things getting worse before getting better...

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Eskimeyen Dostlarla Keyifli Bir Cumartesinin Ardından...

2 gündür lohusalar gibi yatıyorum.Uyumak değil benimkisi öyle bütün gün olağanüstü haller dışında yataktan çıkmamaya özen gösteriyorum.Özlemişim yan gelip yatmayı ama sanırım biraz abartıp dibine vurmaya başaldım.Şimdilik bu durumu hastayım, dinlenmem lazım bahanesi altında yapıyorum ama pazartesi iş başı var.Bugün öğleye kadar yatakta şımarıklık yapıp çarşajı yataktan sökmeyi bile başardığım sırada telefon çaldı;Biz köşedeyiz sana geliyoruz ,müsaitsindir umarım diyerek yüzüme kapandı.Ben çok severim arkadaşlarımı ağırlamayı ama o an ev berbattı hala Adana valizim ortalarda.Bir yanda koliler ,malum toparlanıyoruz , bir yanda tez için kullandığım kağıtlar yani annemin deyimiyle tam dingonun ahırı :D. Allah'tan elim hızlı, super hızlı bir şekilde dolaplara yığdım eşyaları.Kapı çaldığında eli yüzü düzgün hale gelmişti evcağızım.Yanlış anlaşılmasın aslında aşırı titizimdir ama ah şu hastalık :)).

Efendim,bizimkilerle önce gündemdeki dedikoduların üzerinden geçildi mutfak masasının etrafında kahveler eşliğinde.Söz döndü dolaştı birincisi sınıfa kadar geldi.Hey gidi günler,ne eğlenmişiz be biz dedik bol bol laf aralarında.Sonra diyeteyiz ya önce fırında patates yapalım kalorisi az dedik,bir baktım ziyafet sofrası hazırlamışız kendimize...Yemek pişerken yukarıdaki fotoları çekildik.Allah'tan Ayşeciğim 40kg ,evet yanlış duymadınız hem bu kilo almış hali.Onu indirip kaldırmaktan,arada elimizden kaydırmaktan kramp girene kadar güldük.Muhabbetimize yemek eşliğinde devam ettik.


Üniversitedeki ilk günümden bir gün önce hala tazedir aklımda.Okulun açılmasından bir hafta önce gelip hala oturduğum eve yerleşmek amacıyla cümbür cemaat gelmiştik.Gizli plan benim Sivas'a alışmamı sağlmamaktı.Ne ağlamıştım Sivas geldi diye.Zaten sınıfın yarısından çoğu sevmeyerek gelmişti,diğer yarısı Sivaslıydı :)).Hakkını yemeğim biraz marketing'i kötü Sivas'ın.Esnaflığı bilmiyor insanları ama her C.Ü öğrencisinden duyacağınız gibi ben geldiğimden beri çok değişti bu aralar.Ah bir de kışı kısalsa!
İşte bendenizi o ilk günden önce bir korku almaya başladı;ya ben ne yapacağım 120 kişilk sınıfta,Kimseleri tanımıyorumdiye.Bu korku sonucunda yarım saat içinde, sonrasında kurtulmam 3 ay sürecek, bir ev arkadaşım oldu.Yine aynı gün ziyaretimize gelen üst sınıf ablamız 'Bi bakarsınız son sınıfta olursunuz'' sözünün o zmanalar ne kadar saçma ama şu anda ne kadar manalı geldiğini tarif edemem.Yaşayan bilir :D İlk gün ise komedidir sanırsınız ilkokula başlıyorum.Sbaah erkenden kalkılıp kahvaltı edilir sonra anneciğim arabayla fakülteye bırakıyor bizi.Ben ve benim gibi yaklaşık 6-7 öğrenci geç kalmışız.Dersliğin yerini bilmiyoruz.Neyimeyse lider ruhum ortaya çıkıyor ve çok biliyormuşum gibi dersliğin yerini takıyorum arkadaşalarımı peşime bir dersliğin kapısına geliyoru.Ben tüm özgüvenimle kapıyı çalıp içeri giriyorum ,tabi arkadaşalarad peşimden .Bu sırada o anda ders dinleyen tüm sınıf kitleniyor,bir garip olduğunu seziyorum ama.Sonra durum anlaşılıyor,ben ve ekip dönem 2 sınıfın dersliğine girmişiz.Hocaya yardımcı oluyor bize.Biz mini min birler dersliğimize ulaşıyoruz.Hoşgeldin sunumlarından sonra ,öğleden sonra yeniden görüşmek üzere ders sonlandırıyor.Ben ve ev arkadaşım hala lise mantığıyla hop eve geliyoruz.Öğle yemeğinden sonra annem yine servis şöforumüz fakülteye getiriyor bizi ,sonra ekliyor artık öyle her arada eve gelmeyin :D
O öğleden sonra ilk ders biyoistatistik,hoca sınıfa güzel bir hoşgeldin şiiri okuyor.Biz sağımız,solumuzdakilerle tanışıp muhabbete dalıyoruz.Böylece ,ilk temelleri atılıyor üniversite dostluklarımızın.
Ben üniversitede şanslı olan gruptanım, ilk hafta tanışıp alemlere aktığım arkadaşlarımla aynı tempoda devam ediyoruz muhabbetimize.Bu gruba elbette eklenenler,ayrılanlar oldu ama temelde kadro hemen hemen aynı kaldı.Bu aralar aklıma çok sık olarak bir daha birbirimizi nerede görürüz sorusu takılıyor,yapılan planlara rağmen?

Hiç yorum yok: