things getting worse before getting better...

18 Ocak 2011 Salı

Hala okumayan kaldıysa diye...


DOKTOR

Kız verirken...

Kocaya varırken...Otomobil alırken...“Doktor civanım.

”Muayene ücretine gelince...“Hepsi şerefsiz!”

*
Deniyor ki:“Başbakan kadar maaş alacaklar.”

*
Safra kesesi ameliyatı yapabilir mi başbakan? Böbrek nakli? Pansuman bile yapamaz... Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir.
Refik Saydam mesela, hekimdi...

O halde, hekimlerin maaşını siyasilerin maaşıyla niye kıyaslayalım ki?

*
Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp, kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Sonra da “Çok para aldı” diyorsun. Kaç para ki senin hayat? O kadar etmez mi?

*
Gece yarısı ateşi 40’a vuran evladını Azrail’in elinden almanın, hızara kaptırdığın parmağını yerine dikmenin, görmeyen gözünü gördürmenin, kanserini erken yakalamanın fiyatı nedir?

*
12 sene üniversite okuyor. Boru değil. 18 yaşında girdi, geldi 30’una, hâlâ kafa patlatıyor. İki kapılı handa, yolun yarısı eder...

Lütfedip, müsaade edelim de, biraz para kazansın bu ülkede.

*
Karaktersiz hekim yok mu? Var elbette... Ne kadar karaktersiz gazeteci, ne kadar karaktersiz avukat, ne kadar karaktersiz esnaf varsa, o kadar karaktersiz hekim var...
Ama, Rabbim herkese “Cleveland” demiyor...

Parası olmayana bakan vicdanlı hekim de var bu ülkede.

*
Tahmininizden çok.

*
Üstelik, silah zoruyla ameliyata alınan hastayı hiç duymadım ben... Yeşil kartlı bile olsan, seçme şansın var. Paragöze gitme, öbürüne git. Diyeceksiniz ki, “Kuyruk oluyor, yeterli hastane yok...
” Müteahhit midir hekim?

*
Peki nedir? Aslanı kediye, eğitimliyi cahile kırdırma projesidir bu...

*
Hakkını alamayanlar kendisinden hesap sormasın diye, “Bak şunlar senden fazla alıyor” diye hedef göstermektir. “Sen az kazandığına itiraz etme, onunkini de indirelim” demektir. Refahı paylaştıracağına, yoksulluğu paylaşmayı doğruymuş gibi göstermektir.

*
Kendi suçunu örtbas etmek için, suçlu yaratma projesidir...

Hekimlerin durup dururken başına gelen budur.

(Yılmaz ÖZDİL'in 27.01.2010 tarihli yazısı - Kaçıranlar için)

Hiç yorum yok: