizli bir sekilde.
Yarin ,2 gun erken , bitiriyorum satjimi ve yarin bitirme sunumum var.Saatlerdir kutuphanede ekran karsisinda calisiyorum.Umarim yuzumun akiyla bu sunumdan cikarim.
Haftasonu hizli,guzel,yorucuydu.3 gunde 3 sehir gezdim,gece cok gec saatte dondum Padova'ya.Milano,Cenova,Portofino notlarimi en kisa zamanda paylasacagim.
Gelir gelmez hemen bilgisayarin basina gectim daha ustumu soyunmadan (tam bir bagimlisi oldum bilgisayarin).Devamli takip ettigim bloglarin okuyamadigim yazilarina goz attim sonra ve uzuldum...Baska bloglari nasil elestirildigini gorunce urktum ve de.En son yazima gozum ilisti ve dedim ki kendi kendime, ben, en son yazimda ne kadar civik konusmusum(klavyeyle ilgili problemimden dolayi olan yazim hatalarimi saymazsak bile cok kotu) ama silmedim ya da duzeltme yapmadim.Oylece ilk yazdigim gibi birakacagim ki ,gordukce daha cok dikkat edeyim yazim seklime;begenyen okumasin diyecegim ama bu kendimi kandirmaktan baska bir sey olmayacak :(

17 Temmuz 2008 Perşembe

Bir kucuk Doktor Venedik'te 2

Venedik gezimize kaldigimiz yerden devam ediyoruz.Onca kosusturmadan sonra artik bir Granitayi hakkettigimi dusunuyorum.Ista elimde granitam bir koseden kanallardan birini seyrederken su yanda gormus oldugunuz Guvercin geldi kafama tuvaletini yapti.Sormayin insan bir utanir yani dimi?Nerede?
Ustune bana bir de poz verdi.
Venedikte yapabileceginiz aktivitelerden biri bu guvercinlere ,ozellikle San Marco Meydanin'da bu arsiz kuslara yem verip fotograf cektirmek.Arsiz diyorsam da abartmiyorum,ustune ustune yuruyorsunuz,kenara cekilmiyorlar :))



Venedik'te pazar gunu bir gunes acti bir yagmur yagdi.En son ogle siralarinda gercekten uzun suren bir tanesine yaklandik.Iste O yagmurdan sonra San Marco Katedralinin Kapisinin onu boyleydi.
GerCi San Marco Meydani bu duruma aliskin,Adriyatik denizinin gel-gitleri dolayisiyla.
Yagisin dinmesiyle tren garinin yolunu tuttuk.Her guzel sey gibi bir haftasonu da sona erdi.Venedik turumuz boylece bitmis oldu.



Venedikten sonra her hafta ici oldugu gibi cok calistik,bol incelemelerde bulunduk,hatta abartip konunun detaylarina indik (BKZ:resimde Julian ;)) ),eh tabi bol bol odev yaptik.Yeni bir hafta sonu gezisini hakkettik.
Hem benim sali gunu ilk ingilizce sunum olacak PatolojikAnatomi departmanin tum hocalarinin karsisinda,enerji toplamam lazim...
Bu hafta 3 gunluk bir tura cikiyorum canlarim...Hedefimiz :Milano,Genova,Portofino...
Ben buralarda yokken kendinize dikkat edin.
P.s:Ozleyin beni anacim...cunku ben sizi cok ozledim